Paylaş
Sizi çok seviyorum.
Çok!
Dün öyle çok el çırpıp o kadar çok gülücük dağıttım ki, çenem ve ellerim ağrımış!
Bundan güzel bir ağrı yok inanın.
Dünkü yazımdaki önerilerime çok güzel destek verenler çıktı. Çok teşekkür ederim... Çok.
Bizden ümit kesilmez inanın.
Ben bize inanıyorum.
Özümüz iyi bakmayın siz, sadece moraller bozuk. Ceplerde de para olmayınca, insan her bulduğuna kafa atmak ister oldu... Ondan.
Düşünsenize bir de kendimizi sarsıp ayağa kalkıversek, offf kim bilir neler yapabiliriz! Yeter ki kimse; “Ben yapıyorum da ne oluyor, kimse karşılık vermiyor” demesin.
Azimli olalım ne olur, kararlı olalım.
Siz hayata gülümserseniz, hayat da pes edip size gülümser eninde sonunda.
Hele hele...
Yılmaz Özdil’ den “Destekliyorum Yonca, Merhaba!” diyen bir e-posta gelince, yemin ederim yerimden öyle bir zıpladım ki şirkettekiler bakakaldı bizim kız yine dellendi diye...
Hintliler, Lübnanlılar, Bangladeşliler, Fransızlar... hepsi alıştı bana. J
Yonca böyle.
Bazen bir habere ağlıyorum, bazen de kahkahalarla gülüp onlara da tercüme edip anlatıyorum.
Bazen işte asayişi bozuyorum; alakasız fikirlerle ortalığı birbirine katıyorum.
Bir keresinde ofise kedi almayı önerdim mesela.
Patron neredeyse küçük dilini yutacaktı!
Neden olmasın ki?
Ya da kuş veya balık... Ne büyük bir neşe katar ofis ortamına.
Hatta insanlar çok sıkıştıklarında keşke çocuklarını da alıp ofise gelseler ne olur ki?
Hem insan o çaresizlikte dünyanın en büyük stresinden kurtulur, hem de ortam neşeye boğulur.
Kimseye de bişeycik olmaz.
İşler nasıl olsa olur.
Görüyor musunuz şu halimi...
Millet 1 Mayıs nedeni ile birbirine girmek için yer arıyor, ben ne hayallerdeyim...
İnat ettim, sinirlenmeyeceğim. Ben bugün sakinim.
1 Mayıs’ ın stresle beklenen bir gün olması yerine, neşeli bir gün olmasını öyle isterdim ki!
İnsanlar halay çekip birbirine gülücükler dağıtsın isterdim.
Neden insanlar böylesi güzel bir bahar gününü neşe içinde geçirmek yerine birbirine geçirmek için bekler oldu?
Biliyor musunuz, ben de istesem çocuklarımı iki saniye içinde sinir edebilirim.
Bir inat ederim, ikisi de çatırt çatlar...
Oysa tutturdukları konuda çok kolay arayol da bulabilirim.
Ben büyüğüm.
Onlar çocuk.
Konular karıştı evet; ama ortam da aynen böyle değil mi şu anda?
Kafamı karıştıran soruların hepsi burada...
Neden büyükler arabulucu olmak yerine kavga ettirici olurlar?
Bir türlü anlayamadığım için size sorabilir miyim acaba?
Yonca
“daldandala”
“Aaah ah!” diyen dip not: Bu yazıyı dün gece yazarken bugünün hasarsız bir gün olmasını ümid ederek yazdım. İçimde korkular... endişeler... Umarım hepsi yersizdirler.
Paylaş