Paylaş
Hadi sadece burnunu soksa iyi. Bir de utanmadan kurcalayıp bozuyor. Neden doğanın işine karışırız bilmem. Neden doğayı kendi haline bırakmayız, kurcalarız, bozarız, yıkarız, yakarız; doğayı doğasından çıkarıp insansallaştırırız bilmem.
Dubai’deki Palmiye adası müthiş bir fikirdi. Projelerin kraliçesiydi. Dahiyaneydi. Ama benim kafamı yıllardır kurcalayan soru da şu idi: ‘Orada bir ada olacakdıydıysa, olurdu. Olmadığına göre, kalkıp yapmak nasıl olur ki?’. Ben sevmem böyle şeyleri, korkarım. Kendiliğinden orada olmayan bir şeyi, suni olarak yaratmak fikri çok ürkütücü geldi. Maldivler batıyor, bu nasıl ayakta duracaktı ki?
Ama tabi beni kim takar? Akıllarına ne eserse yapıyorlar. Cırt diye bunu da yaptılar.
Dubai’ nin 7 km olan sahili 10 katına çıktı, kıyılar arttı, Dubai markası markalarına yenisini kattı, insanlar oradan ev almak için kuruğa girdi, ev fiyatları bire 10 getirdi, zamanında satan millet bayram etti. Başta evlerin arası açıktı, sonra araya yeni evler eklendi, bizdeki gibi “daha çok yapalım daha çok satalım” dendi, adada iğne atsan yere düşmez hale geldi. Yani fikir her açıdan tam bir pazarlama ve satış harikasıydı. Oldu. Bitti. İnsanlar yaşıyor üzerinde. Atlantis Otel akıllara zarar verecek şekilde açılışını yaptı. Her gelen müzeye gider gibi Atlantis’e gidiyor şimdi Burj Al Arab ziyareti üzerine.
Peki ya orada o ada yokken oranın yerlisi olan doğa ne oldu? Deniz? Sualtı alemi? Balıklar? Yosunlar? Mercanlar? Yengeçler?
Perişan!
Köpek balıklarıyla dalmak için bana dalış dersi veren yerin sahibi İngiliz asıllı Avusturalyalı bir adamdı. Ders öncesi sohbet ettik. Adam dalış kursunu 15 yıl önce kuruyor, insan yetiştiriyor ve bölgede sualtı araştırmalarına hız veriyor vesaire. Dünya tatlısı, doğa hastası bir adam. Akvaryumdaki balıklar hakkında da bilgiler verdi, beni rahatlattı. Esir olmadıklarını, okyanustan çalınmadıklarını tıpkı evde bakılan ve asla sokağa çıkmamış kediler gibi olduklarını, ve hatta onları doğaya kazandırmak için de çalıştıklarını, soyu tükenen türleri koruyup çoğaltmak için sarfedilen çabayı anlattı.
Neyse adam burayı kurduktan sonra bir ara gelenler geliyor basıyor Avusturalya’ya gidiyor. Palmiye adası yapılıp da deniz ve doğa küsünce insanlara, balıkçılık feci etkilenince, Şeyh arıyor ve ‘Acilen geri dön, burada sana ihtiyacımız var!’ diyor. Bu da dayanamıyor geliyor.
Olan biteni anlamak için bir dalıyorlar ki;
Ada inşaatı yüzünden denizin dibi yerle bir olmuş, tek bir canlı kalmamış. Sahilden 22 km ötesine kadar denizin dibi olmuş kupkuru bir çeşit çöl. Ne bir tek kayalık, ne bir tek mercan, ne yosun, ne o ne bu. Onların yerinde sürülerle köpek balıkları. Evet. Yanlış duymadınız, köpek balıkları. Çünkü, 24 saat ara vermeden sürekli inşaat ve kum çekme, taşıma, dökme sesi, meğer köpek balıklarını çekiyormuş bu terk edilmiş aleme…
Hemen bir ekip kuruyorlar. Ortamı kurtarmak için kafa patlatıyorlar. Çünkü bu denizin dibinin boşluğu ada için bir başka tehlike daha doğuruyor. Adanın bir ucundan giren deniz suyu diğer ucuna vardığında suyun akış hızı saatte 5km’ye çıktığı için, bir uçtan öbür uca inanılmaz kum taşıyor ve yığılma yapıyor. Bu sefer de yığılan o kumu bu uçtan en başa geri taşımak zorunda kalıyorlar.
Yani ölme eşeğim ölme.
Sen misin yoktan ada yapan, uğraş dur şimdi.
Su bu, bulur yolunu.
Bizimkiler de ekipcek başlıyorlar betondan resifler, kayalıklar yapmaya. Çünkü malum balıklar “düşünen adam” değiller. “Denizde pet şişe gören ahtapot, içinde kendine ev kurar, kayalık mı değil mi diye düşünmez. Ondan kafalarını sokacak delik yapmamız lazım!” diyor. Yapay mercanlar yerleştiriyorlar şimdilerde adanın çeşitli yerlerine ki balıklar geri gelsin yuva yapsın, çoğalsın. Bayağı da yol katetmişler. Dökülen paranın haddi hesabı yok. Gece gündüz çalışıyorlar. Bir yandan kumu al oradan oraya taşı, su alsın sana inat geri götürsün; bir yandan balıkları kaçır, öbür yandan geri getirmek için uğraş.
Hakikaten insan aklı garip değil mi?
Durduk yerde sen kalk doğanın işine karış dengeyi boz, şimdi de yapmak için uğraş.
Balıklara şapşal diyoruz bir de!
Sahibinin sesi bence.
Yonca
“gayriyapay”
Paylaş