Paylaş
E madem sürekli hepimiz aynı şeyleri yapıyoruz neden o zaman bunu, yani kendimize ettiğimiz işkenceleri, birbirimizden köşe bucak saklıyoruz hiç anlamıyorum.
Aman birisi duyar mucizem ortaya çıkar sihiri bozulur mantığı mı, yoksa yapmayı beceremezsem rezil olurum korkusu mu, o da yapar benden güzel olur derdi mi, kıskançlık mı, fesatlık mı, ne bu? Bir sürü konuda bu böyle ama. Estetik yaptıran yaptırmamış gibi davranıyor, hapla incelmeye çalışan hastalansa bambaşka bahaneler sıralıyor. Mesele sadece güzellik konusu da değil. Kadınlar mutlaka gerçeği saptırma halinde. Çocuğunun gittiği okuldan memnun değildir, ama söylemez. Hep en iyisiymiş gibi anlatır. Hatta kocası ağzından kaçırır olay olur. Çok gülerim. Çocuğunun saçma sapan eleştirilesi huyu suyu vardır sır gibi saklar, sanki dünyanın en süper çocuğu gibi o kendininkini över, ama sen seninkini övünce laf eder. Kocası gıcıktır ve bunun farkındadır ama ballandırmalara doyamaz. Zannedersin adam beyaz atlı prens! Parası yoktur var der, borçtan fenalık geçirir ama milyarder gibi takılır. Kavga eder, aramız süper der.. bin tane sayabilirim örnek. Neden bu yalan dolan palavra? Sonra kalkıp ben çocuğumun defosu, kocamın gıcık olduğum huyu, kendimden nefret ettiğim hallerim, okulla asla anlaşamadığım şeyleri söylediğimde safsalak duruma düşüyorum öyle mi? Millet ya nazar olacak deyip anlatmıyor, ya da yarası var örtüyor, ya da olmayanı varmış gibi gösterme hastası haberi yok. Bunun adı da olmuş ketumluk sözümona! E ben neyim bu durumda? Keko! Ay bence çok saçma, zor ve sağlıksız bir durum. Bu artık özgüven sorunundan da öte bir alışkanlık olmuş hepimizde. Koyversek gitse ve rahat etsek. Yeterince dert varken bir de uydurma hayatlar yaşamak çok zor değil mi? Okula gıcık oluyorum. Titiz koca çok zor aha şuraya yazıyorum. Bu ay maaş yok ve koca ay nasıl geçecek hiç bilmiyorum. Sürekli hayal kurup herkesi perişan ediyorum. Sessiz sakin kızım birden benden çok konuşmaya başladı, suskun olduğu zamanları özlüyorum. Oğlum tabakta hiçbir şey birbirine değmesin istiyor, o da titiz oldu başıma deliriyorum. İş yerindeki komşumu boğasım var, yapamıyorum, çatlıyorum. Ama şimdi bunlar gerçek ama hiçbiri yokmuş ve öyle değilmiş gibi yapıp, sağa sola pispis sırıtıyorum. Trala la la laaaa, Cuma Cuma yandan yandan sıyırıyorum galiba! Hayırlara vesile ola.
Yonca
“soytarı”
Nermin Fenmen
Nermin 54 yaşında, Bilkent Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. 5 yıl önce, harita ve pusulayla araziye yerleştirilmiş hedef noktalarını sırasıyla dolaşmaya dayanan ve bunu en hızlı yapanın kazandığı “orienteering” sporuyla tanıştı. ODTÜ Orienteering ve Navigasyon Takımı’nın lisanslı sporcusu. Bilkent Üniversitesi’nde Orienteering dersleri veriyor. Haberiniz yok ama bu çılgın kadın, Haziran ayında Polonya’da yapılan Bisikletle Orienteering Masterlar Dünya Şampiyonasında 5. oldu! Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği ve Toplum Gönüllülerine bağış toplamak amacıyla hayatının ilk yarı-maratonunu -ki bu 21km demek- Mart 2010’da Antalya’da koştu, 1280 TL bağış topladı. Nermin 17 Ekim’de Avrasya Maratonu’nda yine yardım toplamak amacıyla 15 km koşuyor. Hem de gözleri görmeyen; ama spor yaşantısından asla ödün vermeyen Necdet Turhan’a kılavuzluk ederek. Amacı, spordan keyif alırken yardıma ihtiyacı olanlara elini uzatabilmek, toplayacağı bağışlarla onların dünyasında küçük bir umut ışığı olabilmek.
Galatasaray-Tünel arası yürüyüş
Tomurcuk Vakfı ve Down Türkiye bir ilke imza atıyorlar. Down sendromlu kişilere yönelik algıları değiştirmek için 3 Ekim Pazar günü Galatasaray-Tünel arasında down sendromlularla el ele, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da katılımıyla yürüyüş yapacaklar. Amaç Down sendromlu kişiler hakkındaki tüm yanlışlarımızı değiştirmek. Çok haklılar; çünkü bu konuda çok cahiliz! Doret Habib İletişim Danışmanlığı bu projeyi gönüllü destekliyor. Amaçları 100 bin ziyaretçi. Çünkü bu 130 bin hane ve 500 bin kişiye ulaşmak demek. Bu Pazar Tünel’de yürüyüşe gidiyoruz! Yanlışlarımızla yüzleşmeye...
Yonca
“destkeçi”
Paylaş