Azılı azınlık gemi azıya aldı

Affınıza sığınıyor ve bu haftaki yazımı alaylı uzmanlık alanım İnternet değil, okullu uzmanlık alanım Siyaset Bilimi konusunda yazmak istiyorum. Ama içinde yaşadığımız Bilgi Toplumu'na geçiş çağında her konu gibi bu konu da sonunda İnternet'e çıkıyor onu da yazımın sonuna gelmeden baştan belirteyim...

Geçtiğimiz hafta laik Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini tehdit eden çok önemli bir gelişme yaşandı. Tayyip hükümeti bir takım milletvekili transferi oyunlarıyla mecliste, anayasayı tek başına değiştirebilme çoğunluğu olan 368 parmak sayısına ulaştı.

Peki bu neden bu kadar önemli. Aslına bakarsanız AKP'nin aldığı oy oranıyla tek başına iktidarda olması ve bu iktidarını erken seçimi gündeme getirmeden sürdürmesinin bile demokratik sistemin sağlığı açısından hayati önemi var. Geçen yılki genel seçimlerin ardından yazmıştım:

''Bu seçimde toplam seçmen sayısı yaklaşık 41 milyondu. Bu 41 milyonun yaklaşık 10 milyonu yani yüzde 25'i tepkilerini oy kullanmayarak gösterdi. 13,5 milyon seçmenin yani yüzde 34'ünün oyu ise ülke barajının altında kalarak meclise temsilci sokamayan partilere gitti. İkisini toplarsak 41 milyonluk toplam seçmenin 23,5 milyonu, yani yaklaşık yüzde 60 gibi çok büyük bir çoğunluğu mecliste temsil edilmiyor. Bu meclis halkın sadece ve sadece yüzde 40'ını temsil ediyor. Kısacası AKP, öyle bazılarının iddia ettiği gibi iktidara tek başına, büyük bir çoğunlukla filan gelmiyor. AKP'yi tek başına iktidara taşıyan oylar toplam seçmenin sadece yüzde 25'inin oyları. Ve bu cüce çoğunlukla anayasayı filan değiştirmeyi başarırlarsa, yuh olsun derim.''

Bu sonucun tek bir anlamı var. Lamı cimi olmayan bu anlam; demokratik sistemimizin, seçim sisteminin iflas etmesi sonucunda çökmüş olmasıdır. Böyle bir durum hangi gelişmiş batı ülkesinde olsa seçim sistemi hızla değiştirilir ve bir an evvel erken seçime gidilerek, çöken demokratik sistem tekrar rayına oturtulur. Türkiye'de böyle olmamasının birkaç nedeni var. Birincisi demokratik kültürün henüz yerleşmemiş olması. İkincisi ilerici geçinen bir takım sözde aydınların demokrasi cahili olması ve daha demokratik bir anayasaya giden her yolu, demokratik olmasa bile mübah görmeleri. Üçüncüsü ise erken seçime gitmenin ekonomik krizden çıkışı geciktireceği, yaşanan demokrasi krizinin dile getirilmesinin ikinci bir ekonomik krizi tetikleyebileceği endişesi. İşte azınlık iktidarına fazla ses çıkartmadan boyun eğiyor oluşumuzun nedenleri özellikle üçüncü neden başta olmak üzere bunlardır. Bu üç ana nedene unutmadan bir dördüncüsünü daha eklemem lazım. O da anasayayı Avrupa Topluluğu'na girme beklentimizi artıracak şekilde değiştirebilme gücüne sahip olan azınlık iktidarına, dereyi geçene kadar dayı deme eğiliminde olan post-takiyecilerin var olması.

Bu yazdıklarımı aslında seçimden hemen sonra yazmam lazımdı. Pek çok yazar gibi gaflet içine düşüp yazmadım, hatalıyım, pişmanım. Ama son gelişmelerden sonra sesini çıkartmadan oturmak vatan hainliği olurdu. Tayyip hükümeti başta da belirttiğim gibi bir takım transfer oyunlarıyla, anayasayı tek başına değiştirecek 368 koltuk sayısına ulaşmış oldu. Bu arkasında halkın sadece yüzde 25'inin desteği olan, seçmenlerin yüzde 75'inden oy alamamış olan bir partinin, seçmenin yüzde 90'ından fazlasının oyuyla kabul edilen anayasayı değiştirebilme yetkisine kavuşmuş olması demektir ki, tam bir demokrasi felaketidir.

