Paylaş
Önlerinde upuzun bir yol varmış ama işin o uzun saatler sürecek, saat farkları ile kafaları allak bullak edecek kısmına kafayı hiç takmamışlar.
Yanlarına sadece bir bavul almış-lar. Önemli olan hafifçecik seyahat etmek, sürekli dağılan bavulu toplamakla vakit kaybetmemek; ıvır zıvır bir sürü saçma sapan göstermelik kıyafetle ağırlaşmak yerine hafifçecik ve en doğal halle tatilde olmanın keyfine varmakmış. Öyle yapmışlar. Bavula kışlık birkaç şey koymuşlar, sıkı giyinmişler ve hooop uçağa atlamışlar. Yedek eşyasız. Kuş gibi...
Aman Allah ne bitmek bilmez bir yolmuş. Aktarmalar, alanda beklemeler, koltuklarda sızmalar, gülme krizine girmeler, aç kalıp sonra deli gibi yemeğe gömülmeler, uykusuzluklar ve tam uyku saatiyken cin kesilmeler derken New York Manhattan’daki The Marmara Oteli’ne varmışlar.
Yonca@The Marmara Manhattan
İnsanın kendini sanki çok uzun zamandır New York’ta bu evde yaşı-
yormuş gibi hissettiği ve aslında bir anda her şeyden vazgeçip “Buradan
bir yere gitmiyorum, kalıyo-rum!” demek istediği bir ev-otel.
İnanılmaz rahat ettik. Yeri ferah, temiz ve kullanışlı. Karşısında Nicks diye bir pizzacı vardı, kendimizi ilk oraya attık ve her şeyi çok beğendik.
Seyahatte beklentisizce, sanki dün de oradaymışsınızcasına davrandığınızda, her şey iyi gidiyor. Otel çalışanlarının tüm tavsiyeleri süperdi, hepsini dinledik. Pazar kahvaltısı için otele yakın Sarabeth
diye bir yeri önerdiler mesela, hari-kaydı. Bizim gibi plansız yola çıkan bir aile için tavsiyeler ilaç gibiydi.
Yonca@New York
New York: Kalabalık, siyah, beyaz, sarı, çekik, kıvırcık, inşaat altında, sarı taksi kaplı, Apple dünyası, iPad cenneti, iPhone’un yoksa dövüyorlar gibi, soğuk, sıcak, neşeli, güler yüzlü, rüzgarlı, rengarenk, yaratıcı, hesapsız, hızlı, yavaş, eski, çok yeni, yaşlı, genç, güvensiz, güvenli, kolay, zor, doğal, deli, sportif, yeşil, buz, içkili, şık, salaş, pis, temiz, havalı, ince, şişman, nazik, dik kafalı, korkak, cesur, açık sözlü, meraklı, seksi, bulanık, net, teatral, hayali, gerçek, inatçı, çıplak, bir ileri bir geri, tarihi, düzenli, dağınık, hırslı, sakin, köpekli, yardımcı, bencil, kahveli, etli, büyük porsiyonlu, yalnız, sincaplı, kuşlu, kuşkucu, aç, tok, laubali, ukala, mesafeli, kendinden emin, aralıksız ve sürekli...
Daha bir sürü kelime sıralayabili-rim. Ama beni en çok New York’un güler yüzlülüğü şaşırttı. Hani büyük şehirler asık suratlı, sinirli ve karamsar olurdu? Nasıl oluyor da New York insanı bu kadar büyük bir kaosun içinde bu kadar mutlu, güler yüzlü ve yardımsever olabiliyor?
Her gördüğüm yüz gülümsüyordu, herkes yardımcıydı. ?aştım kaldım.
İstanbul’un derdi ne Allah aşkına? Konuştuğum bir resepsiyonist evine gitmek için en az iki saat trafikte zaman kaybettiğini söylerken bile gayet iyimserdi. Bu kabullenmişlik hali mi? Nedir bunun sebebi?
Bizde gülmek günah gibi. Marifet mi sanıyoruz sürekli gergin ve asık suratlı olma halimizi? Hem insanı, hem şehri çirkin kılan tek şey asık suratmış meğer. Bir şehirde güler yüzlü insan görmek, o şehrin kusurlarını bile örtüyor. Trafik filan batmıyor o zaman. Keşke İstanbullu da sürekli sinirli olmak yerine gülümseyiverse...
Yonca@NY Sokaklarında
Dünyanın en hızlı ailesiyiz. 48 saatten az sürede bakın neler yaptık:
Central Park’ta yürüyüş ve 3 derece soğukta cıscıbıldak koşanları seyir, bundan ders çıkarma...
Doğal Tarih Müzesi gezisi. Dinozorların ve de okyanus hayatının olduğu iki kata bayıldık.
Oradan metroyla Times Square’e gittik. Fotoğraf çektik. “Amerikan usulü olsun ama TGI Friday’de olmasın” deyip, Forrest Gump’ın Bubba Gump Karides yerini bulup orada yedik.
Broadway’de Aslan Kral’ı seyrettik. O kadar muhteşem, o kadar büyüleyiciydi ki, bayağı ağladım. Hiç bitmesin istedim. Bitti.
Flatiron binasının oraya gittim. Buket Uzuner’in yazdıklarını düşündüm. Fotoğraf çektim. Hayallere daldım. Hızla Özgürlük Anıtı’na doğru uzadık. Donduk ama yılmadık. Fotoğraf çektik. Çıplak ayak koşu ayaklığı almaya gittik. Aldım.
24 saat açık Apple mağazasına girdik. Apple hastasıyım. Bir süre mağazaya tapındım, aletleri seyre daldım ve “iPad kalmadı” dediklerinde cinnet geçirdim.
Oradan yemeğe Pastis’e gittik. Gayet “bekar” ortamda çocuklu aile olarak yemek yedik. Eskiden benim İzmir Fuar’da masa üstünde uyuduğum gibi oğlumuz da sandalyede uyudu. Garsonlar da bu duruma çok güldü. Bizi hiç kasmadılar. Sağ olsunlar. ?erefe dedik hayata kadeh kaldırdık. ?u an hâlâ Kuzey Amerika turundayız. Hâlâ şikayet eden yok. Her şeyimiz çok kirlendi. Olsun. Dönünce temizlerim. Çok mutluyum.
Yonca “NewYorkname”
Paylaş