6-7 Eylül olaylarını konu alan Güz Sancısı filmi Yunanistan’da 17 sinemada birden gösterime girdi.
Ta Nea Gazetesi yazdı: Peki bir Yunan yönetmen, Kral Konstantin ordularının Anadolu’dan geçişinde işlediği cinayetleri anlatabilir mi? Bazılarına göre görebileceği en kötü kâbus olurdu.
Yunan medyasının ve dolayısıyla kamuoyunun aylar öncesinden ilgi gösterdiği Güz Sancısı Atina, Selanik ve Gümülcine’de tam 17 sinemada vizyona girdi. Senaryosu itibarıyle (İstanbul’da 6-7 Eylül 1955 olayları) filmin Yunanistan’da çok iyi iş yapacağına şüphem yok. Atina’nın Nişantaşı’sı Kolonaki semtinde, Embassy sinemasında düzenlenen görkemli gala gecesi bile Güz Sancısı’na ilginin nasıl büyük olacağına işaret. Kimler yoktu ki? Yazarlar, eleştirmenler, sinemacılar, işadamları. En az 250 davetli vardı gala gecesinde. Daha önce Yunan gazete ve televizyonlarına sayamadığım kadar demeç veren yönetmen Tomris Giritlioğlu’na duygularını sordum. “Filmin Yunanistan’da gösterilmesinin heyecan verici bir yanı var. İstanbul’daki Rumların tepkisini aldım. Yunanistan’daki tepkileri çok merak ediyorum. O dönemi yaşayan bazı seyirciler 6-7 Eylül sahnelerini yeterli bulmayabilir. Ana karakterdeki Rum kadınının bir fahişe gibi gösterilmesine de tepki gösterilebilir. Ancak yine de tepkilerin çok olumlu olmasını bekliyorum” dedi.
FİLME ŞAPKA ÇIKARDILAR
Sevinci gözlerinden okunan sinema sanatçısı Murat Yıldırım “Filmin Yunanistan’da gösterilmesi önemli. Beğenileceğini umuyorum. Bugün Yunanistan’da yaşayan insanlar bir zamanlar bugün bizim yaşadığımız evlerde yaşadılar. Aslında iki halk birbirine uzak değil. Dolaplarımızda neler var biliyoruz. Biz dolabımızdan bir şey alıp buraya getirdik” diyerek anlattı duygularını. Sanatçı Beren Saat’in dudaklarından ise “Gösterilmesinden çok ilgi görmesi önemli. Güz Sancısı, Türkiye’nin tarihi ile yüzleştiği bir film. Biz bunu yapabildik diyerek göğsümüzü gere gere buraya geldik” sözleri çıktı. Gazetelerdeki eleştirilere göz attım. 6-7 Eylül olaylarını işleme cesaretini göstermesinden dolayı Güz Sancısı’na şapka çıkardı Yunan eleştirmenler. Karanlık bir döneme ışık tutmaya çalışan Tomris Giritlioğlu için ağızbirliği etmişçesine “bravo” dediler.
1974 ÖNCESİNDEN BAHSEDİLMEZ
Güz Sancısı sayesinde buralarda “Biz tarihimizle ne yapıyoruz?” diyenler de oldu. Sözgelimi Yunanistan’da, Kurtuluş Savaşı (Küçük Asya Felaketi olarak anılır) öncesinde Anadolu’da neler yaşandığını söyleyebileceklerin sayısı son derece sınırlı. O dönemle ilgili resmi tarihten farklı görüş beyan edenler sürüden çıkmış kuzu sayılır en azından. Ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi Ta Nea’nın yazarı Dimitris Danikas, Güz Sancısı’yla ilgili yazısında “Bir Yunan yönetmenin, Yunanistan’ın bölgedeki emperyalist güç rolünü üstlendiği dönemde, Kral Konstantin ordularının Anadolu’dan geçişinde işlediği cinayetleri anlatması, herhalde görebileceği en kötü kabustur” dedi. Sözgelimi Yunanistan’da, Kıbrıs sorunu 1974’te Türkiye’nin müdahalesiyle başlar adeta. Öncesi yaşanmamış gibidir. EOKA-B örgütünün cinayetlerinden, 1960’larda yaşananlardan söz edilmez pek. Cesaret edenlerin sesi de bastırılır hep. Hatırlıyorum yıllar öncesiydi, yarısı 1974 öncesi, yarısı da 1974 sonrası Kıbrıs’ta yaşananları anlatan Duvarımız adlı belgesel ne Kıbrıs’ın iki kesiminde, ne Yunanistan ne de Türkiye’de gösterilebilmişti. Ve sözgelimi madem Güz Sancısı 6-7 Eylül 1955 olaylarını anlatıyor, Batı Trakya’da 1990 yılının 29 Ocak gecesinde yaşananlar var. İstanbul’da yaşananlarla mukayese edilemez ama o gece çapulcular, fanatikler yüzlerce Türk dükkanı tahrip etti, yağmaladı. Korku, dehşet saatleri yaşandı. Ertesi gün bölgeye gitmek isteyen Yunan siyasetçiler bile dövüldü. Hemen unutuldu, hemen unutturuldu. Bildiğim kadarıyla Yunanistan’da ne bir gazeteci, ne bir sinemacı, ne bir belgeselci dokundu bu konuya. Vesselam, dünyanın en medeni insanları, en medeni toplumları ve tarihleri ile çekinmeden yüz yüze gelip hesaplaşanlar galiba bu bölgede yaşamıyor.
Yunanistan’ın Teksas’ı Zoniana
Sanık sayısı 42, tanık sayısı 350, avukat sayısı da 20 olunca nasıl olmasın? İddianame yüzlerce sayfa. Yoo aklınız başka yere gitmesin. Pire şehri mahkemesinde görülmeye başlanan Zoniana Davası’nın ilk gününden bahsediyorum. Suçlamalar listesi uzun mu uzun. Cinayete teşebbüs, uyuşturucu üretimi ve ticareti, karapara aklanması, ruhsatsız silah taşıma, sahtekarlık, vesaire, vesaire... Aslında ihtiyarları ve çocukları saymazsak Girit adasının Zoniana köyünün tüm sakinleri ya sanık ya da tanık bu mahkemede. Bu köye 25 yıl polis giremiyordu. 2007 Kasımı’nda yaklaşık 50 polis yaklaşmaya çalıştığında ancak Atina’dan getirilen takviyeler, zırhlılar ve helikopterlerle girilebilmişti. Köy sakinlerinin hemen tümü meslek olarak uyuşturucu üretimi ve ticaretini seçmiş. Üstelik haşhaş ekili alanlar zeytinlik gibi gösterilip AB’den para yardımı bile alınıyor. “Çobanım” diyenin bile bankadaki hesabından 3 milyon Euro çıktı.