Dış kapının bilgi mandalı

Telefonlar edip, kısa mesajlar gönderip, e.posta bültenleri dağıtıp haber verdiler; çok büyük bir teknoloji şirketimizin yeni bir ürününün tanıtım toplantısı, sağanak yağış beklendiği için ertelenmiş.

Haberin Devamı

Çok değil, daha yirmi beş yıl öncesine kadar kar fırtınası da olsa, kıyamet de kopsa okul mokul tatil olmaz, kimse işe gitmemek için kar yağışını bahane etmezdi. Zaten bırakın ertesi günkü yağışın şiddetini önceden bilmeyi, dışarı çıkarken yanınıza şemsiye alıp almayacağınıza bile hava durumu raporlarına bakarak karar veremezdiniz. Meteoroloji bilimi zamanla gelişti. Yapılan tahminlerin tutma yüzdesi arttı. Ama şehir yönetme bilgimiz aynı hızla artmadığından, kar yağışı tahmini yapıldıkça okulları tatil etmeye başladık.

Dünya yörüngesindeki uydulardan gelen görüntülerin netleşmesi ve meteorolojik verilere dünyanın her yerinden erişimin kolaylaşmasıyla birlikte hava tahminleri iyice coştu. Artık falanca evin damındaki filanca kiremitin üzerine, saat kaçta, kaç damla yağmur düşeceğini bile tahmin edecekler neredeyse. Peki bunun bize faydası ne oldu? Hava tahminlerinin doğru çıkma yüzdesindeki artış günlük yaşamımızı kolaylaştıracak ne gibi yenilikler getirdi? Örneğin kar yağdığında trafik daha mı az tıkanıyor artık? Ya da yağmur yağdığında daha az evi mi su basıyor? Ne gezer? Hava tahminlerinin doğruluk yüzdesinin yaşantımıza soktuğu ilk yenilik okulların tatil edilmesi oldu. Şimdi de yağmur yağacak diye tanıtım kokteyllerini erteliyoruz.

İptal edilen toplantıdan bir gün sonra, başka bir şirketin, Dışbank’ın düzenlediği Bilgi Yönetimi Konferansı’na katılmak üzere Çırağan Sarayı’na gittim. Otel bölümünden girip saray kısmına geçtim, dinlemeye geldiğim konferansın yapılacağı salonu arıyorum. Ortada ne bir tabela, ne bir pano, ne de soracak bir görevli var. Sarayın koca giriş holünde turlayıp duruyorum. Koca sarayı otel yapmayı becermişler ama gelen misafirin içerideki bir toplantıyı bulmasını kolaylaştıracak çok basit unsurları sunamamışlar.

Neyse sonunda salonu yanlışlıkla buluyorum. Dışbank kısa sürede başardığı olağanüstü büyümeyi, uyguladığı bilgi yönetimine borçlu bir banka. Dışbank Bilgi Yönetimi Konferansları da bu borca karşı gösterilen bir vefa. Konferans konuşmacısı Amerikan Verimlilik ve Kalite Merkezi Kurucusu Dr. Jackson Grayson Jr veri, enformasyon ve bilgi arasındaki farklılıkları sıralayarak, dünyanın içinde bulunduğu enformasyon çağından hızla bilgi çağına geçtiğini vurguluyor. Grayson, bilgiyi yönetmeyi başaramayan kişilerin, kurumların, ülkelerin yeni dünya düzeninde başarı şanslarının sıfır olduğunu anlatan bir konuşma yapıyor.

Grayson’a göre bilgiye dayalı gücün kaynağında daha fazla çalışmak değil daha akıllıca çalışmak yatıyor. Bilginin karakteristik diğer özellikleri ise kullanıldıkça azalmaması, kolay taşınır olması ve başkalarınca kulanımının zor engellenebilmesi.

