Bilgisayarların kişiselleşmesi ve evlere kadar girmesinde başrolü oynayan Microsoft, bilgisayarların güçlerini ağ üzerinde birleştirmeyi öngören yeni endüstri trendinde de iddialı olduğunu gösterdi. Büyük bir reklam kampanyasıyla piyasaya sürülen Office 2003, Microsoft'un Windows 95'ten bu yana belki de en devrimci ürünü.
Office 2003 aslında Microsoft'un popüler yazılım seti Office'in yeni versiyonu. Microsoft bu yeni versiyonu New York'ta düzenlediği, şirket başkanı Bill Gates'in sunduğu uluslararası bir toplantıyla tanıttı. Toplantıyı bizzat Bill Gates'in sunması boşuna değildi elbet... Office 2003, bir yazılımın yeni bir versiyonu olmaktan öte devrimci pek çok özellik taşıyor. Office 2003 ile bir önceki versiyonu arasındaki farklar Windows 95 ile bir önceki versiyonu arasındaki farklar kadar olağanüstü.
Microsoft Office'in bu yeni versiyonu ile nefesini ensesinde hissetmeye başladığı rakipleriyle arayı tekrar açmış oldu, hatta tur bindirdi. Microsoft Office'e rakip olabilecek iki ciddi ürünle ilgili haberleri yine bu sayfadan okumuştunuz. Biri Sun'ın StarOffice paketi, diğeri ise uluslararası bir proje grubunun eseri olan OpenOffice paketiydi. Birincisi Microsoft Office'e göre çok daha ucuz bir fiyata, ikincisi ise ücretsiz olarak dağıtılıyordu. Ve her ikisi de Microsoft Office kadar başarılı programlardı.
Ancak Microsoft, Office 2003'le arayı tekrar açmış gözüküyor. Microsoft'un Office olarak adlandırdığı, belli başlı öğeleri kelimeişlem, hesap tablosu ve sunum programlarından oluşan yazılım paketinin bundan önceki versiyonları kişisel verimliliği artırıcı bir çözüm olarak görülüyordu. Ancak Office 2003, sağladığı olanaklarla kişisel verimlilik paketi olmaktan çıkmış takım verimliliği paketi olmuş bir görünüm sergiliyor. Dolayısıyla StarOffice ve OpenOffice kişisel verimlilik çözümleri olarak MS Office'i yakalamış olsalar da, takım verimliliği çözümü olarak almaları gereken daha çok yol var.
MS Office 2003'ü kişisel olarak kullanmayı düşünüyorsanız e.posta yazılımı Outlook 2003 dışında devrimci olarak nitelenebilecek çok fazla yeni özellik bulamayacaksınız. Bu durumda StarOffice ve OpenOffice paketlerini de ekonomik bir seçenek olarak düşünebilir, Outlook 2003'ün sağladığı istenmeyen taciz edici mesajlarla (SPAM) mücadele olanağından da Netscape 7.1 ya da Mozilla 1.5'in sağladığı benzer olanakları kullanarak yararlanabilirsiniz. Ancak Microsoft Office System olarak adlandırılan, şirketlere yönelik paketi kullanacaklardansanız kelimenin tam anlamıyla devrimci bir ürünle karşılaşacaksınız.
MS Office 2003, eski sürümlerde olduğu gibi bağımsız çalışan farklı yazılımların oluşturduğu bir paket değil, içindeki tüm yazılımların entegre çalıştığı bir paket. Uygulamalar ağ üzerinde çalışıyor, veriler merkezi olarak saklanıp anında güncelleniyor. Bu özellikler sayesinde ofis içinde çalışanlar birbirleriyle iletişim ve uyum içinde çalışabiliyorlar. Örneğin e.posta kutunuza gelen bir mesajdaki Word belgesine tıklayarak, belgeyi yazan kişinin o anda bilgisayarının başında olup olmadığını görebiliyor ve kendisiyle kısa mesajlaşma yoluyla canlı görüş alışverişinde bulunabiliyorsunuz.
Aynasız değil kablosuz
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bulunan Seal Beach'teki polisler şehirlerindeki banka, okul, hastane ve benzeri alanlarda yer alan güvenlik kameralarının görüntülerini nerede olurlarsa olsunlar canlı olarak izleyebiliyorlar.
