Paylaş
Nilfisk isimli temizlik makineleri üretip satan Danimarkalı bir şirket, beni Facebook’tan buldu. Hayatımda ilk defa duyuyorum adını Nilfisk’in. 1906 yılında temizlik makineleri üretmek için Danimarka’da kurulmuş bir firmaymış. Hani sokakları süpüren, temizleyen süpürgeler var ya, işte onları üretiyorlarmış.
Neyse.
Nilfisk’ten Arzu Eryüce bana şahane bir teklifte bulundu, seve seve kabul ettim.
Bu sefer de Kapadokya yollarına düşüyor ve koşa koşa közlenmeye hazırlanıyorum.
Biber gazını yiyip yandıktan sonra her şey vız gelir oldu, hele de amaç güzel gençler olduktan sonra...
20-27 Temmuz’da Runfire Cappadocia ultra maratonunda 6 günde yaklaşık 100-120 km’yi Nilfisk’in 200 genç için bağış yapacağı TOG adına koşmaya gidiyorum.
Süper hazırlanamadım, azıcık arızalandımdı bu ara ama yavaş yavaş da olsa denerim ben...
Evet 200 genç dedim, TOG dedim, sosyal sorumluluk dedim.
Herkesin Gezi Parkı sayesinde tanışıp hayran olduğu süper gençler için Uçhisar’dan start alıp, Güvercinlik Vadisi, Damsa Barajı, Yüksek Kilise, Güzelyurt, Ihlara Vadisi, Hasan Dağ ve Tuz Gölü üzerinden geçtikten sonra Çavuşin, Ürgüp ve Göreme vadilerinden geçip tekrar Uçhisar’da 6 günün sonunda finişe gelmeye çalışacağım.
Benimkisi yine kolay 6G dediğimiz etap. Oysa harbi ultracılar haftalık yiyecek, içecek, giyecek, yatacaklarını da sırtlarında taşıyarak bu parkurun tamamını yani 240 km’yi aşacaklar.
TOG sayesinde sosyal sorumluluk bilinci olan ve birbirinden önemli sosyal sorumluluk projelerinde çalışabilen gençlerin sayısı daha da artsın diye koşacağım Nilfisk’in bağışıyla ya, bana en büyük güç ve motivasyon bu. Sıcak mıcak umrumda değil.
Haftaya Runfire Cappadocia’da koşarken yollarda ne yaşarsak, günlük halinde hurriyet.com.tr’de yazıp webtv’de canlı paylaşacağım.
Koş Yonca Koş dersiniz bol bol.
Runfire Cappadocia geliyorum yana yana koşmaya.
Yonca “Biberiye”
Ali İsmail Korkmaz
Eskişehir’de Gezi Parkı eylemi sırasında, biber gazından kaçarken, sokak aralarında, hem de ta 2 Haziran’da saldırıya uğruyor Ali. Görenler elinde cop olan siviller demiş ama duyan kim!
19 yaşında gencecik bir insan gitti...
O günden bugüne haberimiz bile yok 19 yaşındaki Ali’nin halinden.
Ailesi bir aydır oğullarının direnmesi için dua ederken yapayalnızmış. Kahroldum haberi okurken.
Ali hayatını kaybedince öğreniyoruz biz...
Her şey için çok geç.
En çok korktuğum da buydu işte!
O kadar çok orantısız güç, öyle çok farklı şekilde, o kadar fazla insana karşı kullanıldı ki! Birilerine olan oldu ve olduktan sonra ne olduğunu görüyoruz işte... Çok geç!
19 yaşında gencecik bir insanın sokak aralarında eylemler fırsat bilinerek saldırıya uğraması, hayatını kaybetmesi ve sorumlularının laylay lom ortalıkta gezinebiliyor olması ve dahası kaybedilen gencecik bir can için daha tek kelime özür veya üzüntü dile getiremeyen “büyüklerin” yüzünün bile kızarmaması amma feci bir şeydir yahu!
Şiddeti resmileştirmek nasıl bir vahşiliktir akıl sır erdiremiyorum!
Bu sevgisizlik ve vicdansızlıkla hâlâ daha nasıl din ve ahlaktan bahsederler ki?
Allah hepimize sabır versin...
Yonca “İnsaf”
Paylaş