Televizyonculara donunu gönderen siyasetçi

35 yıllık milletvekillliğinde çok badire atlattı Teodoros Pangalos. Kardak’tan Öcalan olayına kadar Türkiye’ye de çok dokundu yaptıkları. Ama mizahi yönünü hep korudu. Hem de kendisiyle dalga geçen televizyon programına donunu gönderecek kadar

Haberin Devamı

Siyasetçilerin mizah gücü dendiğinde yüzünü buruşturanlardanım. Yaptıkları esprilere genellikle sadece kendileri ve etraflarındaki şakşakçılar güler.
Yunanistan’da bugün erken seçim var ve gerçek bir ‘espri makinesi’ olan eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos’un aktif siyasetteki son günü.
Aralıksız 35 yıl milletvekilli seçilen 74 yaşındaki Pangalos, 1996’da patlayan Ege’deki Kardak krizi sırasında ve 1998’de Abdullah Öcalan, Kenya’daki Yunan büyükelçiliğinde gizlendiğinde Dışişleri Bakanı’ydı. Atina’ya getirilen Öcalan’ın Nairobi’ye götürülmesi emrini de o vermişti.
Sonra bir dönem Kültür Bakanı oldu. Düne kadar da geçici Lukas Papadimos hükümetinin başbakan yardımcısıydı Pangalos.
Günahları kadar sevapları da vardı. Almanya’ya ‘Cam ayaklı dev’ demiş, Berlin’in tepkisi üzerine resmen özür dilemek zorunda kalmıştı.
Öcalan skandalından sonra dönemin Başbakanı Kostas Simitis tarafından görevden alındığında Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Yorgo Papandreu için, “Bakanlıkta Amerikalılar dolaşıyor. Yunanca konuşan yok” demişti.
Yazdığı kitapta Rodos’taki bir AB zirvesinde sivil polislerin yemek davetinde gümüş çatal-bıçakları nasıl çaldığını en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı.
Kendisini takip ettiklerini anladığında Yunan ıstihbarat Teşkilatı’nın iki ajanını yakalarından tutup Dışişleri Bakanlığı binasına sokmuş, bülbül gibi öttürmüştü.

Haberin Devamı

O ORGANLARA SAHİP DEĞİLİM

Beğenirsiniz ya da beğenmezseniz Pangalos Yunanistan’da siyaset üretebilen ender siyasetçilerden biriydi.
Az evvel ‘espri makinesi’ dedim. Sözgelimi bir açık oturumda söz istediğinde kendisine “Özür dilerim sayın bakan sizi görmedim” diyen moderatöre, “Teşekkür ederim. Demek söylenildiği kadar şişman ve iri cüsseli değilim” cevabını yapıştırmıştı.
“şişmanım çünkü gençliğimde havyar alacak param yoktu. Hep ekmek, makarna yiyordum” demişti bir keresinde de...
Meğer Pangalos esprilerin alasını 2010 sonunda yapmış da haberim bile olmamış. Yunanistan’daki iki büyük televizyon kanalından ‘Ant1’de ‘Radyo Postal’ adlı bir güldürü programı var. Dört kafadarın sunduğu bu programda “ışte Pangalos’un donunu bulduk” diyerekten, iki kişinin zor taşıdığı birkaç metrelik bir don gösterildi.
Bir hafta sonra aynı programda ‘Teodoros Pangalos-Başbakan Yardımcısı’ imzalı el yazısı bir mektup okundu: “Saygıdeğer beyler, siyaset hayatımda her zaman ya da en azından olabildiğince daha fazla gerçeği söylemeyi prensip edindim. Programınızda ele geçirdiğinizi söylediğiniz iç çamaşırımı gösterdiniz. Üzgünüm ama sizi kandırmışlar. Ekranda gösterdiğiniz donu gerektirecek organlara maalesef sahip değilim. Size kullandığım bir iç çamaşırımı gönderiyorum. Bu arada programınızın fanatik bir izleyicisi olduğumu da belirtmek isterim” diyordu mektup.
Ve mektupla birlikte iç çamaşırını da gönderdi Pangalos. ‘Radyo Postal’ın sunucularına onun gerçek iç çamaşırını gösterip, “Bu adama yıllarca söylemediğimizi bırakmadık. Her şey bir yana bu adam süper bir mizah anlayışına sahip. Mizah zeka ve insanlık göstergesidir” demek kaldı.

Haberin Devamı

İSTANBUL’A DA UĞRADIK

‘Suyun Öte Yanından’ yaklaşık iki yıllık bir aradan sonra geçen hafta ıstanbul’dan jet gibi geçti. Neler mi gördü?
* Vallahi çok para harcıyorsunuz, çok tüketiyorsunuz. ınşallah kendi paralarınızdır. Malum Yunanistan kendisine ait olmayan paraları yediği için bu duruma düştü.
* Tarlabaşı projesiyle ilgili afişlerde gördüklerimiz gerçekleşirse büyük bir iş yapılmış olacak. Pera nefes alacak.
* Balık Pazarı’nda iki yıl sonra balıkçı kalacak mı kalmayacak mı endişesine kapıldık.
* şişli, Levent, Maslak’tan geçerken gökdelenleri sayalım dedik. Hesabı karıştırdık vazgeçtik. Buralardan geçen Yunan turistlerin nasıl da şaşıp kalacaklarını düşündük.
* Nişantaşı’nda Hünkar, Bostancı’da Çınaraltı, Etiler’de Günaydın, Yeniköy’de Aleko’dan, Florya’da Ziya şark Sofrası’ndan geçtik. Birbirinden lezzetli güzellikler tattık. Damak zevki zamana karşı iyi dayanıyor.
* Ari adlı bir Ermeni genciyle tanıştık. Türk Sanat Müziği eğitimi görmüş, konservatuvar mezunu. Kireçburnu’nda Ege’li Meyhane’de sahne alıyor.
* Gayrettepe yolundaki Zorba Taverna’ya da uğradık. Göknur,Yunan müziği, Türk Sanat Müziği ve popu aynı rahatlıkla söyleyebiliyor. Eğlence süper; Atina’ya taş çıkarır.
* Bilmemkaçıncı kez Boğaz’ı seyrettik uzun uzun. Büyükada’da ilkbaharın izlerini biraz neşe biraz kederle keşfettik.

Yazarın Tüm Yazıları