Lykia World’de Sezgin Usta’nın açık büfesini deneyinceye kadar ben de öyle sanıyordum. Şef Sezgin Söğüt’ün yönetimindeki 160 kişilik mutfak ekibinin hazırladığı yüzlerce çeşitlik açık büfe mönüsü bu önyargımı yerle bir etmek için yetti.
LykiaWorld Ölüdeniz, otelde konaklayan misafirlerine yönelik orijinal bir uygulama başlatmış. Her hafta salı günleri, helikopter pisti ziyafet sofrasına dönüştürülüyor. Önceden rezervasyon yaptıran sınırlı sayıda misafir, pistin bir başka köşesinde kurulan mutfakta geleneksel Türk yemeklerini, otel ahçılarının yönetiminde pişirerek hem Türk yemeği yapmayı öğreniyor hem de ziyafet sofrası ortamında mutfağımızı tadıyor.
Bu enteresan yemek deneyimini birazdan anlatacağım ama önce otelin benzersiz açık büfesinden bahsetmek istiyorum.
AÇIK BÜFE CENNETİ
Şef Sezgin Öğüt her öğlen ve her akşam 360 çeşitlik, muhteşem bir açık büfe hazırlıyor. 360 çeşidin hepsini tatma olanağım olmadı elbette. Ama şu kadarını söyleyeyim, ne tattıysam güzeldi. Hani arada bir tane de kötü veya vasat bir yemek çıkar değil mi? LykiaWorld’ün açık büfesinde böyle bir şey yok.
Hatta açık büfe o kadar başarılı ki, otelin ekstra ücretle hizmet veren alakart restoranlarını gölgede bırakıyor. İtalyan, Uzakdoğu ve Türk mutfaklarına sahip üç alakart restoranın kalitesi aslında hiç de fena değil. Fakat açık büfe ile rekabet edebilmeleri için çıtalarının yükseltilmesi gerekiyor.
Helikopter pistinde kurulan "katılımcı ziyafet sofrası" da belki bu ihtiyaçdan doğan bir yenilik.
Her hafta salı günleri yapılan Geleneksel Türk Mutfağı temalı mutfak atölyelerine ek olarak her ay bir hafta sonu da Güney Ege Mutfağı temasıyla gerçekleştirilecek.
Güney Ege Mutfağı temalı atölyenin bir özelliği daha var. LykiaWorld Şefi Sezgin Söğüt’e bu ziyafetlerde Chef’s İstanbulMutfak Atölyesi’nin kurucusu Gülhan Kara ile Mutfak Dostları Derneği kurucularından Eğitmen Şef Emrullah Gümüştaş da eşlik edecek, yemekler üç ustanın yönetiminde yapılacak.
Güney Ege Mutfağı, günümüzde deniz ürünlerine de göz kırpmaya başlamış olmasına rağmen zengin ot çeşitlerine dayalı bir mutfak. Güney Ege Mutfağı’nda sarı ot, kaz ayağı, kaya koruğu, sılcan otu gibi yöresel otlara ek olarak arap saçı (rezene), kabak çiçeği, semizotu, börülce gibi daha bildik bitkiler de bolca kullanılıyor. Mutfak atölyeli ziyafet de bu otlardan yapılan çeşitli salata ve mezelerle başlıyor.
Önceden hazırlanıp, sofraya servis edilen bu girişten sonra asıl macera başlıyor. Konuklar gruplara ayrılarak, sofranın gerisinde kurulan mutfak platformundaki tezgahların ardına geçip, şeflerin yönlendirmesiyle, zaman zaman kendilerinden de bir şeyler katarak yemekleri pişirmeye başlıyorlar. Her yemek pişirildikten sonra, sofraya servis edilip hep birlikte keyifli sohbetler eşliğinde tadılıyor ve bir sonraki yemeğin yapımına ve tabii tadımına geçiliyor.
Birlikte yapıp, tattığımız yemeklerin hemen hepsi birbirinden güzeldi ama saçta pişen lagos balığı buğulamanın tadı hálá damağımda.
ÇOCUK CENNETİ
Bu arada LykiaWorld, leziz yemekleri bir yana tam bir çocuk cenneti. Otelde her şey çocuklu ailelerin rahatı düşünülerek tasarlanmış. Çocuk Cenneti adı verilen bir su parkı var ki, çocuklar buradan çıkmak bilmiyor. Burası çocuklarıyla birlikte olmaktan, onların eğlenmesinden keyif alan aileler için birebir.
Öte yandan tatile çıkmışken, bazen biraz rahat nefes almak isteyen aileler de düşünülmüş. Çocuğunuzu alıp sabahtan, kendi yaş grubunun animasyon ekibine teslim edebiliyorsunuz. Çocuğunuz gün boyu gözetmenler eşliğinde, kendi yaşıtlarıyla eğlenirken siz de huzurlu bir tatil günü geçirebiliyorsunuz.
Üç buçuk yaşındaki oğlumuz Tibet’i geçen ay Los Angeles’a götürmüştük. Dizneyland’i, hayvanat bahçesi, bilim parkı, Universal Stüdyoları, çocuk parkı, özellikle de LegoLand’i gezdi. Tatilin sonuna doğru, "Hadi evimize dönelim artık, özledim" diyordu. LykiaWorld’den ayrılırken ise "N’olur gitmeyelim, burası benim otelim" diye avazı çıktığı kadar ağlıyordu.