Paylaş
Gecenin bir köründe alana gitmişiz çoluk çocuk, bavul vesaire; hepimiz dut yemiş bülbül gibiyiz.
Tek isteğimiz, bir an önce evimize varıp içimize sonsuz oksijeni çekmek.
Çocuklar, binlerce kere aynı şeyleri soruyorlar, binlerce kere aynı cevapları veriyoruz biz de. “Kaç saat uçucaz, kaçta varıcaz, denize girebilir miyiz hemen, dondurma da alabilir miyiz...” “Dört saat çocuuum, bir saat çocuuum, evet çocuuum, olur çocuuum, tamam çocuum, e demin tamam dedim ya çocuuum!” şeklindeyiz son kalan sabrımızla.
Türk Hava Yolları ile aktarmalıyız, hemen Bodrum uçağına koştuk.
Herkes uyukluyor. Bindik uçağa, yerleştik yerimize ve o video dönmeye başladı klasik. Hani insana uçakta neler yapması gerektiğini anlatan dünyanın en sıkıcı, insana en hiçbir şey anlatamayan videosu var ya, o... diye düşünüyorum yani ben, o ana kadar. Ama o da ne! Video klasikmiş gibi başlıyor derken karşımızda Manchester United’lı oyuncuları görüyoruz birden.
Komik bir halleri var. Espriler arka arkaya patlıyor. Çocuklar da ben de bir anda ekrana kitleniyoruz.
Oğlum koltukta dizlerinin üzerine çıkıyor. Kızım sözüm ona uyurgezerdi, bir bakıyorum o bile dikkat kesilmiş.
Şimdi hangisi ne yapacak acaba diye diye gülüşüyoruz aramızda. Rooney, Fletcher, Fabio, Rafael, Nani, Smalling en şeker halleriyle emniyet kuralları anlatıldıktan sonra neyin nasıl olmaması gerektiğine dair şaklabanlıklar yapıyorlar.
Oğlum kahkahalar atıyor uçuş anında cep telefonuyla konuştuğu için kırmızı kart gören Rooney’e. Kızım bebekler için olan emniyet kemeriyle futbol topunu kendine bağlayan Fletcher’ı görünce ölüyor gülmekten.
Bense sürekli bi onlara bi kendime bakıp “Budur işte yaa, budur!” diyorum. İlk defa, bunca yıldır ilk defa, bir havayolu şirketi bana emniyet kurallarını seyrettirmeyi, anlatmayı, öğretmeyi başardığı gibi, çocuklarımın da dikkatini, beğenisini kazandı ya helal olsun Türk Hava Yolları’na.
Müzik de bir harika. Nakarat öyle takıldı ki dilimize, yol boyu “We are Turkish Airlines, we are globally yours” diye diye bir göbek atmadığımız kaldı yeminle. Neşemiz yerine geldi resmen. Bayıldım fikre, uygulamaya ve o hınzır yaratıcılığa. Çocuklarla uzun uzun tartıştık insan dikkatini, ilgisini çekmenin hiç kolay olmadığını ve THY’nin nasıl da bunu bu video ile iyi başardığını. Bunca yıldır o klasik videolar hiç izlenmedi, koltuk cebindeki kartlara hiç bakasımız gelmedi ve hatta, inadına bakasımız kaçardı sanki. Dün THY bizi kendine kitledi. Onu bırakın bize o kuralları bir güzel anlattı işte!
Harika olmuş. Harika! “Globally yours” diyorlar ya; yani “Dünya çapında sizin için varız” gibi anlıyorum ben ve evet, bence de artık THY gerçekten kanatlanmış uçuyor. Bu arada merak ederseniz Youtube’da “THY Manchester United Güvenlik filmi” diye bakın, hemen çıkıyor. Yonca “takdirle”
Yaşamın gözlerin kadar güzel olsun
Vedat Sakman’ın son CD’sini dinliyorum aralıksız. Vedat Sakman’ın o sakin sesi o kadar hoşuma gidiyor ki, o kadar güzel işliyor ki içime, doyamıyorum dinlemeye.
Ne zaman müzik başlıyor, neler neler hatırlatıp düşündürüyor notalar bana anlatamam. Ankara kokuyor hava sanki bazı şarkılarda. Sanki Karpiç veya Siyah Beyaz ortamındayım o anda.
Nasıl güzel sözler, müzikler ve ses. Vedat Sakman sesi ve müziği diye bir ses tanımı var mıdır müzik aleminde acaba? Kesin olmalı.
Ah bir de son şarkı var ki, adı “Şarkılar Yıldızlar”. Armonika çalıyor fonda. Babam amatörce de olsa eline alır öylesine çalardı bize arada bir. Nasıl inanılmaz iyi geliyor o ses. Gözlerim dolsa da gülümsüyorum o anda.
Güzel müzik dinlemek öyle doyuruyor ki insanı; açgözlülük yapmaz oluyorsun saçma sapan karamsarlıklara. Müzik dinleyin hep, daima. Daima. Daima. Daima.
Yonca “müzikal”
Paylaş