Üç çeşit yalan vardır demiş Benjamin Disraeli, ‘yalanlar, lanet olası yalanlar ve istatistikler’... Bugün seçim yasakları nedeniyle, seçim istatistikleri yayınlamak yasak. Ama ben size ilginç bir istatistik sonucu vereceğim.
Geçen hafta dünyanın en büyük bilişim teknolojileri fuarını gezmek için Almanya’nın Hannover kentindeydim. Bir hafta boyunca, otelde her akşam televizyon karşısına geçip, reklam kuşaklarını kovaladım. Her akşam, farklı kanallarda en az bir saat reklam istatistiği tuttum.
Alphonse Allais, ‘İstatistikler ölüm oranlarının, savaş sırasında dramatik bir şekilde artığını gösteriyor’ diye dalgasını geçmiş. Ne yalan söyleyeyim, istatistik tutmaya başlarken, alacağım sonuçları ben de tahmin ediyordum. Alman ve İngiliz kanallarının reklam kuşaklarında yayınlanan reklamları izledim. Reklamı yapılan ürünle ilgili İnternet sitesi adresi veren ve vermeyen reklamları saydım. Sonuç beklediğim gibiydi. Reklam filmlerinin yüzde 90’ında, reklamı yapılan ürünle ilgili bir İnternet adresi veriliyordu.
Türkiye’ye dönüşte işin uzmanına danışayım dedim ve Prof. Dr. Ali Atıf Bir’i aradım. Türkiye’deki durumu sordum. Tahmin ettiğim gibiymiş. Türkiye’de ürünle ilgili İnternet adresi veren reklam filmi yok denecek kadar azmış.
Ali Atıf Bir bu durumun 20 yıl önce yaptıkları bir tespiti hatırlattığını söyledi. ABD’de çok yaygın olan doğrudan pazarlamanın, Türkiye’de bir türlü beklenen patlamayı yapamadığını aktardı. İnternet’ten tanıtım ve doğrudan pazarlama arasındaki benzerliklere dikkat çekti.
‘İstatistikler bikini gibidir’, demiş Aaron Levens, ‘Gösterdikleri fikir verir ama asıl hayati olan sakladıklarıdır’. Sonuçların görünüşte, İnternet’in Türkiye’deki kullanım alışkanlıklarıyla ilgili olduğu belliydi. İnternet Türkiye’de henüz çok fazla yaygınlaşmamıştı. Çoğu Türk şirketinin doğru düzgün İnternet sitesi bile yoktu. Vs... Vs...
Ama işin bir de fazla dikkat çekmeyen yanı vardı. Türk tüketicilerine erişmek için İnternet mecrasının yeterince kullanılmıyor olması belki anlaşılabilirdi de, Batılı tüketicilere erişmek için de kullanılmıyordu ki... Örneğin Turizm Bakanlığı’nın Türkiye’nin tanıtımı için Dream Design Factory isimli ajansa (ismi yanıltmasın, has be has Türk ajansı olur kendileri) yaptırdığı reklam filminde de İnternet adresi kullanılmamıştı. Üstelik tanıtım filminin geçen yılki versiyonunda da aynı hata yapılmış ve bu affedilmez hata yine tekrarlanmıştı.
Alman ve İngiliz kanallarında arkası arkasına gösterilen Yunanistan tanıtım filmlerini hatırladım. Onlar fırsatı kaçırmamışlar ve televizyon reklamı için döktükleri milyonlarca doları, Yunanistan’ın tanıtımına yönelik süper bir İnternet sitesi açıp, adresini de bu reklam filmlerinde vererek boşa akıtmamışlardı. Bizde ise Turizm Bakanlığı’nın Türkiye’nin tanıtımı için hazırlattığı doğru düzgün bir İnternet sitesi bile yoktu. Hangi sitenin adresini vereceksin ki reklam filminde.
Film uçar, yazı kalır...