Bu felaketin karşısındaki tek engel Cumhurbaşkanı'nın anayasa değişikliklerini halkoylamasına götürmesidir. Ve anayasa değişikliklerinin meşru olabilmesi için Cumhurbaşkanı'nın bundan sonra yapılacak olası tüm anayasa değişikliklerini, istisnasız halkoylamasına götürmesi şarttır. Aksi takdirde azınlık tarafından dikte edilen bir anayasaya sahip oluruz ki, bu tam bir karabasandır.

Yapılacak halkoylamaları çöken demokrasiyi rayına oturtmak için bir fırsat da olabilir. Yaptığı anayasa değişikliğinin halkın çoğunluğu tarafından kabul edilmemesi, hükümetin istifasını şart kılacaktır. Tersi bir sonuç ise Cumhurbaşkanı'nın meşruluğunu zedelemeyecektir çünkü mevcut şartlar her türlü anayasa değişikliği girişiminin halkoyuna sunulmasını bir seçenek değil, bir görev haline sokmuştur.

İşin İnternet'le ilgili boyutuna gelince. Bilgi Toplumu'na geçişte dünyanın gerisinde kalmamamız, hatta yeniden çizilen güçler haritasında hükmedici bir yer kapabilmemiz için saniyelerin bile önemi var. AKP azınlık iktidarının hükümet programında ve icraatlerinde Türkiye'yi Bilgi Toplumu olmaya taşıyacak stratejilerin izinin dahi olmaması, Türkiye'nin geleceğinin toplumun çoğunluğunun desteğini almayan bir yönetim tarafından karartılması anlamına gelmektedir. Ki tek başına bu neden bile azınlık iktidarından bir an önce kurtulmayı arzulamanın yeterli nedenidir.


Mikroişlemci 35 yaşında


Intel'in kurucularından Gordon Moore 1964 yılında entegre devreler üzerinde sabit bir alana sığdırılabilen transistör sayısının her yıl ikiye katlandığını gözlemlemiş ve bu eğilimin devam edeceğini öngörmüştü. Basın tarafından Moore Yasası adı takılan ve hep bu adla anılan öngörü doğru çıktı. Bilgisayar çipleri Moore Yasası'nın doğru çıkması sonucunda her yıl iki kat hızlandılar. Bu eğilim sonradan biraz yavaşladı ve ikiye katlanma süresi 18 aya çıktı ama yükseliş istikrarlı bir şekilde hálá devam ediyor.

Moore bu gözlemi yaptıktan dört yıl sonra Andy Grove ve Robert Noyce ile birlikte Intel'i kurdu. Ve şimdi Intel sanki ''Yaş 35, Moore'un yarısı eder'' diyor. 35. yaşını dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlediği etkinliklerle kutlayan Intel, İstanbul'daki kutlamayı geçtiğimiz salı günü Esma Sultan Yalısı'nda gerçekleştirdi.

Intel, 35 yıl içinde imza attığı buluşları bir 'zaman kapsülü'nün içine yerleştirerek ilginç bir kutlama etkinliğine de imza attı. Zaman kapsülünün içinde Çin, İsrail ve Kosta Rika gibi Intel'in faaliyet gösterdiği çeşitli ülkelerden gönderilen Intel ürünleri yer aldı. Kapsülün içine yerleştirilen eşyalar arasında İsrail'den gönderilen zeytin ağacından oyulmuş bir tahta kutu da vardı. Kutunun içinde yer alan metal bir güvercinin Ortadoğu'ya barışın gelmesi için beslenen ümitleri sembolize ettiği bildirildi. Zaman kapsülü, Intel'in 50. kuruluş yıldönümü olan 2018 yılında açılacak.


Kilometre Taşları


Intel'in 35 yıllık yolculuğundan bazı köşe başları...

