Teoman ve sevdiğin iki insanı kaybetmek…

Teoman ikinci bir mektup yollamış Medyatava’ya.

Haberin Devamı

Dün tam da Nil’in Teoman yazısını okuyup

(linki burada, hemenokuyun mutlaka)
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/18436610.asp?yazarid=113&gid=61

Hem Nil’e hem Teoman’a,

Hem müziğe, hem sanatçıya, hem müzisyene, hem yazara

Hem ona hem buna hem şuna…

Yani yaratıcılıkla ilgili her türlü ilahi şeye öyle veya böyle değen birilerine dair binbir türlü sancılı duyguya kapıldığım anda,

Hürriyet.com.tr’de Teoman’dan gelen ikinci mektubu okudum.

Okumadıysanız, sizler de okuyun. Linki tıklamanız yeterli:

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/magazinhatti/18440333.asp?gid=383

Teoman gerçek.

Bir sürü “fake”; yani gerçek olmayan, suni birilerinin yanında sırıtması ondandır…

Çok az “gerçek” var bu dünyada. Gerisi Truman Show gibi geliyor bana.

Amy de gerçekti mesela.

Tarkan da gerçek.

Candan Erçetin de. Sezen de.

Şebnem Ferah, ah o da…

Nil de!

Kenan Doğulu da!

Yani benim gerçeklerim onlar.

Haberin Devamı

Daha sayarım ama saydıkça birilerini atlamaktan korkuyorum. Duruyorum.

Teoman demiş ki müziği bırakışına dair:

“Çok kısa bir zaman içerisinde, çok sevdiğim iki insanı kaybettim. Ve bu acıları halledemeyince, her zamanki formülümle müziğe sığındım. Artık zor geliyor. İleride daha da zor gelecek. Onlarla geçiremediğim vakitlere üzülüyorum. Ve bundan sonra sevdiğim insanlarla daha fazla birlikte olmak istiyorum.”

Bu öyle gerçek ve öyle “yeter – değer” bir neden ki bir insanın bir kararı alması için... Bunun açıklamasını yaptırmak zorunda bırakmak onu yorar bence.

Susalım olur mu.

Ben Teoman’ı anladım.

Çocuklarımla geçiremediğim vakitlerde onlarla geçiremediğim vakitleri yazmak yerine onlarla vakit geçirmek istiyorum çünkü! Hayallerimi yazmak yerine yaşamak istiyorum çünkü.

Her gün yaz yolla tüket tükür çiğne at olayına nedeni ne olursa olsun girdiğinde -ki yaratıcılık böyle bir şey. Seni girdabına alıyor. Ne onla ne onsuz olamıyorsun bir süre - hissettiğin gerçeklere gerçek olmayan eller gözler değince, onlara el dil uzatınca, hakkında eğri büğrü şeyler dedikçe, içinde yaşadığın sonsuz ve amansız fırtına müebbet yaralar açıyor ruhunda.

Haberin Devamı

Yaralar feci derin ve hep kanıyorlar nedense.

Eğer ben şu köşecik yazılarımı çocuklarım gibi görüyor, her seferinde doğum sancısı gibi ağrılar çekiyorsam...

Bebeğime el kaldırılması, laf sokulması bu kadar acı veriyorsa bazen ara sıra da olsa bana... bile...

Övmelerle kendimi yine de bir kere bile Kaf Dağı’nda hissedemiyorsam... ki çok şükür öyle hissetmiyorum, istemiyorum öyle bir hisi.. o da çok beter bir his çünkü ve kölelik var içinde...

Sylvia Plath ve Sevgi Soysal’ı mesela, iliklerimin en içinden sevip anlıyorsam...

Susalım olur mu...

Lütfen.

Azıcık sessizlik ve saygı...

Teoman doğru, dümdüz.

Gerçek bu.

Yonca
“        ”

Yazarın Tüm Yazıları