Ha şarapla puro ha pastırmalı baklava

Radikal’in haberine göre İpek Tuzcuoğlu puro içmesine rağmen sigarayı bıraktığını iddia ediyormuş.

Türkiye’nin en iyi içki kültürü dergisi Gusto, temmuz sayısının kapağını Davidoff purolarına ayırmış.

Mutfak aletleri markası Gaggenau, şarap meraklıları için ürettiği özel kav dolabına puro nemlendirici bölüm eklemekle övünüyormuş.

İpek Tuzcuoğlu’nunki züğürt tesellisi, Gusto’nunki gaflet, Gaggenau’nunki görgüsüzlük.

Ve üçü de yeni bir akımın sonucu.

Bu yeni akıma göre puro içmek gastronomik bir zevk.

Akımı pompalayanlar ise herkesin tahmin edebileceği gibi tütün tacirleri.

Amaçları yaşam tarzı sembolü olmaktan çıkıp, ilkelliği ve iradesizliği simgelemeye başlayan sigaranın eski koltuğuna puroyu konuşlandırmak.

Bunun için de puroyu sanki sigaraya göre daha zararsızmış gibi tanıtıyorlar.

Piyasaya sürdükleri vanilya kokulu üçüncü sınıf purolarla, sigarayı bırakmaya çalışanları şekerle çocuk tavlar gibi baştan çıkartıyorlar.

İpek Tuzcuoğlu gibileri bu yeni ideolojinin kurbanı. Tütün tacirlerinin zokasını öyle bir yutmuş ki, "Bence dozunu ayarlarsanız zararlı diye bir şey yok" gibi cahilce yumurtlamalarda bile bulunabiliyor.

En beğendiğim Türk dergisi olan Gusto’nun puroyu kapak yapmasına ise inanamıyorum. Bir anlık gafletin sonucu herhalde. (İçki kültürünün piri Mehmet Yalçın’dan ricacıyım, tütünü yayın yönetmenliğini yaptığı Gusto’dan uzak tutsun lütfen.)

Puro ile içki kültürünü bir araya getirmek, spor kültürü ile küfürü bir araya getirmek gibi bir şey.

Sırf birileri bir arada yapıyor diye ne küfür spor kültürünün bir parçası olur, ne de sigara ve puro içmek içki kültürünün...

Kaldı ki, küfürün sportmenliği öldürdüğü gibi tütün de damak zevkinin en büyük düşmanı.

Puro içen birinin yudumladığı içkinin tadına varması olanaksız. Nikotin ve katran dildeki tat alma memeciklerini hissizleştirir.

Sigara ya da puro içen biri tat alma becerisi sakatlanmış biridir. Ne yediğini anlar, ne içtiğini.

Siz bakmayın bizdeki ünlü restorancıklara ve şef geçinen aşçıbaşlarına. Dünyanın en iyi şefleri restoranlarında puro içilmesine izin vermezler.

Puro içip kendi tat alma becerilerini törpüleyen damak zevki yoksunlarının, başkalarının da zevkine tecavüz etmelerine müsade etmezler.

İyi bir restoranda puro içmenin sanat müzesindeki heykele tükürmekten farkı yok. Şefe ve eseri yemeğine hakaret...

Gaggenau’nun puro nemlendiricili şarap kavı dolabı da, avam zevkleri tavlamayı amaçlayan tütün tacirlerinin çabalarının boşa gitmediğinin abidesi olmaya aday bir ürün.

Sırf 1,500 dolar diye açtırdığı şarabı, puronun ağzında bıraktığı acılığı yıkamak için kullananlara hitap ediyor.

Lingo lingo Fatih Erkoç

Kaliteye yüz verilmeyen, vasatın bile demode olduğu, varsa yoksa avamın prim yaptığı garip bir dönemden geçiyoruz.

Oracle’ın Sait Halim Paşa Yalısı’nda verdiği iş ortakları yemeğinde sahnede Fatih Erkoç vardı.

Fatih Erkoç Türkiye’nin en iyi caz yorumcularındandır. Sahnede daha da devleşir. Seyirciyi büyük bir doğallıkla avucunun içine alır.

Cazla arası olmayan seyircileri bile etkiler.

Oracle’ın davetinde de nefis caz parçalarıyla sıkı bir giriş yaptı.

Caz ziyafeti ne yazık ki kısa sürdü. Nasıl oldu anlamadım cazdan göbek havalarına geçti.

"My Way"le başlayan konser "Lingo lingo şişeler"le devam etti.

Seyircinin isteği ya da beklentisinden değil, Oracle’ın davetlileri cazdan çok hoşnut bir kitleydi.

Absürd geçişin nedeni Fatih Erkoç’un ayakta kalabilmek için bu tür davetlerde takınmak zorunda kaldığı tavrın yarattığı alışkanlıktı.

Avamın iktidarı Fatih Erkoç gibi bir sanatçıyı buna zorluyorsa, işimiz zor.

Çarkı durdurup geri çevirmek gerekiyor ama o gücü bulacağımızdan çok şüphem var.

Sınavzedeyim Hakim Bey

Üniversiteye giremeyenlerin kendilerini sınavzede ilan edip ÖSS’yi suçlamasının anlamsızlığını yazmıştım.

Sonuçta herkesin üniversite okuyacak hali yoktu. Adayların bir kısmının elenmesi gerekiyordu ve ÖSS de bu eleme işini olabildiğince eşitlikçi ve adil bir biçimde yapıyordu. Mevcut eğitim sistemi içinde pratik bir alternatifi de maalesef yoktu.

Kendini sınavzede görmekte kararlı pek çok okurdan mesajlar geldi. Çoğu birbirine benzediği için örnek olarak birini hiç düzeltmeden, biraz kısaltarak veriyorum:

"bütün yıl çok çalıştım ama yinede kazanamadım öss’yi. sizin zannettiğiniz gibi her devlet okulu ii eğitim vermiyor.1.5 milyardan fazla öğrenci girdi bu sınava ve 108 bini barajı geçti.bu barajı geçemeyen büyün öğrencilerin tembelmi olduğunu kanıtlıyor.tabiki hayır suç bizde değil kesinlikle değil sizin gibii at gözlüğüyle etrafa bakan insanlarda"..

Allah Allah! Üniversiteyi neden kazanamamış acaba?

Cümlelere küçük harfle başlamış, ayrı yazılması gereken -de, -da bağlacını, -mı, -mu soru ekini, -ki bağlacını bitişik yazmış, soru cümlesini nokta ile bitirmiş, virgülü hiç kullanmamış.

İlkokul düzeyindeki dil bilgisi kurallarını bilmiyor ama üniversitede okuma kapasitesine sahip olduğunu düşünüyor.

Ne diyeyim ki?
Yazarın Tüm Yazıları