1968 Intel adını 10 bin dolara başka bir şirketten satın aldı

1971 Dünyanın ilk mikroişlemcisini (4040) ve ilk yeniden yazılabilir belleğini (EPROM) üretti

1972 Likit kristal ekranları olan dijital saatleri üretmeye başladı

1976 Termostat, araba ve ev aletlerine yapay zeka konmasını sağlayan mikrodenetçileri üretti

1979 Fortune 500 listesine girdi. Moore, Intel CEO'su oldu. 2920 sayısal işlemci ile ses ve görüntü gibi doğal analog verilerin sayısal ortama aktarılmasının önü açıldı

1982 16-bit işlem yapabilen 134 bin transistörlü Intel 286 üretildi

1985 Transistör sayısını 275 bine çıkaran 386 serisi Intel işlemciler doğdu

1989 1 milyondan fazla transistör içeren ilk mikro işlemci (486) piyasaya sunuldu

1993 3.1 milyon transistörlü Pentium işlemci üretildi

1995 Uzay Mekiği Endeavor'daki astronotlar Intel teknolojisiyle yerle gerçek zamanlı telekonferans yaptılar

1996 Intel ve Sandia Uusal Laboratuvarı saniyede bir trilyon işlem gerçekleştiren paralel süper bilgisayarı yaptılar

1997 7.5 milyon transistörlü Pentium II duyuruldu

1999 24 milyon transistörli Pentium III çıktı

2000 Pentium 4'le transistör sayısı 42 milyona çıktı

2003 Kablosuz LAN bağlantısı, çeşitli mobil iletişim becerileri ve yüksek performansı daha az güç harcayarak sunan Centrino teknolojisi duyuruldu


Simya gerçek oldu


Simyacıların yüzlerce yıllık rüyası olan farklı elementleri altına çevirme çabası neredeyse gerçek oldu. Fizikçiler güçlü lazer ışınları kullanarak bir elementi başka bir elemente çevirmenin yolunu buldular. İngiltere'nin Glasgow şehrindeki Stratclyde Üniversitesi'nde yapılan bir deneyle altın, cıvaya dönüştürüldü. Gerçi simyacıların hayali tam tersiydi ancak bu yeni buluşun büyük bir devrimin başlangıcı olması bekleniyor. Elementleri birbirine dönüştürmek için lazer ışınlarından yararlanılmaya başlanması, bilim adamlarının birkaç yıl içinde masalarında simya deneyleri gerçekleştirmeye başlayabilecekleri anlamına geliyor. Buluş yeni ilaçların geliştirilmesinden nükleer güce kadar hemen hemen her tür alanda devrim yaratacak nitelikte. Elementlerin birbirine dönüştürülebilmesi için atom çekirdeğinin değiştirilmesi, çekirdeğe proton ve nötron eklenmesi ya da çıkartılması gerekiyor. Atom çekirdeğinin nötron veya proton bombardımanına tutularak elementlerin dönüştürülebileceği, 1919'dan beri biliniyor. Ancak bu iş için nükleer reaktörler, kilometrelerce uzunluktaki tünellerden oluşan parçacık hızlandırıcıları ve süperiletken dev mıknatısların kullanılması gerekiyor. Ledingham ve arkadaşları bu işi lazer kullanarak yapmayı başardılar. Kullanılan lazer gerçi dünyanın en büyük lazeriydi ve ufak bir otel büyüklüğündeydi ancak beş yıl içinde aynı güce sahip masaüstü lazerlerin üretilebilecek olması, deneyin pratik kullanım alanları bulabileceğini gösteriyor.


Gündemin not defteri


Kimlik

sony.com/identity

* * * *

Son yılların en muhteşem polisiye/gerilim filminin İnternet sitesi de çok başarılı

Süne

tarim.gov.tr

*

Şehirlilerin Levent Kırca'nın bir parodisiyle yıllar önce tanıştığı ''süne'' yine gündemde. Ama işin hazin yanı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın İnternet sitesinde arama yapınca ''süne'' ile ilgili tek bir belgeye ulaşılamaması.

Müstemleke

tdk.org.tr

* * * *

Müstemleke gibi kelimelerin anlamını öğrenmek isteyen 70 yaş altı vatandaşlarımız için Türk Dil Kurumu'nun İnternet sözlüğü bulunmaz Hint kumaşı... ''İnternet''i küçük harfle yazma kör inadına saplanan çeşitli gazetelerin editörlerinin ve düzeltmenlerinin de yararlanmaları gereken bir kaynak.

Birleşmiş Milletler

www.un.org

* * *

Dünya nelere gebe, yakından takip etmek isteyenlere...
Yazarın Tüm Yazıları