Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Kramp

İnsan, bazen gerçeklerden kaçmak istiyor. Bazı gerçeklerden hoşlanmayınca, görmek işine gelmeyince, onlarla baş edemeyeceğini hissedince insan; kafasını devekuşu gibi kuma gömmek çok iyi geliyor. Kısa süreliğine de olsa, durumu kurtarmışsın gibi oluyor.

Haberin Devamı

Ama işte şu “zaman” dediğimiz kavram aslında pek ciddi. Şakası yok. Çabucak geçse bile, çaktırmadan her şeyi kaydede kaydede geçiyor. Hiçbir şey, o hızla geçen zaman zarfında unufak olup silinmiyor, kaybolmuyor. Sen kaydetmesen, kaydeden birileri tarafından sıcak sıcak önüne sürülebiliyor.
Bazen görmek istemene rağmen zamansızlık veya bilmem ne bahanelerin yüzünden olan biteni göremediysen, birilerinin kayda almış olması da çok iyi oluyor.
Ama işte birileri, kasten veya değil o kaçırdıklarını senin yüzüne vurunca, midene de feci bir kramp giriyor.
Bazen boğazına bir yumru gibi oturuyor duymak istemediklerin. Bazen içinde isyan duygusunu körüklüyor, bazen inadına gücünü toplatıyor sana, bazen de tam tersine kafanı iyice diplere doğru bastıra bastıra kuma gömme hissi veriyor. Kıvranıyorsun.
Bazen de, garipçe, iyice vurdumduymaz, her şeyi yadsımış, duygusuz bir insan olup çıkıyorsun. Derin kalınlaşmışlardan sayılıyorsun o anda.
Bence, eğer vurdumduy-mazlaşmışsan, bunun bir nedeni de; o duymak, görmek, yüzleşmek istemediğin şeylerin sana sunuluş biçimi. Yani eğer kafana vura vura anlatılırsa “sen sen sen” diye diye, sürekli kafana kakılırsa gerçekler, sıkılıp duyamaz oluyorsun artık. Ya da haklı haksız bir savunmaya geçiyorsun. Ne olup ne bittiğini tam olarak anlamadan, sormadan, araştırmadan bir kere de sen çakmak istiyorsun hırsla. Kaybediyorsun, başlamadan o zaman da. Ama eğer, “ben” merkezli bir anlatım şekliyle, örneklerle, kendi fikrin ve düşüncen yalın bir dille anlatılıp sunulursa önüne sade sade; ister üzerine tuz eker yersin, ister pul biber, ister en sade haliyle... Ama bir şekilde anlamak ve öğrenmek için tadına bakar ve üzerine yorum yapmak ister, tartışır, benim gibi bayağı bir düşünürsün böyle işte.
Oray Eğin’in yeni kitabı “İmha Planı: Medya Nasıl Çökertildi” yüzünden düşündüm, yazdım bunları. Adı kadar/gibi açık ve net bir kitap. Anlatımı da öyle; çok net ve açık.
Okurken mideme kramplar girdi ama. Bazen kafamı kuma gömmek istedim. Bazen de isyan etmek. Kafam açıldı ama. Hatta güçlendim de bir bakıma. Kendime geldim. Kitap bin dereden su getirmiyor çünkü. Örnekler, alıntılar insanın içinde kaybolacağı, kafasının karışacağı şekilde sunulmuyor.
Kitap üstüme yürümeden, yanımda durup anlatıyor olanları. Lafı hiç dolandırmadan zamanın kaydını tutuyor. Yüzleşme sağlıyor. Kitabı okumak, kafayı kuma gömmekten çok daha iyi ve kolay inanın. İnsan, kafayı kumdan çıkarıp şöyle bir sağa sola bakmak gerektiğini hatırlıyor.
Yonca “su gibi”

Haberin Devamı

Notlar notlar notlar...

Haberin Devamı

- Mustafa Kızıltaş inanılmaz bir spor adamıdır. 12 Mayıs’ta Bandırma’dan yola çıktı. 19 Mayıs’ta saat 14:00’te Anıtkabir’de atamıza Bandırma’dan almaya başlayıp güzergahından topladığı toprakları sunacak. Koş Mustafa Abi koş! Tabanına kuvvet.
- Kuruçeşme’deki Dolce, Kandilli’de de yer açıyormuş. Dolce’nin adını duyunca bile burnuma mis gibi kokular geliyor. Kandilli ahalisi yaşadı!
- Gönüllü koşucusu olduğum Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı www.tegv.org web sitesini yeniledi, güncelledi, çok iyi oldu.
- Nil Karaibrahimgil yeni single çıkardı. Öyle özlemiş, öyle hasret kalmıştım ki Nil sesine, kulağıma mutluluk saçıldı.
- Andrew Osborn 28 Nisan’da Bodrum Kalesi’nin önünden yürümeye başladı. 21+3 günde Fethiye’ye varmayı planlıyor. 21’inci kromozomun 3 adet olmasından meydana gelen genetik yapıya dikkat çekip Down Sendromu’na farkındalık yaratmak için yürüyor. 28 Mayıs’ta Fethiye Telmessos amfi tiyatronun önünde yürüyüşü son bulacak. Bir güzel karşılamalı.
- Mayıs ayını çok seviyorum. Kocamın, kızımın, oğlumun hepsinin yaş günü bu ay. Boğalar ve İkizler arasında kalmış bir Aslan kadınıyım. Hepsini hallederim elbet. Kendime gaz veriyorum. Veriyorum... riyorum... orum... rum... mmm.

Yazarın Tüm Yazıları