Şu sigarasız yaşama özgürlüğü yasasının, ikinci bir yararı daha oldu. Aydın geçinen, aydın bilinen birtakım kişilerin aslında ne kadar bencilce bir zihniyete sahip olduklarını görmemizi sağladı. Maskesi düşenlerin başında da Pınar Kür geliyor.
"Benim sigara içip içmeme kararımı, devletin bana bırakmama olayını protesto ediyorum" buyurmuş Pınar Kür. Ve eklemiş: "Eğer benim gerçekten sigara içmeme engel olmak istiyorlarsa sigara yapım ve satımını da engellesinler."
Yasayı böyle algılamak için insanın gerçekten dar görüşlü ve bencil bir zihniyete sahip olması gerekiyor.
Pınar Kür ve onun gibi düşünenler, yasanın temel gerekçesinin sigara tiryakilerini sigaradan korumak olduğu zannındalar. Onlara göre yasa, kendileri için çıkarılmış. Sigara bağımlısı oldukları için devlet onları bu bağımlılıktan kurtarmaya çalışıyor.
Yasanın bu amacı da var kuşkusuz. Ama yasanın asıl nedeni sigara içmeyen normal vatandaşlarını, sigara içen bağımlıların havaya saldığı sağlığa zararlı dumandan korumak. Yasa sigara içenlerin kendilerine verdikleri zarardan çok, içmeyenleri içenlerin sorumsuz saldırılarından korumayı amaçlıyor.
Yasa yasakçı değil, tam tersine özgürlükçü bir yasa. Başkalarına zarar vermedikleri sürece kimseye sigara içmeyi yasaklamıyor. Buna karşılık sigara içmeyi toplu kullanım alanlarında yasaklayarak, sigara içmeyenlerin özgürlüğünü koruyor.
Pınar Kür’ün sigarasız yaşama özgürlüğünü koruyan bu yasayı yasakçı bir yasa olarak görmesi, dünya görüşünün aydın düşünceden ne kadar uzak olduğunun kanıtı. Dahası toplum sağlığını korumaya yönelik bir yasayı kendi sigarasına karışmak olarak algılaması da, toplumsal kuralları ne kadar benmerkezcil bir bakışla değerlendirdiğinin göstergesi. Ki bu da entelektüellikle bağdaşmayan bir tavır.
Sigaranın sadece içenin değil, başkasının içtiği sigaranın dumanına maruz kalanların da sağlığını tehdit ettiği, kansere yakalanma ve kalp krizi geçirme olasılıklarını kat kat artırdığı bilimsel bir gerçek.
Pınar Kür içtiği sigaralar sonucunda kansere yakalanacak olursa, kanserle en güçlü şekilde mücadele edebilmek için gerekli servete sahip olabilir. Peki ya sorumsuzca ortaya savurduğu dumanla kanser olmasına yol açtığı insanların, bu olanağa sahip olup olmadığı kendisini ne kadar ilgilendiriyor acaba? Televizyon ekranlarından söylediklerine, gazetelere verdiği demeçlere bakılırsa, umrunda bile değil.
Bir de kalkmış sigara karşıtlarına terörist demiş. Bu yakıştırmasını aynen kendisine iade ediyorum. Terörist sana benzer, pabucumun aydını...
İsa Bal Avrupa’nın en iyi şarap şefi seçildi
Dünyanın en iyi iki restoranından biri olan Fat Duck’ın şarap şefi (somalye) İsa Bal’ı daha önceki yazılarımda da tanıtmıştım.
İsa Bal, Türk şarapçılarına yine bu köşeden yaptığım çağrı sonrasındaki süreçte restoranının şarap listesine Kayra’nın Imperial’ini de katarak, bir Türk şarabının ilk kez üç Michelin yıldızlı bir restoranın şarap mönüsüne girmesini de sağlamıştı. İsa Bal bununla da kalmamış, başta Sevilen Centum olmak üzere, birkaç şarabı daha listesine katacağı müjdesini vermişti.
Özenle seçilmiş 15 çok özel fıçıdan üretilen Kayra Imperial’in, dünyanın en iyi ikinci restoranı Fat Duck’ın şarap mönüsüne seçilmesi onuruna davet edildiğim yemekte İsa Bal, mayıs ayında yapılacak "Dünyanın En İyi Somalyesi" yarışmasına katılacağını da söylemiş ve yarışmayı izlemeye davet etmişti.
Olmadı, ajandam izin vermedi, katılamadım. Ama müjdeli haber geçen hafta geldi.
İsa Bal, Uluslararası Somalye Derneği "Association de la Sommellerie Internationale" tarafından düzenlenen ve Avrupa’nın en iyi şarap şeflerinin katıldığı çok prestijli yarışmada, "Avrupa’nın En İyi Şarap Şefi" seçildi.
Kayra Imperial’i, dünyanın en iyi ikinci restoranı Fat Duck’ın şarap listesine girdiği için kutlamıştım. Bu listeye "Avrupa’nın En İyi Şarap Şefi" tarafından seçilmiş olması, ikinci bir tebriği hak ediyor doğrusu.
Biz "Deli" Türkler
Mor ve Ötesi’nin "Deli"si Erovizyon’a bugüne kadar katıldığımız kesinlikle en iyi şarkıydı. Yarışma gecesi performansları da müthişti ve bir Türk yarışmacının, eski demir perde ülkelerinin lehine çalışmaya başlayan puanlama sisteminde alabileceği en iyi derecelerden birini aldılar.
Sertab Erener’in birinci olduğu yıl da Türkiye’nin lehine işleyen puanlama sisteminin artık Erovizyon’da Rusya başta olmak üzere eski SSCB ülkeleri ile demirperde ülkelerine avantaj sağlayacağını Şubat 2005’te yazmıştım.
Kızıl ve Altı için çalışmaya başlayan puan sistemi, beklediğim gibi Mor ve Ötesi’ne yaramadı.
Bu oylama sisteminde bundan daha iyi bir dereceyi ancak daha kalitesiz ve daha kimliksiz bir şarkıyla alabiliriz.
Ama bence Mor ve Ötesi’nin kalitesini ve Türkçe’den ödün vermeyen kişilikliliğini elden bırakmayalım. Böylesi kaliteli bir şarkıyla elde ettiğimiz yedincilik, "İngilizce sözlü hafif göbek havası"yla elde ettiğimiz birincilikten çok daha değerli.
Teşekkürler Mor ve Ötesi. Muhteşemdiniz. Dandik bir yarışmaya kalite ve kişilik getirdiniz.
Arap TV’lerine arabesk dizi ihracı
Ayşe Arman’ın yazısından öğrendim. Türk dizileri Arap televizyon kanallarında büyük ilgi görmeye başlamış.
Hatta bir tanesi bugüne kadar çekilmiş hiçbir Arap dizisinin ulaşamadığı kadar yüksek bir reytinge ulaşmış.
Hiç şaşırmadım.
Hızla Araplaşan, Araplaştırılan Türkiye’de prim yapan dizilerin, Arap ülkelerinde de prim yapması çok doğal.
Sıkıysa Arap ülkelerinde değil, medeni ülkelerde prim yapsınlar da görelim...