Paylaş
Nefesim tükenene kadar da konuşacağım.
Konuşturacağım.
Kadınlar, bugün sesimiz çıkıyorsa, var olan haklarımız sayesinde.
Haklarımızı kaybetme riskini almak; haklarımızdan vaz geçmek, kendimizi körükörüne gerilemeye teslim etmek kabul edilemez tarihi hatamız olur.
Tarih bizi affetmez.
Çocuklarımız soracaktır; “Anne, bu ne vefasızlıktır böyle!” diye.
Yüzde 46.5 dışında kalanlar konuşacak dedim,
Konuşsunlar madem öyle.
Yonca
“Aranağme”
***
Dün 78 yaşındaki annem; “Kızım tülbentimi elime alıp "Ey kadınlar ne yapıyorsunuz, aklınızı başınıza alın, biz çok çektik zamanında aman siz siz olun!" desem beni hapse atarlar mı?” diye sordu.
Ne acı değil mi? (S. Usta)
***
Siz de biz de, sorumluluk taşıdıkça, doğruları söyledikçe, oyunları suratlarına vurdukça, herkesin gözünde bölücü/ayrılıkçı oluyoruz. Kadere bak! (U. Büyükçelebi)
***
Mesele insanları bir araya getirebilecek "Camiye de kışlaya da uzak" bir platform yaratabilmek. Hukuki güvenceler hiç bir anlam taşımıyor. "Hukuk, siyasetin uşağıdır.” Siyaseten güçlüyseniz, hukuku istediğiniz gibi değiştirmek, uygulamak elinizde. (A. R. Güzel)
***
Artık harekete geçme zamanı! Artık sadece mail yollayarak birbirimize, endişelerimizi arttırmayalım ve birlik olalım. Ancak organize olunarak birşeyler yapılabileceğine inanıyorum. Böyle beklemekten çok yoruldum. Ne yapmam gerekiyorsa sonuna kadar varım. (L. Kakcıoğlu)
***
Neredeyiz laik kızlar?
Bizler, başörtüsü gibi belirgin bir simgemiz yok diye mi bir araya gelip sesimizi çıkartamıyoruz? ATATÜRK daha öleli 70 yıl olmuşken, bu kadar azalmış olamayız.
Sesimizin kısıldığı gündür artık diyorum içimden, sessizce, kimse duymasın diye.
Ama ne Yonca “direnişçi”, ne de Arzu! Ekranlara çarşaflı hanımlar çıkıyor son günlerde. İşte o zaman anladım ki, laik ruhumuzda eksiklikler varmış ki, bunları görmek nasipmiş. Kısık seslerimiz umarım tamamen kesilmez, umarım, umuyorum, sadece umabiliyorum! (A. Baran)
***
İnsanlar senelerin verdiği ezilmişlik fakirlik ve öfkeyle üzerimize yürüyorlarmış. Bütün bunlar o yüzdenmiş; “Şimdi sıra sizde!” diyorlar.
Yazıklar olsun aşağılık kompleksleriniz yüzünden başımıza gelenlere bakın! Kim ezdi aşağıladı sizi, başörtüsü taktınız namaz kıldınız diye? (T. Önal)
***
Benim babam; Arapça, Farsça ve Rusça' yı iyi bilirdi.
Kuran-ı Kerim' i her gün okur, isteyenlere açıklamalar yapar en sonunda; “Kendin bilirsin" derdi. Şimdi yanımda olsaydı da, 30 yıl önce bana dediklerinin bugün yapılan açıklamalarla neden hiç tutmadığını tekrar anlatsaydı. (Sakine U.)
***
85 yıllık Cumhuriyet' in temel taşlarını yerlerinden oynatmayı başardılar.
Bu ülke kadını, başını örtmeyi matah bir ibadet zannetti, insanlar 1 ton kömür, 2 çuval bulgura Cumhuriyet' i sattılar.
Tüm demokratik yollar bu adamların işine geliyor.