Grayson, ‘veri rakamlar, kelimeler, sesler ve görüntülerden ibarettir’, diyor. Enformasyonu verinin anlamlı biçimi, bilgiyi ise enformasyonun kullanılması olarak tanımlıyor.

Türkçe’de enformasyon ve bilgiyi nadiren birbirinden ayırıyoruz. Genellikle her ikisi için de bilgi kelimesini kullanıyoruz. Belki de bu yüzden çuvallıyoruz. İsabetli hava durumu tahminleriyle, meteoroloji uydularından akan verileri enformasyona dönüştürmeyi başarıyoruz. Ama bu enformasyonu, yaşantımızı kolaylaştıracak önlemler geliştirmek için kullanıp bilgi yönetimine zıplamayı beceremiyoruz. Okulları tatil edip, kokteylleri ertelemekle, Bilgi Yönetimi Konferansı düzenlenen mekanlarda misafirleri dört döndürmekle yetiniyoruz. Bilgi Çağı’na açılan dış kapının bilgi mandalını çevirmeyi beceremeyince de, dış kapının bize dış mandalından açılmasını bekliyor; ‘Avrupa, Avrupa, duy sesimizi’, diye edilgen haykırışlara başvuruyoruz.

Nanocular Türk mucidin peşinde

Üniversiteli Mucitler Yarışması şampiyonu Özgür Şahin’e HP, Veeco, Nanometrics ve NanoWorld gibi şirketlerden teklif yağıyor.

ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Stanford’da doktorasını yapmakta olan Özgür Şahin’i dünyanın ünlü şirketleri ve yatırımcıları paylaşamamaya başladı. Amerikan Patent Ofisi ve Ulusal Mucitler Müzesi’nin ortak projesi olan ve 1991’den bu yana her yıl yapılan yarışmada 2004 büyük ödülünü kazanan Türk öğrenciye yarışmanın üzerinden henüz birkaç gün geçmiş olmasına rağmen teklif yağıyor.

Özgür Şahin’le bağlantı kuran ilk yatırımcı Silisyum Vadisi’nden. NanoMetrics Inc. isimli şirketin ortağı olan zengin bir işadamı Özgür Şahin’le buluşarak, çalışmalarıyla yakından ilgilendiğini aktarmış. Yatırımcı Şahin’in buluşunu şirketi aracılığıyla ticari olarak değerlendirmek istiyor. Bu amaçla şirket mühendislerini, Şahin’le önümüzdeki günlerde bir araya getirecek. Yatırımcı ayrıca, Şahin’in çalışmalarını karşılıksız olarak desteklemek için bağış yapmak da istiyor.

Şahin’in buluşuyla, yarışmadaki birinciliğinden de önce ilgilenen büyük bir NASDAQ şirketi var. Veeco Instruments, Şahin’le birlikte buluşun pazarlanma olasılıklarını değerlendiriyor. Şahin, zaman zaman şirketin araştırma laboratuvarlarına giderek deneyler yapıyor. Ve böylesi büyük şirketlerin araştırma laboratuvarlarında deneyler yapmanın çok keyif verici olduğunu söylüyor. Türkiye’deki üniversite öğrencilerine araştırma ve teknoloji dünyasının çok büyük heyecanlarla dolu olduğu mesajını gönderiyor.

Şahin’e gelen teklifler, yarışmanın hemen ardından konuşmacı olarak katıldığı Fransa’da yapılan ‘Nano boyutta görebilmek’ başlıklı konferansta da devam etmiş. İsviçre kökenli NanoWorld, Şahin’in patentini lisanslamak istediklerini aktarmış ve Stanford’la irtibata geçtiklerini söylemiş.

