Ölü çellocular birliği

İster o çellocu ölü olsun, ister diri. İster yeni sevgili, ister eski, ister hayali.

Haberin Devamı

İster kaleme alınan yazı kurgu olsun, ister günün en flaş haberi.

 

İclal Aydın’ ın Tuna Kiremitçi için yazdığı o yazı, bence hiç alaya alınacak gibi değildi. Bu olay bana, bizim ne kadar acımasız ve her şeyi işimize geldiği gibi algılamaya hazır insanlar olduğumuzu gösterdi.

 

Yaşadığımız hayatı, kendi özelimizi, tecrübelerimizi, düşüş ve kalkışlarımızı yazılarımızın odak noktası yapan biz, bence İclal Aydın’dan daha çok hak ettik eleştirilmeyi.

 

Bugüne kadar bir dolu yazar – karı koca olmasalar da köşe komşusu/rakibi kontenjanından- birbirine laf attı, ayar çekti, hakaret etti olay olmadı da; olay bir kadının eski kocasının “kadınlarla olan bire bir taklite dayalı aşk ilişkisi” üzerine eleştiri yapmasıolunca mı olay oldu, hiç anlamadım.

Haberin Devamı

 

Olay iki yazarın evliliği ve boşanması, paylaşılamamış kozlar ve bir kadının durup durup kafa atması hikayesiymiş gibi de gelmedi bana. Sanki o kadar ihtiyacımız varmış ki bir “sazanlık” edebiyatına, saatine denk geldi derler ya, geldi korkarım ve hurraaa saldıran saldırana. Sanki bir de hiçbirimiz sazan olmamışız bu hayatta! Sazanlık da insanlık paketine dahil ve yazarlık da bir insanlık hali değil miydi hani? Hani yazarlar tanrı katından insan katına inmişti? Yine ne ara bu kadar kolay egolara yenilindi?

 

İclal Aydın gerçek bir yazı yazmış. Her kırgın insanın aslında ağzından salyalar akarak söylemeyi isteyip de söyleyemediği şeyleri, bence yine de gayet uygun bir dille söyleyerek koca bir “kırgın tayfaya” tercümanlık yapmış.

 

Ha bunun adı yazının şehvetine kapılmaksa, bir yazar illa en azından bir kere kapılır o şehvete. Şehvetsiz yazılar da zaten şehvetsizliklerinden dolayı okunmuyor; çünkü hiçbirimize dokunmuyor. E İclal dokundurdu ki, rahatsız olduk işte.

Haberin Devamı

 

Bir erkeğin, farklı kadınlara aynı şekilde, aynı cümlelerle ilk ve tek olma hissi yalanını yaşatarak aşık adamı oynamasına ben de şahit olmuştum yıllar önce. Olayı keşfettiğimizde ne kadar berbat hissettiğimizi anlatamam size. Esas sazanlık oydu; aynı laflara kanma, tav olma hissi ve kendini tek sanmak... çok can acıtıcıydı.

 

Erkeklere, bunun iyi bir fikir olmadığını anlatmayı kendini çırılçıplak ortaya koyarak yapmak, zaten ancak bir kadının yapabileceği cinsten bir iç dökmeydi. Çünkü, ancak bir kadın kendi geçmiş kötü günlerini bu kadar süre saklayıp, yaralarını iyileştirip yine bu kadar açıkça içinden geldiği gibi ve bence yine de ancak bu kadar usulünce ortaya saçarak ayar çekebilirdi.

Haberin Devamı

 

Sanırım işte esas bu gerçeklik bize ağır geldi.

 

Yonca

"taraf"

Yazarın Tüm Yazıları