Paylaş
Birinci gün tamam.
İkinci gün ya sabır.
Üçüncü gün baktım hâlâ yatların kirli atıkları içinde yüzüyoruz, artık yeter dedim, ben bunu yazacağım!
Türkbükü ve Gündoğan’da, dergilerimizde boy boy resimlerini gördüğümüz o çok havalı güzellerimizin, Ayşe’nin dediği gibi 70’inde 20’lik görünme trajikomedisinde olan jönbeylerimizin hiç hareket etmeden günlerce ve bazen aylarca koyda duran yatları, herkesin uyuduğu saatte açılıp bizim tam karşımızda haftalık tuvalet boşaltımlarını yapıp hava atma mahaline geri dönüyor.
Biz çocuklarımızla denize girmek için güzelim sahile indiğimizde gördüğümüz manzara dayanılacak gibi değil.
Resmen ve alenen lağım içindeyiz.
Ne yüzmek mümkün, ne güzelim denize bakabilmek.
Ne bir tane balık kalmış meydanda ne de bir deniz canlısı. Denizin dibindeki kum tanelerini sayardık geçen sene, bu sene ne mümkün!
Bu nasıl bir caniliktir, anlamam mümkün değil.
Bu zenginlikse değil.
Görgüsüzlük!
Bu eğitimsizlikse, bakın o bile değil...
Düpedüz kötülük!
Adam hem pislik bırakıyor hem de çocuklarını bu suda yüzdürüyor.
Neden sahil güvenlik veya liman müdürlüğü bu yatları denetlemiyor?
Ne kadar büyük cezaları var oysa bunun, neden kimse ceza kesemiyor?
Çok mu zor bir vidanjörle mecburi boşaltım ve denetim mekanizması kurmak?
Adam çöpünü boşaltsa da boşaltmasa da keseceksin faturasını, bak nasıl oluyor!
Ben bunları düşünüp sinirimden orta yerimden çatlarken meğer bir de yan sitelerden biri foseptik boşaltıyormuş denize!
Afedersiniz ama oha!
Belediye bile baş edemedi diye yazmışlar bir de..
E kardeşim belediye
baş edemiyorsa biz nasıl baş edeceğiz bu rezaletle?
Yat geliyor, gözümüzün önünde demirleyip, kakasını döküp seyre devam ediyor.
Biz şikayet edene kadar olan zaten oluyor!
Sahil güvenlik uyuyor mu?
Ben tatile geldiğimden beri bir tanesini aralarında gezerken göremedim!
İşini yapmak bu kadar mı zor bu ülkede?
Öyle sinirliyim ki!
Hani bu rezilliği yapanlar sanmayın bilgisiz, eğitimsiz insanlar.
Başımıza ne geldiyse bu eğitimli cahillerden geldi.
Neymiş o, sözde onlar aramızdaki “elitler”!
Sen gel Bodrum’a...
Asla denize girilemeyecek, üzerinden çıkarmaya başlasan akşam olacak zorlukta kıyafetlerle salın sahilde...
Makyajla denize gir çık, cildin kayış gibi olsun...
Yağlan pehlivan gibi, doktorların “Cilt kanserine dikkat edin” diye yırtındığı, sakınılması gereken paparazzi saatinde güneşte haşlan...
Havan olsun binbeşyüz...
Ama iş doğayı korumaya filan gelince ses çıkarma!
Hakkaten hayranım sosyetik magandalığa!
Yonca
“kızgınboğa”
Kenan Doğulu’ya gidelim, çok eğlendiriyor
Üniversite hayatım bu “sloganla” savaşarak geçti.
Ne büyük aptallık!
Kenan Doğulu’yu izlemeye ilk gidişim, bir arkadaşımın beni yaka paça götürmesi ile bundan 8 yıl öncesine dayanır.
Ömrü hayatımda bu kadar çok dans edip eğlendiğim olmamıştı. Zar zor eve dönmüştüm. Bıraksalar sabaha kadar usanmadan müziği dinler, deli gibi dans ederdim.
Sonra 5 yıl önce Çeşme’de oğlum doğalı 25 gün olmuşken gitmiştim. İki emzirme arası bir Kenan Doğulu!
Şaka değil inanın gerçek.
Hayatımın en unutulmaz anısıdır. Elimde pompam, sağdığım sütler stokta, ben bir emzirme sonrasına yetişmek için gitmişim müziğe doymaya.
Müzik güzel, ortam güzel, ekip inanılmaz!
Ve giderek coşan insanlar.
Neredeyse güneş doğana kadar hiç ara vermeden, işini zevkle, severek yapan bir Kenan!
Yemin ederim hayranlıkla izlemiştim.
Bazı şarkılarında daha Kenan Doğulu “Haydi hep beraber!” demeden herkesin bir ağızdan şarkılarını ezbere söylediğini gördüğümde, “Bu bir sanatçının ihya olduğu andır” diye içimden geçirmiştim.
Yine gittim bu sene, tam 5 yıl aradan sonra.
Yine hayran kaldım Kenan Doğulu ve ekibinin performansına.
Helal olsun bu adama!
Helal olsun bir dakika bile yerinde oturmadan, içinden geldiği gibi coşup güzelce dans eden hayranlarına da!
Yonca
“Kenanmanya”
Paylaş