Paylaş
İnsanlar, bu diyarda yıllardır mart ayını hayal kurma dönemi sayardı. Çünkü Paskalya bayramı kapıda.
İnsanlar dört günlük tatilden yararlanarak nereye gideceklerini, nasıl eğleneceklerini, ne alışveriş yapacaklarını düşünüp yorarlardı kafalarını. Kimi İtalya, kimi Fransa, kimi canım Ege ya da İyon adalarının hayalini kurardı.
Evde kalmayı yeğleyenler de ya mobilyalarını ya da otomobillerini değiştirme hesapları yapardı. Gelsin maaşlar gelsin ikramiyeler, yetmedi mi? Sorun yok, bankaların tatil kredileri tüketim kredileri ne güne dürüyor?
İnsanlar, Paskalya bayramı geçtiğinde yaz tatili, yaz tatili geçtiğinde de yılbaşı tatili için hayal kurardı.
İnsanlar, bayramlar ile tatiller arasında da eli kolu bağlı durmaz, hafta içi olsun haftasonu olsun vakitlerini boş geçirmezlerdi. Kafelerde, tavernalarda, tiyatrolarda stres atarlardı.
İnsanlar, üçün beşin hesabını yapmazdı. Kıyafetleri marka, saatleri marka. Buzdolaplarında kilolarca et, çeşit çeşit peynirler...
2. Dünya Savaşı’ndan sonra nesiller hep daha zenginleşerek bugünlere geldi. Bu diyarda mülk sahiplerinin oranı neredeyse AB’nin iki katı.
İktidarlar geldi, iktidarlar geçti insanların yaşam standartları hep yükseldi hep yükseldi..
Ve bir gün denizin bittiğini duydu insanlar. Devletin iflasın eşiğinde olduğunu, AB’nin yine iki katı faizle borçlandığını, bu gidişle maaşlarının birkaç ay sonra ödenemeyeceğini duydular..
Meğer değirmenin suyu borçlanma ile dönüyormuş!
Bence pek inanmadılar...
Hükümet geçen şubat ayında bir dizi kemer sıkma tedbiri açıkladı. Pek de aldıran olmadı. “A bu kadarsa idare ederiz” dedi insanlar.
Ne var ki AB ve uluslararası para piyasalarının görüşü farklıydı. Tedbirleri yeterli bulmadılar.
Hükümet çaresiz yeni ek tedbirlere başvurdu.
Bu defa durum farklıydı. Emeklinin maaşı donduruluyor, KDV artışı yüzünden hayat yüzde 4-5 pahalılaşıyor, devlet memurunun ikramiyesi yüzde 30, maaş dışı ek ödemeleri yüzde 12 kesiliyordu. Benzine, sigaraya; içkiye, lüks eşyaya büyük zam yapılmıştı. İç piyasa durgundu. Esnaf, tüccar dertli.
Bu diyarda insanlar uzun yıllar sonra ilk kez mart ayında o eski hayalleri kurmuyorlar. Paskalya kapıda ama insanların derdi “lüküs hayat” döneminden kalan konut, otomobil ya da tüketim kredilerini vadelerini nasıl ödeyecekleri, ceplerine giren paranın şimdilik yüzde 10 buhar olması karşısında ne yapabilecekleri..
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu defalarca kurtulmak için değişmek gerektiğini vurguladı.
İnsanlar bu gerçeği yavaş da olsa artık galiba anlıyorlar...
Galiba dedim çünkü Yunanlıların bir çırpıda değişeceğine inanmıyorum. Örnek mi? Bu haftasonu İstanbul’dan gelecek misafirlerim için bir müzikholde boş masa bulabilmekte hayli güçlük çektim. Bildiğim, bu diyarda müzikholleri çalışanların, orta direğin ayakta tuttuğu.
Neden hayat kadını?
Orta ve kuzey Avrupa’daki muhafazakarlıktan uzaktır burada kadın-erkek ilişkileri. Cinsellikte pek çok tabu ta yıllar öncesi yıkılmıştır. Dolayısıyla, Atina Pandion Üniversitesi Öğretim Üyesi Y. Lazu’nun gerçekleştirdiği bir araştırmanın sonuçlarını çarpıcı buldum.
Araştırmaya göre, Yunanistan’da fuhuş sektörünün cirosu yılda tam 1 milyar Euro. Bu paranın ancak 150 milyonu hayat kadınlarının cebine ulaşıyor. Hayat kadınlarının müşteri sayısı ise yılda 1.2 milyon kişi. Koskoca bir pazar yani.
Hayat kadınına ya gazetelerde, dergilerde çarşaf çarşaf yayınlanan “özel” ilanlardaki telefon numaralarından ya da tek bir kadının çalıştığı genelevi ziyaretle ulaşan Yunanlı müşterinin profili ise şöyle:
Evli ya da ilişkisi var, işten kafasını kaldıracak vakti bulunmadıını söylüyor ve yabancı hayat kadınlarını tercih ediyor.
“Neden hayat kadını?” sorusuna verilen cevaplardan bazıları da ilginç:
Angeliki Kanelopulu (Hayat Kadınları Derneği Başkanı): “Erkekler poligamik yaratıklar. Mönü yerine açık büfeyi tercih ediyorlar”.
Aris Sfakianakis: (Yazar) “Erkeğin kadınla ilişkisi her zaman müşteri ilişkisidir. Tecavüz edemeyeceğine göre bedel ödemekten başka çaresi kalmıyor. İster evlilik, ister boşanma ister ilişkide olsun erkek hep bedel ödüyor. Kadının kendisinden monogamik olması talebine boyun eğiyor. Hayat kadını evini, düzenini yıkmadan erkeğe kendini avcı hissetirmesini sağlıyor”.
Stefanos Çiçopulos (Soul Dergisi Yayın Yönetmeni): “80’li yıllarda 15-16 yaşındaki bir dekilanlı için hayat kadını tek çıkış yoluydu. Bugün aynı yaş grubundaki gençler cinsel ihtiyaç ötesinde, daha fazlasını tatmak istiyor. İnternetin bunda etkisi büyük”.
Aleksandra Kappatu (Psikolog): “Genç yaştakiler araştırmak, denemek, tecrübe edinmek, daha ileri yaştakiler de evlilik ya da ilişkilerindeki boşlukları doldurmak, uzun bir ilişkiye girmekten kaçınmak ve cinsel performansı hakkında kendine güven eksikliği için hayat kadınlarına gidiyorlar”.
Hayat kadınlığı dünyanın en eski mesleği olduğuna göre, erkek de en eski “alışkanlığına” sadık anlaşılan...
Paylaş