Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Hüsnü Amca

Sanki birden gitmeye karar verdi bu dünyadan. Engel olamadı kimse.

Haberin Devamı

Ona herhangi bi konuda engel olmak imkansızdı zaten.
Kafaya koydu mu, tamamdı.
Karar verdi eylülde, kasım oldu ve gitti işte... Gönlümden bir yıldız daha kaydı “pıt” diye.

* * *

Babamın amcasının oğluydu Hüsnü Amca.
Emmioğlu...
Özel bir adamdı.
O kadar zeki, inatçı, bilgili ve mizah dolu bir insan da az ve özel olur ya hep zaten.
Cins adam. Dı...
Muğlalı.
Ah Muğla... Ah Muğla çağırma beni yine bir kış vakti oraya!

* * *

Aile mezarlığımız var bizim Muğla’da.
Eski aile mezarlığı.
Küçüktür.
Eskidir.
Babam orada.
Dedem orada. Dedemin kardeşleri orada. Dedemin babası orada.
Çocukluğumun anıları orada yatıyor.
Köküm orada. Hüsnü Amca da gitti şimdi oraya, yanlarına.

* * *

Hayatımda gördüğüm en güzel, en masum mezarlıktır. Belki de sevdiklerim orada diye bana öyle gelir.
Her mevsim ayrı güzeldir. Yazları fazladan kurak olur; ama sağda solda bir kaplumbağa ailesine rastlarsınız mutlaka ve unutursunuz o kuraklığı anında. Hatta bu yaz babamı ziyaret ettiğimizde, ilk Aslan Cem buldu yavru kaplumbağayı.
Annesiyle babasının yanına götürdü. Hüzün vardı üstümüzde, o an dağıldı.
Kuş seslerini duyarsın; ama sessizdir. Cennete giriş bahçesidir.

* * *

Haberin Devamı

Babamı kaybettiğimizde, Annem bize sordu “Çocuklar ne düşünüyorsunuz?” diye.
Hiç tereddüt etmedik iki kardeş; “Babam Muğla’ya gitmek istiyordu. Gidiyoruz anne” dedik ve onca laf edeni hiç dinlemedik, duymadık, çıktık yola.
Hüsnü Amca’mın kızı Zehra da bizleydi o yolda.
Zaten babam gittiğinde Zehra yanındaydı, kardeşimle beraber. Ben yoktum yanlarında.
Babamı Muğla’ya götürdüğümüzde bitiktim.
Ne yapacağını bilemez, darmadumansındır ya.
Kayıp kötü şeydir ya...
En kötü anımızda bizi güldüren tek kişiydi Hüsnü Amca.
Anılarımın kasası, defteri, mühürü gibiydi.
Babamın çocukluğu onun gözünde ve dilinde kilitliydi.
Babama ne çok benzediğimi en iyi o bilir; bana “Erşan Hanıııım, sana uzun bakamıyorum yaw, insan bu gada benzeyiveri mi babasına gariiii!” dedi mi, gözlerim hem dolar hem gülerdim.

* * *

O kadar kötüydüm ki babamı kaybettiğimde, hiçbir yerde duramıyordum. Atladığım gibi ilk bulduğum otobüse, soluğu Muğla’da alıyordum.
Hüsnü Amca, beni kapıda her gördüğünde “Abooo yine gelmiş bu deli kız!” diyerek karşılardı. Sobada çay demlenirken, anlatacağını -bana bakarsa ağlayacak diye- hep tavana veya benden çoook uzaklara bakarak anlatırdı.
Ben ağlardım, o susardı.
Ben anlatırdım, o dinlerdi.
Sonra: “Kız yeteee gari, bu gada ağlanır mı, Erşan kızar bak...” der, hemen babamın afacanlıklarından anlatıp, beni güldürmeden uyumaya yollamazdı.

* * *

Haberin Devamı

Üniversite bitirme tezimi Muğla’da yazdım.
Yanında.
Her sabah babama giderdim.
Ziyarete.
Dua etmeye.
Ağlamaya.
O tez bittiyse, Hüsnü Amca’nın Edgar Allan Poe’nun kısa hikayelerine yaptığım saptamalarıma kattığı akla hayale gelmeyecek ilginçlikteki yorumları sayesinde oldu.
Çocuktu o da biliyor musunuz...
Bazı insanlar büyüyorlar, kocaman insan oluyorlar; ama kalpleri çocuk kalıyor. İnatları da çocukluktan, sivri gibi duran dilleri de... Çocuk gibi kalbinden geçenin anında dilinde olmasından. Komiklikleri de.
O kadar duygusal ve afacan olmaları da çocukluklarından
Cüsselerine ters düşen mahcup ve utangaç halleri de ondan.
Taaa uzaklara bakıp saatlerce düşünüp bombayı en beklenmedik anda patlatmaları da çocukluktan. Cesaretleri de ürkeklikleri de...
Beklenmedik anda öfke patlamaları da ondan. Büyüdükçe çocuk kalmalarından!
Babam da çocuktu gittiğinde.
Hüsnü Amca da.
Hüsnü Amca’mın baba yadigarı anılarımızı canlı tutan hafızasıydı bana güç veren.
Geçmeyen zamanlarımı geçiren, hayatla dalga geçme becerisiydi.
O kocaman adamın, cüssesinden hiç ummadığınız kırılgan çocuk kalbiyle gidişidir bana en çok dokunan.

* * *

Haberin Devamı

Lanet olasıca kış geldi ya...
Kaçmak istedikçe ben, o yapışıyor yakama!
Babamın 19. senesine 1 ay kala, gitti Hüsnü Amcam...
Muğla çağırmış meğer yine bizi. Duyduğumuz an uçarak geldik yanına.
Ama Hüsnü Amcam gitmişti...
Yonca
“yetti gari”

Yazarın Tüm Yazıları