700 yıllık Mevlana Sofrası’ndaydım

Bundan 700 yıl kadar öncesinin sofrasında neler yendiğini merak ediyorsanız, bu merakınızı Kanyon Konyalı’da doyurabilirsiniz.

Mevlana Yılı ilan edilen 2007’de her ayın 17’sinde tekrarlanacak Mevlevi Somadları’ndan (Mevlevi sofrası) tanıtım amaçlı ilkine davetli olarak katıldım.

Yemek meraklıları ve Mevlevi kültürüne ilgi duyanların katıldığı davette, ünlü gurme Ali Esad Göksel ve zarif eşi Gülfem Hanım ile Sabah yazarı Rahşan Gülşan ile aynı masayı paylaşıyor olmamız, akşamın güzel geçeceğinin ilk belirtisiydi.

Yemek öncesinde aperitif olarak sunulan Gül Şerbeti, biraz fazla şekerli olmasına rağmen çok hoştu. Türk mutfağının bu enteresan tadı kullanılarak çok hoş kokteyller hazırlanabilir. Barmenlerimizin aklının bir köşesinde bulunsun...

Yemek kültürü araştırmacısı ve uzmanı Dr. Nevin Halıcı’nın, Mevlana’nın eserlerinde anılan yemeklerden yola çıkarak, aslına uygun olarak o dönemin malzemelerinden hazırladığı mönünün ilk yemeği Tutmaç Çorbası idi.

Tutmaç Çorbası’nı Gül Yapraklı Marul Salatası eşliğinde sunulan Şiş Kebabı takip etti.

Şiş Kebabı çok leziz olmasına rağmen günümüzde bulamayacağımız bir özelliği olmadığından bana fazla enteresan gelmedi.

Tek enteresan yanı nane yaprakları ile birlikte servis edilmiş olmasıydı. Batı mutfağında sıkça başvurulan kuzu eti-nane birlikteliğinin Türk mutfağında neden kullanılmadığını hep düşünürdüm. O akşam gördüm ki, taze nane yaprağı kuzu şişe, çiğ soğandan çok daha fazla yakışıyor.

Gül yaprağı da marul salatasına her zaman kullanılabilecek enteresan bir lezzet katmıştı.

Ama Tutmaç Çorbası o kadar lezzetli ve zengindi ki, biraz daha büyük bir porsiyon olarak sunulsa Şiş Kebap yerine rahatlıkla ana yemek olarak sunulabilirmiş.

Garsondan sırasıyla şarap, kola ve gazoz şeklinde dile getirdiğimiz içecek taleplerimiz birer birer reddeldildi.

Reddedilmeyeceğinden emin olduğum için şaka yollu, "Soda da mı yasak" diyerek yaptığım talep de geri çevrilince bir an kalkıp gitmeyi düşündüm ama bu kabalığı servis elemanı kızın eğitimsizliğine verdiğim için vazgeçtim.

Abdülbaki Gölpınar’ın anlatımından uyarlanan Hassaten Lokma (Mevlevi Pilavı) sofraya geldiğinde, iştah kabartıcı görüntüsüyle maruz kaldığımız kabalığı unutturdu.

Tadınca, biraz fazla kaçmış tarçını sayesinde midem yine soda istedi. Ama su dışında sunulan tek içecek olan Sirkencübin’le yetinmek zorunda kaldım.

Mevlana’nın orijinal tarifine aynen uyularak bir ölçek sirke, bir ölçek bal karışımına su ilavesiyle elde edilen Sirkencübin ilginç ve hoş bir tada sahipti ama sodanın işlevini görmedi tabii ki.

Sorbe işlevini görebilecek şekilde yemek arasında sunulan Pekmezli Ayva Yemeği harikaydı ama daha fazla şeker alacak takatim kalmadığından irademi kullanıp pas geçtim.

O dönemde maydanoz olmadığı için yerine nane kullanılarak yapılan Su Böreği biraz yağlı olmasına rağmen çok lezizdi. Yanında sunulan yoğurdun üzerine serpiştirilen çörek otu ise yaratıcılık eseriydi.

Badem Helvası, sanki Mevlana’nın "Hamdım, piştim, yandım" sözlerine uygun olmak üzere pişirilmişti. Bademler o kadar kavrulmuşlardı ki, badem olmaktan çıkmışlardı.

Özetle tanık olmaktan çok mutlu olduğum hoş bir yemek denemesi olarak geçti o akşam benim için.

Konyalı’nın amacı unutulmuş tatları, tarihte kalmış yemekleri tekrar yemek kültürümüze kazandırmaksa -ki bence öyle olmalı- orijinal tariflerden günümüz damak tadına uyacak hafif sapmalar yapma yoluna gitmeli.

Ve içecek konusunda da o kadar katı olmamalı. Sonuçta 700 yıl önce o yemekler beyaz örtülü şık masalarda, lüks porselen tabaklarda da yenmiyordu. 700 yıl öncesinin yemeklerini bugün günümüze uygun sofralarda yiyorsak, başka şeyleri de günümüze uyarlayabiliriz.

Bu katılık o geceki davetin törensi geleneksel havasına mı özeldi? Ocak ayından itibaren her ayın 17’sinde servis vermeye başlandığında daha mı esnek olunacak? Bilmiyorum... Ancak ne olursa olsun bu akşamlardan birine mutlaka katılmanızı tavsiye ederim.

700 sene öncesinin yemeklerini tatma olanağı öyle her zaman gelmez insanın ayağına.

Time’ın Siz seçimi Siz’i sevmediği için

Geçen gün CNN Türk’ün Yeni Gün haber programında Şirin Payzın’ın konuğuydum.

Time dergisi Yılın Kişisi olarak Siz’i (Biz’i) seçti ve kapak yaptı ya. Onu konuştuk.

Time bu yılki seçimi için gerekçe olarak içeriği sıradan İnternet kullanıcılarınca yaratılan Blogger, YouTube, Wikipedia gibi sitelerin 2006’da elde ettikleri başarıları göstermiş.

Diyor ki, madem bu siteleri sizler yarattınız öyleyse kral sizsiniz.

Programda Time’ın bu seçimi ticari kaygılarla yaptığını söyledim.

Kralın hálá kullanıcılar olmadığını çünkü bu sitelerin başarılarından pay almadıklarını anlattım. Bu sitelerin içeriği kullanıcılara yarattırıp onların sırtından para kazandıklarına, YouTube’daki içeriğin tamamını yaratan kullacıların Google’a olan 1,6 milyar dolarlık satıştan tek bir kuruş pay almadıklarına dikkat çektim.

Fikir babası olduğum OnPunto.com’da bu sömürüye son diyecek yepyeni uygulamalar başlattığımızı, sitenin ana sayfasında manşette kullanılan her yazı için, yazıyı yazan kullanıcıya emeğinin karşılığı olarak 200 YTL ödendiğini, blog sayfalarına alınan reklamlardan elde edilecek gelirin de yine kullanıcılar arasında paylaştırılacağını anlattım.

İnternet yayıncılığının tüm dünyada izleyeceği yol bu olacak. Kullanıcılar yaratılmasına katkıda bulundukları sitenin gelirlerinden hak ettikleri payı çok yakın bir gelecekte almaya başlayacaklar. İşte asıl o zaman kral olacaklar.

Program bittikten sonra OnPunto.com’a bağlanıp yazılara göz atmaya başladığımda bir sürpriz bekliyordu beni. Keşke programdan önce bağlansaymışım dedirten bir sürpriz.

OnPunto.com’un kullanıcılarından Canok Abisel (ki kullanıcılar arasından çıkan belki de dünyanın ilk başyazarıdır) her zaman olduğu gibi yine nefis bir yazıya imza atmıştı. Time’ın kapağa Siz’i koymasının asıl nedenini deşifre etmişti.

Time’ın her yılın kişisini okuyucu anketiyle seçtiğine dikkat çekiyordu. Time bu yıl da benzer bir anket yapmış ancak okuyucular Yılın Kişisi olarak Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’i seçmişti.

Şiddetli bir ABD karşıtı olarak bilinen Chavez’i kapağına taşıyamayan Time şike yapmış ve yılın kişisi olarak Siz’i (Biz’i) kapağına koymuştu. Yani Siz’in seçiminizi hiçe saymasının karşılığında Siz’i seçerek rüşvet veriyordu bir bakıma. Abisel’in yazısının tamamını OnPunto.com’daki köşesinden okuyabilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları