Seyahatten döndüm bir baktım, Zakkumcu Ziya temcit pilavı ısıtılıp, yine gündeme sürülmüş.
Haftalık dergilerden biri ''Zakkumcu doktoru ABD kaptı'' diye başlık atmış, kocakarı ilaçları yine gündeme oturmuş. Neymiş; ''Onu tüm Türkiye üçkağıtçı, şarlatan, yalancı gibi sıfatlarla tanımış. Herkes ondan Op. Dr. Ziya Özel diye değil, Zakkumcu Ziya diye söz etmiş''. Ama elimizde ne cevher varmış da değerini bilmemişiz. Aşağıladığımız Özel'e ABD sahip çıkmış.
Yapmayın, etmeyin sevgili meslektaşlarım. İnsanların çaresizlik hissinden faydalanmaya çalışanların ekmeğine böyle kolay yağ sürmeyin. Onların ekmeğine yağ sürerek, kendiniz de insanların umutsuzluklarından medet umar duruma düşmeyin. Yok ısırgancıymış, yok zakkumcuymuş, yok bilmem neciymiş gibi kakulecileri ısıtıp ısıtıp gündeme kakalamayın. Kanser öyle sık sık yazdığınız gibi umarsız bir hastalık değil ama yine de yakalananı ve yakınlarını çaresizlik hissine sokabilecek kadar tehlikeli bir hastalık. Tamam şimdi mediokr olmak, vasat olmak moda ama insanlara boş yere umut dağıtıp, duygularını sömürüyor durumuna düşecek kadar da dibe vurmayın.
Kanserin çaresini buldum diye ortalığa fırladığı 1989 yılında, söyleşi yapmak için evine gitmiştim.Doktorluktan men edilmesine rağmen kapısının önü hasta doluydu. Kuyrukta son bir umutla bekleşen kanserli hastalar hiç aklımdan çıkmadı. Zakkumcu temcit pilavının ısıtılıp gündeme sokulduğu 1996 Haziran'ında da yazdım; ''Umutsuz insanlara deneylerden, testlerden geçmemiş maddeyi ilaçmış gibi sunmak vicdansızlıktır''.
Ama adam inatçı çıktı. Bazı gazetecilerin cehaletinden yararlanıp reklamını yapmaya devam ediyor. Gündeme ittirilip, insanlara sahte umutlar dağıtan son habere göre Zakkumcu Ziya'nın zakkum ekstresinden oluşturduğu ilaç, ABD'de Teksas eyaletindeki Ozelle Pharmaceuticals laboratuarlarında üretilmeye başlanmış. Bir kere üzerinde araştırmalar süren maddeye ilaç denilmez. Bu maddeye ilaç denebilmesi için tam dört fazlı bir araştırmadan geçmesi gerekiyor.
Habere göre zakkumcunun ekstresi üzerinde yapılan araştırmaların birinci fazı ABD İlaç Federasyonu FDA tarafından onaylanmış. Ama FDA sitesine girip araştırdığınızda zakkumcunun ekstresiyle ilgili tek bir kayıda rastlıyorsunuz o da zakkumcunun Anvirzel isimli ekstresinin patent haklarını elinde tutan Ozelle laboratuarına gönderilen uyarı mektubu.
FDA, 16 Mart 2000'de gönderdiği bu mektupla Ozelle'i Anvirzel'in reklamını FDA onayı olmadan yaptığı, bunun da ABD ilaç kanunlarına aykırı olduğu yönünde uyarıyor.
Uyarı mektubunda Ozelle'in Anvirzel'in etkileri hakkında bir takım iddialarda bulunduğu ancak bu iddiaların yetersiz ve kifayetsiz araştırma sonuçlarına dayalı olduğu söyleniyor ve Anvirzel'in tanıtımına derhal son verilmesi emrediliyor.
2003'te ısıtılıp karşımıza getirilen zakkumcu haberinde de 2000 yılında biten birinci faz dışında yeni bir gelişme bulunmuyor. Haberde zakkumdan elde edilen ekstrenin MD Anderson Kanser Merkezi'nde test edildiği ve başarılı sonuçlar alındığı da yazılıyor. Ancak MD Anderson'ın İnternet üzerinden de ulaşılan kayıtlarına bakıldığında Anvirzel'le ilgili yazılanlar, haberin zakkumcuyu yağlama üslubuyla hiç de uyumlu değil. MD Anderson tarafından yapılan açıklamada Anvirzel'le ilgili bazı dedikoduların ortalıkta dolaştığı haberini aldık deniyor ve ekleniyor, ''Anvirzel'in MD Anderson tarafından kanser hastalarında kullanıldığı dedikodusu tamamen palavradır. MD Anderson bu madde üzerinde geçtiğimiz yıl birinci faz bir araştırma yapmıştır ancak bu araştırmayı devam ettirmeyi şimdilik düşünmemektedir''.
Birinci faz araştırmada yer alan araştırmacılardan Dr. Newman ise pandamedicine.com sitesine Türkiye'deki bir hasta yakınından gönderilen mesaja verdiği 2003 tarihli cevapta şöyle diyor, ''Anvirzel'le ilgili ikinci faz araştırma yapılmadı, hatta başlatılmadı bile''.
Faydalı not: Eğer yeni ilaçların geliştirilmesi için yapılan klinik denemelerle ilgileniyorsanız ClinicalTrials.gov, www.c ancer.org /docroot/ETO/ ETO_6.asp ve www.fda.gov adreslerinden yararlanabilirsiniz. Bu arada asıl önemli araştırmaların üçüncü ve dördüncü faz araştırmalar olduğunu ancak bunların bile henüz faydası kanıtlanmış maddeler olmadığını da aklınızdan çıkartmayın. Merak edenler için ayrıca belirteyim, bu kaynaklarda bizim değerini bilemediğimiz sevgili zakkumcumuzun ekstresi üzerinde yapılmakta olan herhangi bir yeni araştırmaya rastlayamadım.
Benim hayatım film
Intel'e göre taşınabilir hafıza çipleri 2017 yılında bir insanın yaşamının her anını video film olarak kaydedebilecek kapasiteye ulaşacak. Intel sunucu bilgisayarların da bir iki yıl içinde cebe gireceğini söylüyor.
Kolyenize ya da gözlüğünüze takılı mini bir kamera hayal edin. Bu kamera sürekli açık olsun ve gittiğiniz her yeri, gördüğünüz her manzarayı, karşılaştığınız herkesi, kısacası yaşadığınız her anı video olarak çekiyor olsun.
Bir de cebinize sığacak kadar küçük bir hafıza çipi düşünün. Kameranın çektiği her görüntü bu hafıza çipinde kaydediliyor olsun. Doğumunuzdan 80 yaşınıza kadar her anınızın kayıtlı olduğu bir video sizce bu mini hafıza çipine sığabilir mi? Bugünkü teknolojiyle hayır. Ama hafıza çiplerindeki gelişme bugünkü trendini sürdürürse, ki uzmanlar rahatlıkla sürdürebileceğini söylüyor, çok değil 14 yıl sonra sığacak.
Bir insanın doğumdan 80 yaşına kadar, uyanık olduğu günde 16 saat boyunca duyduğu her sesin kaydı için toplam 3 Tbayt depolama kapasitesi gerekiyor. Bu kapasitede bir hafıza çipinin, birkaç santimetre karelik küçüklükte 2012 yılında üretilebileceği tahmin ediliyor. Yine bir insanın doğumundan 80 yaşına kadar, uyanık olduğu günde 16 saat boyunca gördüğü her görüntünün video kaydı içinse toplam 97 Tbayt bellek depolama kapasitesi gerekiyor. Bu kapasitede taşınabilir bir hafıza çipinin ise 2017 yılında hazır olması bekleniyor.
Hafıza çiplerindeki bu gelişme güvenlik sistemlerinde de kullanılacak. Güvenlik kameraları bugün çektikleri görüntüleri kablo ile merkezi bir birime aktarıyor ve video görüntüler merkezi kayıt cihazlarında tutuluyor. Hafıza çiplerinin daha küçük boyutlarda çok daha fazla kapasite sunacağı önümüzdeki yıllarda ise, güvenlik kameraları çektikleri görüntüleri kendi hafıza çiplerinde depolayacaklar. Merkezi birimdeki güvenlik elemanları, kameraların dahili belleğindeki görüntüleri kablosuz olarak istedikleri anda alabilecekler.
Kişisel sunucu
San Jose'de gerçekleşen Geliştiriciler Konferansı'nda Intel yeni bir konsept olan kişisel sunucuları tanıttı: Artık yanımızda bilgisayar olarak küçük bir kutu taşıyacağız. Bu kutu aslında klavyesiz ve ekransız bir bilgisayar olacak ve kişisel sunucu vazifesi görecek. Tüm bilgilerimiz, tüm yazılımlarımız bu cebe sığan, küçük sunucunun belleğinde olacak. Cebimizdeki bu kutucuk, yanına yaklaştığımız bilgisayarlarla kablosuz iletişim kuracak ve kendi bilgisayarımızmış gibi kullanmamızı sağlayacak. Bu kutucuğun belleğindeki tüm bilgilerimizi, yazılımlarımızı örneğin otel odalarındaki, bekleme salonlarındaki, toplantı salonlarındaki terminallerinde kullanabileceğiz. Yeni konseptte ofisteki ve evdeki bilgisayarlar da kişisel taşınabilir sunucumuzun birer terminali olacak. Kişisel sunucular ileride cep telefonlarıyla aynı cihaz içinde de bütünleşebilecek. Ki bence asıl kıyamet o zaman kopacak.