Asker eğer Atatürk'ün askeriyse hala bu kepazeliğe muhakkak son vermeli.
“Şeriat gelirse ya ülke dışına kaçarız ya da savaşırız!" muhabbeti dönüyor.
Artık medyanın aklını başına alıp bu pisliklerin gerçek yüzünü her gün manşetlerden topluma duyurması gerekmekte. Hürriyet' e büyük görev düşüyor, belki medya bu hükümeti bitirir diyelim ve bunu ümit edelim. (E. Fırıncı)
***
Beni en çok korkutan 70-80-90’ larda doğmuş ve apolitik yetiştirilmiş gençlik! Bu olay, 70 veya 80’ lerdeki gençlik gibi bir dönemde olsa, şu anda üniversiteler ayağa kalkmıştı. (E. Eskinazi)
***
Tek tek kendi çevremizde verdiğimiz bu tepkileri nasıl çığlığa dönüştürüp de haklarımızı elimizden alan bu adamların karşısına dikileceğiz? Yoksa göz göre göre rejimi de, kadın olarak her türlü bireysel hakkımızı da kaybedeceğiz.
Kızıma böyle bir miras bırakmak istemiyorum!
Gögsünü gere gere, herkesle eşit haklara sahip, özgür olarak yaşamasını istiyorum. Ülkemize sahip çıkmazsak bir avuç takkiyecinin elinde neye dönüşecek ülkem korkuyorum! (Ö. Sayar)
***
Bu ülke sahipsiz değil, sadece biraz sabırlı olmak lazım. Yabancı bir ülkede dünyanın en güçlü ve güzel ülkesinin bir insanı olarak her zaman başını dik tutacaksın. Bu olumsuzlukları bize yaşatanların yarınlarını görünce, Türk milletinin büyüklüğüne şahit olacaksın. (A. Baydar)
Bazı erkek bozuntuları, işsizliği, ekonominin kötü gidişatını, terörü, hırsızlığı, yolsuzluğu, yaptıkları ahlaksızlıkları, namussuzluklarını bırakıp kadınların saçlarıyla, namuslarıyla uğraşmaları garip bile diyemiyorum. Neden dersen; onca erkek bozuntusu, yukarıda saydığım onca suç ve olumsuzlukların tek suçluları! Ve suçlarını bu şekilde örtbas etmek istiyor. Malesef bazı aptal kadınlar da buna alet oluyor. İşte en çok buna canım yanıyor! (Nesrin)
***
Ben, kız kardeşim, arkadaşlarım, hepimiz endişe içindeyiz!
Giyinirken, hayatımda ilk defa "Acaba bu giydiğim bluz günlük hayatın "genel ahlakına uygun mu?” diye düşünürken buldum kendimi. Aniden, bilinçsizce çörekleniverdi zihnime bu yılan! O an anladım ki, ben artık eskisi gibi "özgür" değilim. Birşeyler çoktan değişmiş zaten.
Kimbilir belki de, üniversitede okurken iki üç türbanlı kızın bana ve arkadaşıma sözlü tacizleri sokmuştur aklıma bu endişeleri. Hatırlıyorum, mini eteğimize bakıp "Hah! Sonunda çiftleşme mevsimi de gelmiş!" gibi bir şeyler mırıldanmışlardı duyabileceğimiz bir sesle...
Ben ise hayatımda hiç bir insana giyiminden, türbanından, dolayı böyle bir tacizde bulunmadım...
Bir şeyler yapmalı, birlik olmalı, yaşadıklarımızdan birbirimizi haberdar etmeli, dayanışma göstermeliyiz, omuz omuza... Belki de en önemlisi hayat tarzımızdan asla ödün vermeden, dimdik durmalıyız tüm baskılara karşı.
Herbirimizin cesareti diğerinin de cesareti, her birimizin kuvveti diğerinin de kuvveti olacak bu günlerde. Lütfen teslim etmeyelim kadınlığımızı, lütfen teslim olmayalım özgürlüğümüzü tehdit eden karanlığa! (A.)