Altyapısı Cisco Systems tarafından geliştirilen sistem, şehrin gerekli noktalarına yerleştirilmiş Cisco Mobile Router cihazları ile her zaman her yerden kablosuz olarak ulaşılabilir olma özelliğine sahip.
Bankadan bir soygun ihbarı alan polis departmanı, bölgeye en yakın polis ekiplerini ekranlarında görüp yönlendirirken, görevlendirilen polis araçlarındaki bilgisayarlar da olay yerine en kolay ulaşım için yol ve adres bilgisini gösteriyor.
Olay yerine ulaşan polisler, bankanın güvenlik kameralarına bağlanarak içeriyi izleyebiliyorlar. Böylece soyguncular kaç kişi, silahlılar mı, içeride kaç sivil var gibi tüm gerekli bilgileri edinerek, duruma göre strateji geliştirebiliyorlar.
Bu korunma sadece bankalarda değil, polisin erişimine açık güvenlik kameralarının yer aldığı okul ve hastaneler gibi pek çok noktada uygulamaya geçmiş durumda.
Seal Beach'te polise özel olarak oluşturulmuş olan bu kablosuz ağ altyapısı sayesinde, video görüntülerini izlemek mümkün olabildiği gibi istenen herhangi bir bilgiye de her zaman her yerden, hatta hareket halinde iken dahi araçlardaki bilgisayarlardan ulaşmak mümkün olabiliyor. Benzeri şekilde merkezden de polis araçlarının kameralarından alınan görüntüler değerlendirilebiliyor.
Güvenlik kameralarından alınan görüntülerin polise ulaşması, polislerin hareket halinde iken diledikleri yerden merkezi veritabanına ulaşarak bilgi sorgulayabilmesi gibi polisin işini kolaylaştırıcı özellikleri olan bu sistemin aynı zamanda son derece yüksek bir seviyede bilgi güvenliğinin de sağladığını anlatan Seal Beach Polis Departmanı'nda görevli Çavuş Dean Zanone, ‘Uygulama mükemmel çalışıyor’ diyor.
Eski ofise yeni ádetler
Arama klasörleri sayesinde e.posta mesajları içinde hızlı arama yapabilme
Ortak çalışma alanları özelliğiyle çalışanların bir araya gelip sanal toplantılar yapması, ortak notlar tutması ve çalışma takvimi ayarlaması
Ortak doküman alanları ile proje ekibine dokümanlarda değişiklik olduğunda otomatik alarm gönderilmesi, forum alanı sağlanması
İki kişi arasındaki mesajlaşmaların, tek bir diyalogmuş gibi listelenmesi
Enformasyon Hakları Yönetimi ile gizli şirket bilgilerinin, şirket dışına iletilmesinin (forward) önlenmesi
XML desteği ile üretilen bilginin farklı sistemlere uyumluluğu
Hızlı Bayraklarla mesajların farklı özelliklere göre işaretlenebilmeleri
Okunası yazarlar
Her yaprak dökümünde kendi kendime bir kez daha öfkeleniyorum. Neden, diyorum, neden sağken yazmadın ki? Oysa kaç kez gidiyor parmaklarım klavyenin tuşlarına ve sonra geri geliyor gündemin çarpan tokadıyla. Ölüm araya girdikten sonra da yine gündem engel oluyor yazmama. Gündemin tokadı ikincisinde daha da ağır. Gündem bu kez ölünün kendisi ve engel ölünün bir anda çok popüler olması klavye tuşlarında...
Hep de en sevdiklerim gidiyor birer, birer. Olgun yaştakileri mi seviyorum daha çok diyeceğim ama değil. Bari yazayım ki gitmesin kalanlar.
Özdemir İnce: Geç fark ettim ama hemen bir numaram oldu. Üstelik kitaplarının değil gazete yazılarının tiryakisi olduğumdan, okurundan da saymadıklarındanım. Yine de birincim o. Belki de beyaz olduğundan. Akı adına değil, sakalına düşmüş olmasından.
Doğan Hızlan: Ne hızına ne bilgi birikimine erişebilirim. Neyse ki o okurunu peşine takıp, zorlayanlardan. Yazıya olan merakımı borçlu olduğum üstatlardan. Bir de alçakgönüllülüğünden nasibimi alsam.
