Paylaş
Geçenlerde, İstanbullu Rumların gazetelerinden “Eptalofos”u (Yeditepe) okurken drahomanın sadece Yunanistan’da değil aynı zamanda bir zamanlar İstanbul’daki zengin Rum aileleri arasında da âdet olduğunu öğrendim. Üstelik kızın damada götürdüğü mal, mülk ve para bazen kağıt kaleme bile dökülüyormuş.
Fayton fabrikası sahibi Neoklis Noios’un sevdiği ve dünya evine gireceği Teodora’nın babası ile 7 Haziran 1916’da Tatavla’da (bugünkü Kurtuluş) kilise papazının ve şahitlerin önünde imzaladıkları çeyiz sözleşmesi, kız tarafının düğünden altı gün önce damada beş yüz altın sayacağı maddesiyle başlıyor. Ardında da bir evle iki dükkânın da damada verileceği belirtiliyor.
Kızın babası zengin, damat daha zengin. Eh olabilir.
Asıl beni hayrete düşüren sözleşmenin sonrası. İki şapka, yirmidört adet çorap, dört uyku yastığı, üç kuştüyü yastık, iki şilte, altı masa örtüsü, on iki sutyen, iki tayyör, beş tencere, iki tepsi, bir tava.
Bilmem kaç elbise, bilmem kaç çarşaf, bilmem kaç peçete yazılı sözleşmede. İki beyaz kombinezon, on iki gecelik, altı çift ayakkabı, iki çift eldiven, on iki havlu, iki şemsiye, iki battaniye. Hizmetçinin önlüğü bile düşünülmüş. Onu da kız tarafı verecek.
Ha, yatak odası da kız tarafının. İki yatak, bir gardırop, iki komodin, bir ayna...
Damat her ihtimale karşı “Sözleşme özeldir ancak gerektiğinde resmi makamlar nezdinde de geçerlidir” maddesini de ekletmiş.
“Ya ben ne şansız adamım. Hadi Yunanistan’a drahoma tarihe karıştıktan sonra geldim. Hiç değilse 100 yıl önce İstanbul’da doğamaz mıydım? Bedavaya gittim” diye düşünecektim ki “Eptalofos” gazetesindeki yazının devamı imdadıma yetişti.
“Neoklis ile Teodora evlendiler. Milto adını verdikleri bir çocukları oldu. İstanbul’da otomobiller dolaşmaya başladığında Neoklis’in işi bozuldu, fayton fabrikasını kapattı. Kısa bir süre sonra da üzüntüsünden öldü.”
Yorgo bu sefer kararlı gibi
Önce Başbakan Yorgo Papandreu sürpriz bir şekilde İstanbul’a gitti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü. Papandreu hemen sonra Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas ile buluştu. Ardından, Başbakan Erdoğan Atina’ya Ege ve Kıbrıs’ı da içeren bir dizi önerilerin yer aldığı bir mektup gönderdi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Yunan başkentinde beklentilerin ötesinde ilgiyle karşılandı. Bu satırlar yazıldığında da Papandreu’nun Erdoğan’a cevap mektubu göndermesi bekleniyordu.
Yunanistan’da Papandreu’nun seçimleri kazanmasından sonra sadece bir ay içinde yaşanan bu gelişmeler, neredeyse altı yıldır yerinde sayan Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığı-başlayacağı habercisi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu aralık ayı başında Atina’ya gelecek. Erdoğan’ın da Atina ziyareti gündemde.
Görünen o ki Papandreu yıllardan beri süregelen sorunları çözmekte kararlı. Seçimleri yüzde 10.5 farkla kaybeden ve muhalefete düşen Yeni Demokrasi (ND) partisinin yeni liderini seçmesi ve toparlanması birkaç ay alacak. Yunan halkının yeni hükümete tanıdığı tolerans dönemi de daha birkaç ay için geçerli. Papandreu bu konjönkturden yararlanmak için acele ediyor. Fazla tepki oluşmasına fırsat vermeden adımlar atmak istiyor. Türkiye konusunun Yunanistan’da taşıdığı önemin, Yunanistan konusunun Türkiye’de taşıdığı önemden çok daha fazla olduğu realitesini iyi biliyor Yunan Başbakanı.
Ege’nin iki yakasındaki ilişkiler kaybedilen fırsatlarla doludur. İnşallah bu defa farklı olur.
Almodovar’ın filminden iki sahne
Bir yasak ilişkide bir tarafın yasal ilişkisiyle olan cinsel birlikteliğinden bahsetmesi nahoş durumlara yol açabileceğinden, sorulduğunda kısa ve kaçamak cevaplar verilir genellikle.
“Onunla sevişmeyeli yıllar oldu”, “O istiyor ama ben reddediyorum” ya da “Biz kardeş gibiyiz artık” tarzı cevaplar muhtemel bir gerginliği önler. Buna karşı “Sorma ne çile” ya da “O seviştiğini zannediyor, ben seni düşünüyorum” tarzı cevaplar yasak âşıkların kaçamağını bir anda trajediye dönüştürebilir.
İster erkek olsun ister kadın, insanın sevdiğinin her gün bir başkasıyla aynı yastığa baş koymasına “Aman canım bana ne” deyip geçmesi kolay değil. Teskin amaçlı cevaplar bile bazen inandırıcı gelmez.
Bir yasak ilişkide erkeğin, evli olan ya da sevmediği bir başka erkeğe katlanmak zorunda kalan kadının “öteki” cinsel yaşamını çeşitli nedenlerle merak etmesi “insafsızlık” sayılmamalı.
Eğer böylesi sorular kemiriyorsa beynini erkek ya da kadının, Pedro Almodovar’ın son filmi “Los Abrazos Rotos”u izlemesini tavsiye ederim.
Fanatiği olduğum İspanyol yaratıcının demirbaşı Penelope Cruz, zengin ve yaşlı patronuyla iki yıllık bir ilişkiyi sürdürürken bir yönetmenle tanışıyor ve adama bir anda âşık oluyor. Yönetmenin çekim stüdyosundaki birkaç metrekarelik odasında sevişirlerken kadının yüzündeki tebessüm, duygularının aynası aynı zamanda.
Filmin ilerleyen bölümünde kadın yaşlı ve zengin sevgilisiyle de birlikte oluyor. Adamın yüzünü görmemek için, kendi bedenini göstermemek için çarşafların altında gizlenerek. Sonra yaşlı adamın yanağına bir öpücük kondurup zoraki tebessümle banyoya gidiyor. Duyulmasın diye musluğu açıyor ve kusuyor.
Sonrasında da makyaj yapıp geri dönüyor. Yasal ilişkisindeki rolünü oynamaya devam ediyor.
Paylaş