***
Çaresiz kaldık kendi ülkemizde.
Kendi vatanımızda yabancılaştık. Sarıklılar, türbanlılar, mollalar, kara çarşaflılar sardı güzel vatanımı. Parçalanmaya az kaldı. Üniversiteler açılsın olacakları gör bak. Neler olacak neler. Önce gençlerimizi birbirine kırdıracaklar, sonrada halkı. Bunu idealleri uğruna yapacaklar. Ama sonu çok acı olacak bunların. Bizler bir yere gidemeyiz. Bizleri iyi günler beklemiyor. Durum çok fena. (C. Topaç)
***
Peki neden bu kadar sessiz herkes?
Basın? Ordu? Herke niye bu kadar sinik?
En acısı da hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz, ama susuyoruz!
Bağırıp çağırsak da bir süre sonra her şeyi unutur oldu Türk Halkı.
23 temmuz sabahı görmedik mi? (Ö. Akaydın)
***
Benim şahsi düşüncem islam toplumlarının geri kalmışlıklarının en büyük nedeni; Kur'anı kendi dilleri ile yeterince okumamış olmalarıdır.
Bence insanların Kur'an dan alabilecekleri en büyük ders ve ögüt; "AMELLERİN NİYETLERE GÖRE DEĞERLENDİRİLECEĞİ" gerçeğidir.
Bu yeterince bilinseydi benim bizatihi müşahade ettiğim ya da medyaya yansıyan aşağıdaki olaylar bu şekilde yaşanır mıydı?
1-Aile dostunun kızına kendi evinde Kur' an öğreten evli bir din görevlisinin kızı ayartmasını ve nikahlı hanımının üzerine onu almasına ne denir?
2-İki yıl kadar önce zevk için seri cinayet işleyen iki kişiden birininin babası din görevlisi kendisininde İmam hatip te okumuş olmasını nasıl yorumlarız?
3-Evli ve çocuklu arkadaşının hanımı ile kaçan evli imama ne deriz?
Bence biz İslamiyetin şeklini almışız; ama ruhunu kavramamışız.
"Size verilse gözünüzü kapamadan almayacağınız kötü malı bir başkasına hayır(iyilik) olsun diye vermeyin" diyen ayeti özümsemiş olsaydık;bize yaramaz diye adlandırdığımız malları bu güne kadar fakir fukaraya veriyor olurmuyduk. UHUT savaşında işkence görerek şehit edilen amcası Hazreti HAMZA' yı bu halde gören ve 70 kafiri bu hale getireceğim diye yemin eden Sevgili Peygamberimize bu izinin Allah tarafından neden verilmediğini kavrabilseydik; Allah adına bomba koyarak masum insanları katleden terör gurupları oluşur muydu?
Tabii birde türban sorunumuz var ben TÜRBAN' a karşıyım, siyasi görüşüm yanlış algılanmasın diye de AKP' ye oy verdiğimi belirteyim. Türban dışardan rejim ithal etmenin bir aşaması ise bunu kabul etmem mümkün değil. Sadece inanç gereği kullanılması da tartışılır. Zira Kur' an o ana kadar kullanılmayan bir şeyi getirmemiş mevcut olan örtünün uç kısımları ile göğüs bölgesinin örtülmesi emredilmiştir.
Kur'an da; İÇKİ,KUMAR,ZİNA gibi bütün yasakların amacı insan neslinin sağlığını, mutluluğunu ve geleceğini korumak içindir.Bütün bu yasaklarda insan aklına ve mantığına uygun şeylerdir.
Kadının örtünmesinin amacı onları erkeklerin kötü arzu ve emellerinden korumak olduğuna göre: kadının kaşı gözü, bakışları erkeği günaha davet eden unsurlar olmayacak; ama saçı olacak bu mümkün mü?
Kur'an evrenseldir; ama bazı şeyleri de yaşandığı çağa göre değerlendirme zorunluluğu vardır.