Engin Ardıç: Robin Williams'ın Ölü Ozanlar Derneği'nde oynadığı karakterin biraz hırçın, biraz ağzı bozuk olanı. Ama ona yakışıyor. Saldırganlığın, külhanbeylik gibi durmadığı belki de tek köşe yazarı. Kültürlü olmanın yarattığı farktan olsa gerek.
Hakkı Devrim: Lafı gediğine oturtma ustası. Her yazısını merakla ve keyifle okuyorum ama bazen öyle bir yazıyor ki, kesip duvarıma asmamak için üşengeçliğime sığınıyorum.
Hıncal Uluç: Spor yazıları hariç hiçbir yazısını kaçırmamaya çalışırım. En uzun süredir takip ettiğim yazarlardan biri. Her konuda yazabilen, soyu tükenmekte olan rönesans adamlarından. Nadiren tutan o keçi sakalı inadı da olmasa...
Çetin Altan: Üstat desem yavan kaçar.
Sevgi Gönül: Gidenlerden maalesef. Özdemir İnce gibi onu da geç keşfetmiştim. Patronunu eleştirebilen tek gazete yazarıydı herhalde. Bunu o ismi ve soyadı kadar okşayıcı üslubu sayesinde başarmıştı.
Tuğrul Şavkay: O da gidenlerden ne yazık ki. Daha yakından tanımayı çok isterdim. Ama yazılarıyla öyle bir yer edinmiş ki içimde, sanki hep arkadaşmışız gibi hissediyorum.
Emre Aköz: Kimileri başarılarından önce tanıdıklarının başarılarını küçümseme eğilimindedir. Emre Aköz'le tanışıklığım köşe yazarlığındaki başarısından yıllar öncesine dayanıyor. Tiryakisiyim, daha ne diyeyim?
Ertuğrul Özkök: Bu kadar işin içinde bu kadar iyi yazı yazmaya nasıl vakit buluyor anlayamıyorum. Kendisine bağlı olarak çalıştığım toplam altı yıl boyunca, toplam altı dakika konuştuğumuzu düşününce benden kazandığı vakti kullandığını düşünmüyor değilim hani. Pazar yazılarının yeri ayrı ama fikir diktasına karşı durduğu inatçı yazılarının yeri apayrı.
Enis Berberoğlu:Uğur Mumcu'nun yerini doldurabilecek tek yazar. Araştırma ve analizi bu denli iyi yoğurup, hem bilgilendirici hem tat verici bir yazı tarzı tutturmak her yiğidin harcı olmasa gerek.
Haşmet Babaoğlu: O da başarısından önce tanıdığım başarılılardan. Çoğunluğun aksine yazılarının üslubuna değil özüne hayranım.
Mansur Forutan: Yazılarını başkalarına bu kadar sık tavsiye edip de, ismini bir türlü doğru düzgün telaffuz edemediğim tek yazar. Ender de olsa yavanlaşabiliyor ama çoğunlukla güldürüyor. Üstelik öyle bıyık altından filan değil, göbek oynatırcasına.
Ümit Aslanbay: Saklanan bir yıldız. Geç yazmaya başladı ama pir başladı. Bilgi, kültür, üslup, derinlik, hepsi var yazılarında. Kesin daha da parlayacak.
Ferai Tınç: Kutup yıldızı gibi şaşmaz ve kararlı. Dış politika alanında okuduğum tek yazar. Zaten yetiyor.
Vahap Munyar: O fıkra gibi hikayeleri nereden bulup çıkartıyor?
İsmet Berkan: Ters köşelerden bakabilme becerisi farklı bakış açıları kazandırıyor.
Hasan Cemal: Genç yaşta da klasik olunabileceğinin ve klasiklerin her zaman değerli kalacağının kanıtı.
Alper Mestçi-Hüseyin Özcan: Bu kadar fark yaratabilenlerin yaptığına ben sanat derim.
Sedat Ergin: Ankara'nın kaşına en iyi bakıp, oynamasını en iyi değerlendiren yazar.
Ercan Kumcu: Ekonomi yazmak derin bilgi ve analiz becerisi gerektirir.
Yalçın Bayer: Etkileşim çağını köşesine taşıyan eski toprak.
Daha sayacak çok isim var ama yerim bitti. Erkan Çelebi, Ufuk Sandık, Kanat Atkaya, Ayşe Arman, Ebru Çapa, Tolga Akyıldız sığdıramadıklarımdan bazıları. Bir de hiç sevmediklerim var tabii ki. Onları da belki bir gün yazarım.