Sezen Aksu olayı

Bugüne kadar bir ya da iki kere tüm yazılı geçmişim, tarihim, arşivim elimden gitti. Yazdığım, not aldığım, biriktirdiğim, fotoğrafladığım, belgelediğim her şey uçtu.

Haberin Devamı

Perişan oldum bazılarını geri bulana kadar. Bulabildiklerimi buldum, gerisi sonsuza dek gitmiş oldu. Hala aklıma geldiğinde fena olurum. Sürekli bir sürü yedekleme yapıyorum o yüzden.

 

“Bir musibet bin nasihatten iyidir” ya, size yemin ederim ben de ancak o zaman anladım “yakılıp yok edilen tarih” dendiğinde neden bahsedildiğini. Kendi tarihim kül olup uçana kadar, bir insanın geçmişinin elinde olmamasının ne demek olduğunu hiç anlamamışım, hiç!

 

İşte yine o zaman anladım ki; insanın tarihinde her ne kadar utanç verici, rahatsız edici şeyler olsa da, ancak onlar elinde var olduğu sürece kendini yenileyebilir, hatalarını düzeltebilir, ders alabilir, verebilir, kendini eleştirebilir, utanabilir veya övünebilir.

Haberin Devamı

 

O yüzden Hürriyet.com.tr nin arşivi bana hep güven verir mesela.

 

Neden mi?


Çünkü Hürriyet bünyesinden ayrılan, giden; hatta bu dünyadan göçen her yazarın her yazısı hala durur. “Herkesin Hürriyet’i kendine!” dedikleri budur işte. Gidin bakın, Fatih Altaylı’dan, Gülçin Telci’ye; Bekir Coşkun’dan Sevgi Gönül’e tüm gelmiş geçmiş Hürriyet yazarlarının yazıları hala vardır. Tek tıkla ulaşırsınız hepsine.

 

(Merak etmeyin, elbet bağlayacağım konuyu gelmesi gereken yere...)

 

Ben Referandum’da “Hayırcı”ydım, başkaları “Evetçi”.

 

Referandum tam da böyle bir şey. Herkesi ikiye bölüyor otomatik olarak. Ya Evet, ya da Hayır diyorsun.

 

Ben Hayır derken, kimseye Evet dediği için küsmedim, küfretmedim, hayatımdan çıkartmadım. Görüş ayrılığında olma haklarımızı teslim ettim. Ben, “Anlaşamasak da tartışmayı seviyorum” dedim, diyorum, diyeceğim.

Haberin Devamı

 

O yüzden...

 

Sezen Aksu’ nun “Evet” demesine karşı ve gıcık olanların, adının verildiği sokaktan adını çıkarmalarına tepki duydum. Ayıpladım.

 

“Nasıl olur da düşünce ve ifade özgürlüğünden bahseden “Hayırcı” insanlar kalkıp başka bir insanın ne düşündüğüne karışır ve tarihini yok eder?” dedim. Referandum sürecinde demokrasi adına utanç duyduğum bir sürü şeye, bir de bunu ekledim.

 

Ben, “Sezan Aksu” yazan o tabelayı asla indirmezdim. Ben, Nazım’ı da asla sürmezdim, Orhan Pamuk’ u da yok saymazdım, Fazıl Say’a da git demezdim.

 

Ben kim ne derse desin; hiçbir sanatçımı, yazarımı, şair ve düşünürümü tarihimden silmeye yeltenmez, bunu yapanlara da yataklık etmezdim. Adam gibi eleştirimi yapar, fikrimi söyler, kendi oyumu verir, kendi sorumluluklarımı doğru olduğuna inandığım şekilde yerine getirmeye, ben olmaya devam ederdim.

Haberin Devamı

 

Bir insanın adını o sokaktan silerek mi tarihe havale ve mal edersiniz silmeyerek mi?

Elinizde itibar edecek veya eleştirilecek tarih bırakmazsanız eğer, işte o zaman sormazlar mı demokrasi de adalet de sizin neyinize diye?

 

O zaman ne cevap vereceksiniz kendinize?

 

Ben bu hareketi yakıştıramadım rengarenk İzmirime.

 

Yonca

“hüsran”

Yazarın Tüm Yazıları