Kadınların alınıp satıldığı bir dönemde cariye olarak vasıflandırılan bu bayanlarla münasebet serbestken bugün böyle bir uygulama savunulabilir mi?
Sonuç olarak, neyin eğitimi derseniz deyin toplum olarak eğitilmeye muhtacız. (Ş. Esin)
***
Eli kolu bağlı, hiç bir şeyden zevk alamayan bir yapıya büründü Türk insanı. Şunu da belirteyim; Avrupa İnsan Hakları mahkemesine ancak bu ülke de her şeye sahip olmuş, en yüksek makama ulaşmış, bireysel çıkarlarını ülke çıkarlarına tercih eden insanlar gider. Öyle değil mi? (O. Alp)
***
Etrafımda bilinçsiz, vurdumduymaz, kaderine razı olan, araştırmayan, kim nereye çekerse oraya giden kadınları gördükçe çok üzülüyor ve çıldırıyorum.
Akıllarını başka şeylere çalıştırmayan, program program gezip beş para etmez konuların peşinde koşan, üretmekten aciz kadınlar!
Genç kızlar ise bir güzellik peşine düşmüş gidiyorlar. Gelecekte onları nasıl bir karanlığın beklediğinden habersiz yaşıyorlar. Okuyacakları, araştıracakları en verimli çağlarında bu kadar boş şeylerle uğraşmalarına tahammül edemiyorum.
Biz kadınlar mücadele etmezsek en çok darbeyi biz yiyeceğiz.
Çocuk bile yapmak istemiyorum. Geleceğin karanlığından korktuğum için. Bazen de inadına bir sürü çocuk yapmak istiyorum; Atatürk ilkelerini öğreteceğim, bilinçli, bu karanlığa inat Atatürk gençliğini tekrar ortaya çıkarmak için çocuklar yetiştirmek istiyorum. (Ö. Gözüaçık)
***
Demek ki annemin ve benim yaşımdakiler bizlerden sonra gelenlere pek bir şey öğretememişiz. Onları yobaz, basiretsiz adam diye dolaşan bazı kütüklere bırakmışız eğitmeleri için. (S. Bartan)
***
Hasta olan toplumdur. Bu da anlamama ve dinlememe hastalığıdır.
Bu ülkede kim iktidarsa, kimin gücü varsa “Ben yaparım olur!” tavrını gösteriyor. Herkes demokrat, herkes cumhuriyetin, demokrasinin ve laikliğin bekçisi ve kim ne yaparsa demokrasi adına yapıyor. Ama hemen karşıt demokratlar buna tavır alıyor ve bir kavgadır gidiyor. En kötüsü de kimsenin kimseyi hiç anlamaya ve dinlemeye niyeti yok.
Biliyormusunuz sizin yazınız sizin gibi düşünmeyen hemen hiç kimse tarafından okunmaz ve okunsa da hiç bir şekilde taraf bulmaz. Sizi sadece sizin gibi düşünenler anlayacak ve destek vereceklerdir. Ne yazık ki siz de aynısını karşıt görüş için yapar gibi gözüküyorsunuz.
Başörtüsü konusu iktidarın belirlediği çerçevede sonuçlanacak. Bunu herkes gayet açık bir şekilde biliyor. Çünkü kimsenin kimseyi dinlemediği ve anlamadığı bir ülkede işler bu şekilde yürür.
Keşke tek sorun başörtüsü konusu olsa da bir formül bulunarak sorun çözülseydi. Ama ne yazık ki biz her gün bir kavga konusu icat ederiz. Birbirimize sille tokat gireriz.
Ne demokrasi ne de laiklik medeni olmayan toplumların içine sığabileceği rejimlerdir. Her ikisinin de en büyük düşmanı bağnazlıktır.
Demokrasiyi tehdit eden en büyük tehlike, elitist bir kişi, grup ya da sınıfın ötekilere hükmetme bağnazlığıdır.
