Akşam gazetesi yazarı Yiğit Karaahmet’in yazılarını üslup açısından çok beğendiğimi, fikir olarak da olgunlaşır ve yüzeysel yazmayı bırakırsa yakın bir gelecekte basının en iyi köşe yazarlarından biri olacağına inandığımı yazmıştım.
Sağolsun, haksız çıkarmamış.
Oral seksin gırtlak kanseri riskini artırdığı ortaya çıktı ya. Mal bulmuş Mağribi gibi üzerine saldırmış Karaahmet.
"Atakan, kanser yapabilme ihtimali olan her şeye savaş açmış durumda" diyor, sadece sigaraya karşı açtığım savaşı kastederek. "Bu durumda oral seksin yasaklanması kampanyasının onursal başkanlığı görevinin ona çok yakışacağını düşünüyorum" diye de bir espri patlatıyor.
Haa, haa, haa... Ne zeki bir espri.
Behey Karaahmet, behey zeki çocuk... Başkalarının ağzına cinsel organını zorla sokmaya kalk da bakalım başına neler gelecek. Gel ondan sonra konuşuruz, başkalarının burnuna zorla kanserojen sigara dumanı sokanlara neden hálá yasak getirilmediğini.
Teoman’a sahnede sigara içme yasağı getirilmesini istememden yola çıkıp, "oral seks bağımlısı birilerini bulup, onların eylemlerini de yasaklatabileceğim"0 yüzeysel esprisini yapmadan da edememişsin.
Bildiğin oral seks bağımlısı böyle bir sanatçı varsa, ona da söyle çıksın sahnede yapsın bu işi. Ondan sonra konuşursun.
Güzelim üslubunu yüzeysel fikirlere kurban ettiğini biliyordum ama bu kadar yüzeysizlik de beklemiyordum doğrusu...
"Erovizyon 2003’ü kazanmamızın nedeni ne Sertab Erener’in benim de çok güzel bulduğum sesi, ne gerçekten çok iyi olan yorumu ne de İngilizce şarkıyla katılmamızdı (...) Kompleksli ülkeler hariç kimsenin takmadığı bir müsamereden ibaret olan Erovizyon’da 2003 yılında birinci olmamızın tek bir nedeni vardı o da, seyircilerin o yıl ilk kez cep telefonundan kısa mesajla oy verebilmesiydi (1999’da başlayan "televoting"de 2003’e kadar çoğunlukla sabit telefonlar kullanılıyordu).
Sonradan Pop Star, Biri Bizi Gözetliyor, Kaynanam Olur musun, Bacıma Yan Bakar mısın gibi programlarda da şahit olacağımız gibi Türk insanının bayıldığı bu oylama yöntemi Türkiye’yi yıllardır sonuncu sıralarda volta attığı yarışmada birinci sıraya taşıdı. Gurbetçilerimizin yoğun yaşadığı ülkelerden gelen puanların yüksekliği de, birinci olmamızın perde arkasının iyi bir göstergesiydi.
Sadece 2 puan farkıyla geçtiğimiz Belçika’nın şarkısı uydurmasyonca, 3 puan farkla geçtiğimiz Rusya’nın şarkısı Rusça idi. Yarışmada son dört sıra ise 0 puanla sonuncu olan İngiltere de dahil olmak üzere Malta, Latviya ve Slovanya’nın İngilizce sözlü parçaları arasında paylaşıldı.
Peki 2004’te neden birinci olamadık? Üstelik yarışma İstanbul’daydı ve yine İngilizce bir şarkıyla, üstelik "İngilizce sözlü hafif göbek havası"ndan çok daha kaliteli bir şarkıyla katılıyorduk. Athena’nın profesyonelliği ve sahne performansı da Erener’inki kadar iyiydi. 2004’te birinci olamamazın nedeni, bu yıl yarışmaya katılan, dolayısıyla halkı kısa mesajla oy veren ülkeler arasında eski SSCB ya da Doğu Bloku ülkesi olanların sayısının artmasıydı. Üstelik 2003’te halk bazı ülkelerde kısa mesajla oy kullanabilmişken, 2004’te eski SSCB ve Doğu Bloku ülkelerininkiler de dahil olmak üzere tüm ülkelerin vatandaşları cep telefonundan oy kullanabilmişti. Böylece 2003’te yalnızca 3 puan farkıyla geçebildiğimiz Rusya, bizi sollayıp birinciliği kapmıştı".
Yukarıdaki yazıyı Şubat 2005’de yazmışım.
Kenan Doğulu bu yıl gerçekten muhteşem bir performans gösterdi. Yozlaşmış Türkçe sözler dışında her şey mükemmeldi.
Bu mükemmelliğe rağmen Kenan Doğulu’nun birinci olması iki yıl önce yazdığım yazıdaki gerekçelerden dolayı olanaksızdı. Sertab Erener’in birinci olduğu yıldaki katılımcı ülkelerle, bugünküler aynı değil. Geçti artık o günler, uğurlar ola.
Yarışmadan önce şarkının Türkçe mi, İngilizce mi olacağı tartışılırken, "Kenan Doğulu Rumca okusun" demiştim. Kırma bir dil seçeceğini tahmin edememiştim. Etseydim "Rumca, Sırpça, Bulgarca, Ermenice kırma bir dilde okusun", derdim.
Bu yıl birinci olmasının tek yolu buydu. Türkçeyi bu kadar da aşağılamaya değer miydi, orası ayrı konu..