Milli Eğitim Bakanı (MEB) Hüseyin Çelik, "Bomba gibi bir haberim var" demiş.
Bomba haber ilkokul 4. sınıftan yukarı tüm öğrencilere bakanlık tarafından ücretsiz e.posta verileceğiymiş.
Bakan Çelik açıklamasını yaparken "e.posta" yerine, "imeyil" (e-mail) kullanmayı tercih etmiş.
"Okullarımız standartlara uyacak, öğretmenler ’F klavye bilgisayar’ kullanacak" deyip, öğretmenlere ’Q klavye bilgisayar’ aldırtan da aynı Bakan Çelik olduğundan şaşırmadım.
Bilgisayar ve telekomünikasyon sektörü Türkçemizi büyük bir hızla yozlaştırmaya devam ederken bir bakanın da bu yozlaşmaya aracı olmasını inanın yadırgamıyorum.
Bilişim medyasına 1991’de PC World Türkiye dergisinin Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenerek adım attığımda, her şey ne kadar farklıydı.
Gazetelerde bilişimle ilgili yılda ya bir ya iki yazı çıkıyordu. Bilgisayar dergileri ise yeni yeni piyasaya girmeye başlamışlardı. Dergilerin, bilgisayar dergisi de olsa basın deneyimi olan profesyonel editörlerin yönetiminde yayımlandığı yıllardı.
En önem verdiğimiz konuların başında, insanların yeni yeni tanışmaya başladığı bilgisayar terimlerine Türkçe karşılıklar bulmaya çalışmak geliyordu.
TBD (Türkiye Bilişim Derneği) o zamanlar iyi çalışan bir dernekti, bilgisayar terimlerinin Türkçeleştirmesine, Aydın Köksal’ın önderliğinde büyük önem veriyordu. Kimi zaman TBD’nin önerilerini rehber ediniyor, kimi zaman da kendimiz Türkçe karşılıklar üretiyorduk.
Yazılım, donanım, fare, sabit disk, sürücü, dizüstü gibi bugün de kullandığımız pek çok terim dilimize o dönemde kazandırıldı.
Bu alışkanlığı gazete yazarı ve editörü olduktan sonra da bırakmadım. E.posta, İnternet sitesi, İnternet tarayıcısı, e.ticaret, e.günlük, 3K (3. Kuşak) gibi terimlerin türetilmesi ve/veya yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmaya çalıştım.
Şimdi bakıyorum da gazetelerde, dergilerde mouse (daha da beteri mause), laptop, e-mail, 3G gibi züppelikler almış başını gidiyor.
"Bir öğrenciye verilecek bir e.posta kutusunun Milli Eğitime maliyeti nedir?" diye sormuş ve eklemiş, "Yoksa birileri yeni bir teknoloji şirketi kuruyor da bu iş oraya mı ihale edilecek?"
Mehmet Y. Yılmaz da geçen günkü yazısında, MEB’in uygulamasıyla dalgasını geçmiş.
İnternet’te isteyen herkese bedava e.posta adresi veren sayısız site varken, MEB’in öğrencilere ücretsiz adres dağıtmaya kalkışmasının saçmalığını vurgulamış.
MEB’in zaten sebil olan e.posta adresine yatırım yapması saçma bir uygulama ve bu uygulamanın kimleri zengin edeceği de çok haklı bir soru tabii ki.
Ama Türkiye’nin Milli Eğitim Bakanı’nın konuşmasında "e-mail" kelimesini kullanması ve Türkçenin yozlaşmasına katkıda bulunması başlı başına bir skandal.
Bakanlığın kaynakları çarçur edilir, boşa akıtılır, birilerine haksız yere para kazandırılır... Bunlar da önemli tabii ama telafisi mümkün hatalar.
Oysa yabancı bir kelime Türkçeye girmeye görsün. Bir daha çıkartmak mümkün değil. Hani bunu yapan başka bir bakan olsa yine anlayacağım da, Milli Eğitim Bakanı’nı olması şaşırtıyor...
Şarkıcılarda iman modası
Mazhar Alanson, katıldığı bir TV programında Ümre’ye gitmesiyle övünüp, "Ümre’ye gittiğimi açıkça söyledim. Sanatçı olduğu için suya sabuna dokunmayan, ’hayranlarım sonra ne der’ diyenlerden değilim. Kişisel duruşum ve bakışım neyse onu söylerim, asla da çekinmem" demiş.
İyi de Ümre’ye gitmekle övünmenin kişisel duruş ve bakışla, hayranlarından çekinmemekle ilgisi ne, onu anlayamadım.
İnancını, ibadetini reklam için kullanmak ayıp bir şey. Mazhar Alanson’un ibadetini reklam için kullanmasıyla övünmesi ise daha da ayıp.