Laikliği tehdit eden en büyük tehlike ise gelenekçi, dinci bir sınıfın ötekilere hükmetme bağnazlığıdır. Her iki bağnazlığın da hükmederek varlığını sürdürme çabaları aksi duruma hafakanlar basıyor derecesinde korkarak refleks göstermelerine neden olmaktadır.
Bağnazlıkların olduğu yerde de anlamama ve dinlememe hastalığı bir humma gibi kitleleri sarar.
Elinde kalemi olan, kitlelere yazılarıyla ulaşabilme imkanı olan siz değerli yazarlarımızın bir taraf olup körlerle sağırlar birbirlerini ağırlar tarzı polemiklere girmemeleri benim gibi okurların büyük temennileridir. Asıl sorumluluk demokratik değerlerin, insan hakları evrensel değerlerinin savunulması bunların kitlelere anlatılmasıdır. (M. Öztürk)
***
Türban takmayan kadınların türbanlılardan yana konuşmasını anlamak mümkün değil!
Yobazlar dolu dizgin karanlık çarşafı Türkiye’ nin üzerine örtüyor ve buna seyirci kalan herkes suçludur. (S. Batmaz)
***
Öyle çok kadın ülkenin gidişatı nedeniyle depresyondaki! Özellikle belli bir yaşın üzerinde olanlar! Tecrübeleri olanlar, olan bitenin boyutlarını bizden daha iyi anlaıyorlar.
Yapacak fazla bir şey bulamamak, korkunç gidişatı görüp de çaresizlik hissetmek insanı pes etmeye zorluyor. Bazı insanlar kendini sürekli kötü hissediyor, bazıları “yapabileceğim birşey yok, en kötüsü terk ederim bu ülkeyi” diyerek durumla başa çıkıyor.
Ortak nokta ÜMİTSİZLİK! (Ö. Büyükdere)
***
Babamı yakın zamanda kaybettim. Mezarlığa gittiğimde her seferinde uzun kalıyorum.
O mezarlık hoparlorlerinden Kur’ an yayını yapılıyor. Bu hoşuma gidiyor, içeriğini dinlemiyorum; ama ortama ruhani bir katkısı oluyor diyordum ki; mealine kulak verdim. Önce Arapça okunuyor, sonra "Kim ... yaparsa onları acımadan öldürme yetkisini Allah sana vermiştir" gibi arka arkaya bir sürü benzer okuma yapıldı.
Kur’ an ı okumadım yorum yapamam. Ama hayretlere düştüm.
Babam, müslümanlığıçok içten yaşayan, iyi bir insandı. Yattığı yerde huzursuzluk verici kelimeler duymak beni rahatsız etti. (G. Evren)
***
Bizler umutsuz yaşayamayız. Ve umutsuz değiliz.
Evet, milletçe hakkını arama refleksi gelişmemiş bizlerde. Ne bugün, ne de daha önce yolsuzluklar, adaletsizlikler ve riyakarlık yapan hükümetlerin karşısına çıkıp dürüst, adil ve demokrat bir ülke istiyoruz diyememiş ebeveynlerimiz, atalarımız.
Birlik olamamışlar, organize olma alışkanlıklarımız olmamış.
Ama hiç bir şey olmasa da hiçlik noktasından bir Cumhuriyet kurma cesareti ve göz karalığı var geçmişimizde, tarihi belleklerimizde.
Bizler bir hiçten koca Cumhuriyet’ i kurmuş insanları biliyoruz ve onların mirasını aldık.
En kötü günümüz, yine o hiçlik noktası olsa ne yapacağımızı biliyoruz.
Sert de olsa mücadele; akıllı, sağduyulu ve bilinçli olmak zorundayız.
Sokaklarda toplumu bir zamanların sağ-sol çekişmeleriyle ikiye bölmeye başaran ve başka güçlerin etkisine girmesine neden olan körlükleri yapmamak için kontrollü-mücadeleciler olmalıyız.
Ağlama; mücadele daha yeni başladı.
İlk defa, sivil olarak ve de bizim neslimizde! (Z. Köseoğlu)
Paylaş