Vatan’ın şampiyonu yolda kaldı
Vatan gazetesinin asparagas haberini, okurum Canok Abisel’in uyarısıyla daha önce yazmıştım. Uydurma haberde ABD’de yaşayan Türk mühendis Ümit Özgüner’in icat ettiği robot kamyonun Mojova çölünü sürücüsüz geçtiği ve Özgüner’in bu buluşuyla Pentagon’dan bir milyon dolar araştırma ödülü kazandığı iddia ediliyordu. Haber 22 Şubat’ta yayınlanmıştı ama yarış geçenlerde, 13 Mart’ta yapıldı. Ve Vatan Gazetesi’nin şampiyon ilan ettiği Ümit Özgüner’in kamyonu bırakın yarışı birinci bitirmeyi ya da çölü geçmeyi, yarışın daha birinci milinde pes etti.
Yücel Dönmez imzalı haberdeki tek uydurmasyon yapılmamış yarışın şampiyonunun ilan edilmesi de değildi. Haberde sürücüsüz kamyonun Ümit Özgüner’in icadı olduğu yazılmıştı. Ancak sözü edilen kamyon, yani yarışa Ohio Eyalet Üniversitesi’ni temsilen katılan Terra Max, Oshkosh firması tarafından geliştirilmişti.
13 Mart tarihinde yapılan yarışta, hiçbir takım çölü geçmeyi başaramadı. Yarışın favorisi Red Team 7,4 mil yol alarak, yarışta en iyi dereceyi elde etti. SciAutonicsII takımı sürücüsüz olarak 6,7 mil giderek ikinci, Digital Auto Drive takımı ise 6 millik derecesiyle üçüncü oldu. Vatan’ın haberiyle yarış yapılmadan şampiyon ilan edilen Terra Max ise 1,2 mil giderek 15 takım arasında ancak altıncı iyi dereceyi elde edebildi. İşin en komik yanı ise Vatan’ın asparagas şampiyonunun, yarış boyunca birkaç kez durup geri geri gitmeye başlaması ve 1,2 milin sonunda geri gitme ısrarını sürdürerek yarıştan çıkmasıydı.
Yarışta en iyi dereceyi elde eden Red Team’in sponsoru Intel’di. Red Team’in Sandstorm isimli aracı 4 işlemcili Intel Itanium-2, 4 adet de çift işlemcili Intel Xeon sistemleriyle donatılmıştı.
Hiçbiri çölü geçmeyi başaramayan takımların, yarıştan çıkardıkları derslerle araçlarını geliştirmesi ve yarışın tekrarlanması bekleniyor. ABD Kongresi ordudaki kara aracı filosunun 2015’e kadar yüzde 30 oranında sürücüsüz araçlardan oluşmasını istiyor.
www.darpa.mil/grandchallenge/
Basının gücü
Platin dergisinin Şubat sayısında cep telefonlarında marka bilinirliğini ölçen, HTP tarafından yapılmış bir araştırmanın sonuçları yayınlanmıştı. Araştırma 1999’a kadar Türkiye’de en iyi bilinen cep telefonu markası olan Ericsson’un marka bilinirliğini açık farkla Nokia’ya kaptırdığını, iki yıl öncesine kadar adı bile anılmayan Siemens’in ise üçüncülüğe kadar yükseldiğini gösteriyordu. Bu istatistiğe de hiç şaşırmadım. Sonuçlar gazete reklamı ve basınla ilişkilerin gücünü gösteriyor. Nokia ve Siemens son yıllarda basın reklamlarına ve basınla ilişkilere en çok önem veren ceptel markaları. Çıkış yapmaları çok doğal. Buna karşılık gazete reklamına önem vermeyen Sony-Ericsson ve Motorola’nın inişte olması da tesadüf değil. Hele çok büyük ölçüde televizyon reklamına ağırlık veren, basında ise ucuz tarifesinden dolayı tek bir gazete ile çalışan Motorola’nın dördüncülüğe düşmesine hiş şaşmamak gerek.
CeBIT’i tanıtımla fethettik
Dünyanın en büyük bilişim teknolojileri fuarı CeBIT’e kendi standlarını açarak katılan Karel ve Escort’un başarılı pazarlama çalışmalarına ek olarak Türkiye ülke standı da bu sene çok iyi hazırlanmıştı. Türkiye ülke standının organizasyonu, her CeBIT’te olduğu gibi bu sene de İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) tarafından gerçekleştirilmişti.
İMMİB bu sene hem reklama daha fazla önem vermiş, hem de çok başarılı bir ülke standı tasarımına imza atmıştı. CeBIT’in üzerine yayıldığı dev fuar alanının, birbirlerinden çok uzak dört bir yanındaki ana girişlerinin hepsinde Türk standının reklamı yer alıyordu. Çok dikkat çekici bir tasarıma sahip reklam panolarının konumları da çok iyi seçilmişti. Türk standının reklamları fuar kataloğunda, fuarda yayınlanan özel dergilerde ve gazetelerde de yayınlandı. Ama reklam ve ilanların en takdir ettiğim yanı, Türk reklamcılarının yan sütunda eleştirdiğim çağdışı hatasına düşmemiş olmalarıydı. Türk standının tanıtımının yapıldığı ilanlarda Türk standı için özel olarak hazırlanan İnternet sitesinin adresi de veriliyordu. İşin daha da güzel yanı, Türk standı için hazırlanan İnternet sitesinin çok başarılı bir tasarıma sahip olmasıydı.
turkeyatcebit.org
THY mantarladı
Uçuş miliyle ücretsiz bilet kazanma uygulamasında, müşterilerinin kazanılmış haklarını hiçe sayan THY, servis ve hizmet kalitesindeki düşüş ile de havayolları pazarında sınıf düşmeye doğru gidiyormuş izlenimi bırakıyor. THY’de, bir önceki çok başarılı döneme imza atmış genel müdürünün değiştirilmesinin ardından başlayan kalite düşüşü devam ediyor. Önce THY dergisinin kalitesi düşmüştü. Ardından dış hatlarda yapılan ikram zayıflatıldı. Sonra iç hatlarda gazete dağıtımına son verildi. Dış hat uçuşlarında müşterilerin talebini kısmak için servise çıkış saati geciktirilmeye başlandı. THY’nin servis kalitesini düşürmekteki son marifetine de CeBIT’ten dönüş uçağında tanık oldum. Yer olmadığı için dönüşümü ‘business’ sınıfta yapmak zorunda kalmıştım. THY ‘businnes’ yolcusuna artık düşük kalite sofra şarabı ikram etmeye başlamış. Üstelik metal kapaklı, mini şişelerde. Biraz damak tadı olanın misafirine bile sunmaktan çekineceği şaraplar, ‘business class’ ikramına hiç yakışmıyor. Bakalım daha neler göreceğiz? Önlem alınmazsa THY yakında eski günlerini mumla arayacak. www.thy.com.tr
Modayı bilgi belirliyor
İngiltere’de 15 yılı aşkın bir süredir yapılan geniş çaplı bir araştırmanın sonuçları, moda dünyasında başarılı pazarlamanın ürünleri ve müşterileri iyi tanıyan satın almacılardan geçtiğini gösterdi. Essex Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre neyin moda olacağı, ne sadece müşteriler ne de sadece moda tasarımcılarınca belirleniyor. Moda dünyasında başarılı pazarlama, moda tasarımcılarının ürünlerini ve müşteri eğilimlerini iyi takip eden satın alma takımlarının başarısına bağlı. Başarının anahtarı ise bazı sadık müşterileri kaybetmek pahasına, riskli adımlar atabilen satın alma takımlarında. Bu tür satın almacılar müşteri talebi ve tasarımcı arzına sadık kalmaktansa, pazarı ve müşteriyi bir ölçüde kendileri yaratmayı seçiyorlar. Ancak alınan riskten başarılı sonuç çıkması, satın almacının müşterileri ve ürünleri çok iyi tanımasına bağlı.