Paylaş
“Gurbete niye geldik ki?” diye soruyorum kendime...
İş için?
Aş için?
Çocuklarımız için?
...
Bilmiyorum neden!
Geldik işte.
İyi de oldu.
Nankörlük huyum değil, ekmek paramız ne de olsa. Karı-koca, çocuklarımızla sağlıklı, mutlu, ailemize de faydalı evlatlarız sanırım...
Çok şükür.
Şikayet etmek hem ayıp, hem de nankörlük olur.
Şikayet etmiyorum.
Ama elimde olmadan, insani, çocukca duygularla bazen isyan ediveriyorum.
8 yıldır iş durumundan,
Ondan evvel de eğitim durumundan,
Yıllaaaardır hep sevdiklerimden uzak yaşıyorum.
Elimde hep ağır bir bavulu çeke çeke sevdiklerime gitmek için; uçak, tren, otobüs ne varsa devamlı kovalıyorum.
Üniversitem topu topu otobüsle 5 saatlik mesafedeydi evime. Ha desem ulaşabilirdim baba evime...
Ama en gereken zamanda ulaşamadım.
Yetişemedim.
Ne uçakla, ne de otobüsle...
Geç kaldım.
Şimdi son 8 yıldır, her sevinçli gün için çok önceden plan yapmak gerekiyor. Acı bir haber geldiğinde ise, hep çok geç oluyor. Ne uçakta yer bulunuyor, ne de saatler geçmek biliyor.
...
Bugün ne yazayım diye çok düşündüm.
Zulada bir sürü yazım, aklımda da milyonlarca cümle var; ama hissettiklerimi anlatan bir kelime yok.
Ondan bunları yazmaya başladım.
Müsfettesiz bir içdökümü...
Hatasıyla doğrusuyla. Günahı ve sevabıyla.
İnsanın sevdiği birine birşey olduğu zaman gönlü kısa devre yapıyor.
Bir sürü güzel söz var söylenen; Başın sağolsun, Allah çektirmedi çok şükür, Allah sıralı ölüm versin vs...
Dünden beri hepsini sıraladım önüme.
Gönlüme başka biri takıldı kaldı;
Saçmasapan bir diş apsesi yüzünden kaybettiği gencecik oğlunun arkasından “Uzaklarda olsaydı, hiç göremeseydim; ama hayatta olsaydı keşke” demişti o büyüğüm...
Bu cümleyi düşündüm dün bütün gece, teselli niyetine.
Tıpkı babamı kaybettiğimizde gelen ve Anneme “Allah Evlat acısı vermesin Aylan” diyen büyüğümü yıllar sonra, çocuk sahibi olunca anladığım gibi, bu cümleyi de dün gece anladım.
Anlamak için yaşamak mı gerekiyor illa, bilmiyorum.
Annanemi kaybettiğim zaman da çok isyan ettimdi.
“93 yaşındaydı” dediler... “Uzun ve güzel bir ömrü oldu, çok şükür” dediler...
Yine de beni teselli edemediler.
Bana 93 ya da 193 yıl yetmedi hiç bir zaman.
Yetmez de.
Sanırım hayatı ve yaşamayı çok fazla sevmek gibi bir sorunum var, çözemediğim.
Aldığım her nefesin serinliğini, akıttığım her göz yaşının tuzunu çok seviyorum.
Hayatı sayısı olmayan bir yıla kadar,
Güle ağlaya...
Doya doya...
Yaşamak istiyorum!
Yonca
“Doyumsuz”
Paylaş