Yarışmanın ardından Şahin’le irtibat kuran şirketler arasında dünya devleri de var. Örneğin HP’nin Bilimden Sorumlu Başkan Yardımcısı (Chief Science Officer) Stephen L. Squires, HP’nin teknoloji kurmaylarıyla bir buluşma ayarlayıp, HP laboratuvarlarında çalışma olanağı araştırmayı, HP ile bir ürün geliştirmeyi teklif etmiş. Yarışmanın jüri üyelerinden, fiber optik kablonunun mucidi Donald Keck, Şahin’e buluşunun malzeme biliminin önünü açacak büyüklükte etkisi olacak bir buluş olarak nitelemiş. Şahin, malzeme biliminde 5, 10 yıl içinde ciddi gelişmeler beklendiğini söylüyor. Malzeme bilimi insanlığa çağ atlatacak gelişmelere gebe bir araştırma alanı. Bu alanda aşılması şart en büyük engel, kimyasal ve mekanik malzemelerin özelliklerini nano (moleküler) boyutta ölçebilmekti. Atomik Güç Mikroskobu’na eklenen, Şahin’in buluşu yeni özellik, malzeme biliminin önündeki bu engeli ortadan kaldırması açısından büyük önem taşıyor.

Nano teknoloji sayesinde, üretimde kullanılan malzemelerde doğanın bize sunduklarıyla yetinmek zorunda kalmayacak, amaca uygun en mükemmel malzemeleri yaratabileceğiz. Ve yepyeni dünyanın yaratılmasında bir Türk öğrencinin, Özgür Şahin’in de katkısının olduğunu bilmek hepimiz için gurur kaynağı olacak.

www.stanford.edu/~sahin

www.invent.org

Pilli ama pili yakıtlı

Hem elektrik, hem benzinle çalışan ‘melez’ (hybrid) otomobilleri Hürriyet Otoyaşam’da okumuşsunuzdur. Toyota’nın melez modeli Prius o denli başarılı oldu ki ABD’de yok satıyor. Toyota Prius, kullanım anındaki özel koşullara göre ya elektrik ya benzin motorunu ya da her ikisini aynı anda kullanarak yol alıyor. Elektrik motorunu çalıştıran akü, otomobil benzinle yol alırken, hatta fren yaparken doğan enerji fazlasıyla şarj ediliyor.

İlk kez şimdi benden duyacağınız teknoloji ise biraz farklı. Sözünü edeceğim araç da gücünü bir elektrik motorundan alıyor. Elektrik motorunun gücünü aldığı akü ise yakıt kullanıyor. Yani bu araçla yol alabilmek için aküsüne yakıt koymanız, bittiğinde yine doldurmanız gerekiyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin. Aküyü yakıtla dolduran bu yeni teknoloji yüzde yüz doğa dostu. Çünkü akünün deposu benzinle değil, metil alkolle dolduruluyor. Elektrik enerjisi sıvı alkolün buharlaşmasından elde ediliyor. JuMOVe isimli araç, Almanya’daki Jülich Araştırma Merkezi’nde geliştirildi.

www.fz-juelich.de

Gate sayısal ortamda

Havalimanına girip bilet işlemlerini tamamladıktan sonra yaptığım ilk iş, Gate dergisinin ücretsiz olarak dağıtıldığı raflardan birine yönelmek olur. Mil programının yeni kurallarla çekiciliğini tamamen kaybetmesi, servis kalitesinin olağanüstü düşmesi ve TCDD ile aynı bakanlığa bağlı olması nedenleriyle çok zorda kalmadıkça THY ile uçmamaya özen gösteriyorum ama THY ile uçacaksam Gate’i daha da bir şevkle arıyorum. Çünkü Gate, yönetim değişikliğinden sonra kalitesi düşen THY Sky Magazine’in yerini dolduracak zenginlikte içeriğe sahip. Ve artık Gate’e yolumun havalimanına düşmediği aylarda da kavuşabileğimi öğrendim. Çünkü Gate dergisi, PDF formatında tüm içeriğiyle İnternet’te de yayınlanmaya başladı. Orijinal basılı sayıda yer alan tüm yazı, resim ve ilan sayfaları, İnternet’te yayınlanan sayısal versiyonda da yer alıyor.

thegate.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları