Paylaş
Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bağımsızlık mücadelesinin ardından 1829’da Yunanistan devleti kurulduğunda ilk başkent Atina değil, 150 kilometre mesafedeki Nafplion şehri idi. Başkentliği sadece beş yıl sürdü.
Çok güzel bir şehir Nafplion. Şehir merkezindeki Sintagma Meydanı (Atina’da parlamento binasının bulunduğu meydanla adaş) ve civarında Osmanlı eserleri hemen dikkat çekiyor. Büyük Cami orada, sakinlerinin ‘Vuleftiko’ diye bildiği ve ilk Yunan milletvekillerin toplantılarını yaptıkları ‘Anabolu (Nafplion) Camii’ de...
Buna karşın şehirde geçen yüz seksen küsür yılda en az telaffuz edilen kelime ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ olmalıydı herhalde. Telaffuz edildiğinde de olumlu şeyler söylendiğine dair çok ciddi şüphelerim var. Tarihten kaynaklanan ve tartışmayacağım haklı-haksız önyargılar işte...
Nafplion’da 20 yıldır festival düzenleniyor. Her defasında bir ülke konuk ediliyor. Geçen yıl Polonya idi, daha önce İsveç, Norveç diye gidiyor liste.
Bu yılki festivalin konuk ülkesinin Türkiye olduğunu öğrenince şaşırdım doğrusu. ‘Neden?’ diye araştırdım.
İki yıl önce Türk-Yunan Gençlik Orkestrası bu şehirde bir konser vermişti. Başarılı konserin etkisi belediye meclisi toplantısında görüldü ve “Türkiye konuk ülke olsun” görüşü ortaya atıldı.
Tabii düşüncenin icraata geçirilmesi için iki yıl gerekti. Duyduğuma, okuduğuma göre “Türklerin ne işi var?”, “Başka ülke mi yok” ya da “Ekonomik kriz içindeyiz bir de Türkleri mi davet edip ağırlayacağız” tarzı çatlak sesler hiç de az değildi.
Festivalin programına baktım. 17-26 Haziran arasında Ferhan ve Ferzan Önder’in (piyano), Borusan Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün, İstanbul Belediyesi Orkestrası’nın, Gülsin Onay’ın (piyano) ve İzmir Tahta Üflemeli Çalgılar Beşlisi’nin konserleri, Hatice Kumbaracı Gürsöz’ün Yunan meslektaşı ve arkadaşı Sofia Kalogeropulu ile ortak resim sergisi, takdime gerek yok, İlber Ortaylı’nın Topkapı Müzesi konferansı...
Üçüncü kez babaanne olduğu günün gecesi Nafplion’da Haydn, Schubert, Liszt ve Ahmed Adnan Saygun’u icra eden Gülsin Onay’a soruyorum “Şahane bir geceydi. Dinleyicilerden çıt çıkmadı. Ayakta alkışlandım, çok duygulandım” diyor.
Atina’da, Kavala’da, Rodos’ta ya da İzmir’de, İstanbul’da, Bodrum’da Türk-Yunan ilişkileri için bir etkinlik düzenlemek kolay artık ama Nafplion gibi bir yerde zor.
Bu açıdan organizatörleri ve katılımcıları kutlamak gerek.
İskeçeli Emine 2011’in Playgirl’ü
Geçenlerde Yunan Star televizyonundan da naklen yayınlanan Playboy dergisinin düzenlediği ‘Playmate Güzellik Yarışması’ vardı. Yarışmada üçüncü büyük ödül olan ‘Playgirl Ödülü’ 23 yaşındaki İskeçeli Emine Gesir’e verildi.
Atina Üniversitesi Psikoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisi Emine, güzelliğinin yanı sıra samimi ve candan davranışlarıyla da jüriyi fethetti.
İskeçe’de liseyi bitirip üniversite için Atina’ya geldikten bir süre sonra, çocuk yaştan beri meraklı olduğu mankenliğe ilk adımını attı ve bir mankenlik ajansıyla anlaştı. Birçok defilede podyuma çıktı. “Dinim ve ailem mankenlik yapmama da güzellik yarışmasına katılmama da engel teşkil etmedi” diyerek Yunan medya mensuplarını biraz da şaşırtan Emine Gesir, sıkı bir Fenerbahçeli. Volkan Demirel, Semih Şentürk ve Alex De Souza hayranı. Yunancayı da anadili Türkçe gibi çok iyi konuşuyor.
Paylaş