Geçen gün Hürriyet’in birinci sayfasını çevirdim, Emin Çölaşan’ın köşesinin başlığını görünce oturduğum koltuktan düştüm.
‘Anamın ak sütü gibi helal parti’ başlığı altında, ‘Türkiye AKP iktidarı döneminde derin bir girdaptan çıktı, yediden yetmişe herkes önünü görebiliyor’, diye yazıyordu.
Akşam TV’de Başbakan Erdoğan’ı dinlerken boğazıma takılan pilav yüzünden az daha boğuluyordum; ‘Türkiye’nin iç ve dış siyaseti ABD ve AB’ye, ekonomisi bütünüyle IMF’ye bağlandı. Bunlar Türkiye’yi kucaklarına düşürdüler’, diyordu.
İnternet’e girdim, Alman gazetelerinden birinin sitesinde bir baktım bizim Orhan Pamuk. ‘Ermeni soykırımı iddialarının tarihçiler tarafından bilimsel olarak araştırılması gerekir’, diye demeç vermiş.
Merak etmeyin tırlatmadım. Bu saydıklarımın hiçbiri olmadı tabii ki.
Ama 19 Ağustos’ta Türkiye’de de gösterime girecek Otostopçunun Galaksi Rehberi filminde kullanılan silah gün gelir gerçek olursa, yukarıdaki sahnelerin hepsine şahit olabiliriz.
Filmin uyarlandığı kitapların yazarı Douglas Adams’ın hayal gücünün ürünü olan silahın adı ‘Görüş Açısı Tabancası’. Bu tabancayla ateş ettiğiniz kişi, dünyayı sizin bakış açınızdan görmeye başlıyor, olayları sizin pencerenizden değerlendiriyor.
Hıncal Uluç ve Fatih Altaylı fikir ayrılığına mı düştü. Laf yarıştıracaklarına kapacaklar görüş açısı tabancalarını, düello yapacaklar. Artık kim önce ateş eder, karşısındakini vurursa...
Aslında böyle bir silah şu anda da var. Üstelik çok daha gelişkin olanı.
Çağdaşlaşmış ülkelerde çok yaygın olarak kullanılıyor. Neredeyse herkes yanında taşıyor.
Bu silahın adı ‘empati’. Kendini karşındakinin yerine koyup, onun bakış açısından bakabilme, onun gibi hissedebilme becerisi. Sosyologların, siyaset bilimcilerin bir ülkenin, bir toplumun çağdaşlaşma katsayısını ölçerken kullandıkları en temel kriterlerden biri...
Empati silahı, düello filan da gerektirmiyor. Toplumun çoğunluğu empati becerisiyle donatılmış olduğunda, silahlar hep aynı anda ateşleniyor. İki taraf da birbirinin bakış açısını aynı anda anlıyor.
Fikir birliğine erişmek yine kolay olmuyor ama amaç fikir birliği de değil zaten. Fikir çeşitliliği çok daha önemli. Empati farklı fikirlerin, birbirlerini anlayarak yaşamasını sağlıyor.
Ne o, bize gelmez mi?
Reklamın iyisi züğürdün çenesi
Avea’nın Tarkan’lı reklamını eleştirenler, hatta reklamın Avea’dan çok Tarkan’ın tanıtımını yapmaya hizmet ettiğini iddia edenler bile var.
Her reklam tanıttığı ürün kadar, reklamda oynayanların da tanınmasını sağlar. Oyuncular peçeli oynatılamayacağına göre kaçınılmaz bir sonuç bu. Tarkan Avea’dan daha fazla tanındığına göre, diğerinin şöhretinden fayda sağlayan taraf oyuncu değil ürün.
Tarkan’ın şarkıları, günümüzün bir anda parlayıp sönen basit nameli şarkılarına benzemez.
Birkaç kez dinlendikten sonra zevk alınmaya başlanan kaliteli şarkılar yapar Tarkan. Seyirciler şarkıya yeni ısınıyor. Çok kısa bir süre içinde de ‘hit’ olacak. O zaman da ‘hit’ bir şarkı Avea ile özdeşleşmiş, Avea olumlu bir imge olarak beyinlere yerleşmiş olacaktır. İmaj sorunu olan Avea’nın buna çok ihtiyacı vardı.
Bant jöle
Avea reklamından bahsedince aklıma kozmetik firması Aveda ve yeni çıkarttığı çok ilginç bir ürün geldi. Jöleli saçlarla dolaşanların ortak sorunu saç jölelerinin bir süre sonra etkisini yitirmesi ve koca jöle tüplerini taşımanın zor olmasıdır. Aveda’nın yeni ürünü ‘Control Tape’, bu sorunu kökünden çözüyor. Aveda’nın suyla ıslatıldığında jöleye dönüşen bantları, kredi kartı boyutundaki bir kutuda her cebe sığıyor. Henüz Türkiye’ye gelmeyen Control Tape, ABD’de 20’lik kutularda 19,50 dolara satılıyor.
Doğuran robot
Bu bahsettiğim bilimkurgu filan değil tamamen gerçek. Cornell Üniversitesi bilim adamları kendi kendine üreyen bir robot türü geliştirdiler. Şimdilik kendi kendilerinin kopyalarını inşa etmekten başka bir işe yaramayan bu yeni robot türü, üreyebilen robot konseptinin gerçekleştirilebileceğini kanıtlamak amacıyla geliştirildi.
Ancak bu konsept ileride, çok daha gelişkin robotların üretilebilmesi için çok önemli bir adım. Doçent Dr. Hod Lipson geliştirdiği konseptin uzayda veya insan sağlığına zararlı ortamlarda çalışacak ve bozulduğunda kendi kendini onarabilecek, hatta kopyalarını üreterek çoğalabilecek robotların yapımında kullanılabileceğini söylüyor. Robot, kendi kendini tamir etmek ya da yeni bir robot inşa etmek için ‘molecubes’ olarak anılan modüler küpleri kullanıyor.
Cornell Üniversitesi bilim adamlarının asıl üzerinde çalıştığı konu ise çok daha felsefik tartışmalara konu olacak nitelikte. Cornellli bilim adamları deneyimlerinden ders alarak, kendi kendine öğrenen robotlar yapmaya çalışıyorlar. Ve bu konuda da çok büyük bir mesafe kaydetmiş durumdalar.