Paylaş
Neler öğrenip neler yaşıyorum da kalbim gitgide büyüyor durmadan.
Daha ne kadar büyür bi anlasam!
Patlar mı acaba?
Bağnaz olduğu zamanlar varmış kalbimin.
Yargılamam sandığım, yargılamaları varmış. Hala!
Oysa kalbim neleri alacak, kaldıracak güçlere sahipmiş.
Haberim yokmuş.
Bencil ve hatta cimriymiş belki.
Hala öyle gerçi. Ucundan acık bencilliği var. Cimriliği gitgide azalıyor sanki.
Bazen aklıma sormadan bile, tanrı misafirlerini alabiliyor içeri.
Bocalıyorum.
İyi oluyor ama.
Hoşgörümün büyümeye ihtiyacı var belki de.
İçgüdü, akıldan kuvvetliyse kimi zaman, ezip geçip başına buyruk gidiyor sormadan kimseye...
Nasıl bu kadar küçükken bu kadar büyük olabiliyorsun be kalp, aşk olsun anlayana!
Çok kolay daralabilirken, nasıl da bu kadar genişleyebiliyorsun acaba?
Kızım sormuştu bi kere; “Anne senin kalbinin büyüklüğü ne?” diye. Ben de kek gibi yumruğumu gösterip “Bu kadar galiba..” demiştim.
“Eyvah!” demişti, “Kardeşim oldu, bana yer kalmadı orda galiba...”.
O zaman dona kalmıştım.
Mecazı nasıl anlatırsın ki bir çocuğa?
Ya da maddenin kısıtlı boyutuyla, maneviyatın sonsuz dağarcığını?
Hemen; “Sen onun yumruk kadar olduğuna bakma, dünyaları taşır işi sevmek olunca” demiştim.
“Bak sen aynı anda bizi sevebiliyorsan, düşün ne kadar kocaman bi haznesi var ki, benim kalbimde de hem seni, hem kardeşini sevip saklayacak gani gani yerim var.” demiştim de rahatlamıştı küçücük dünyasında.
O gün bu cümleyi kızıma kuran ben, kendime aynı şeyi anlatmaya çalışırken basıyorum bazen kendimi.
Çocukça.
Belli ki, hala çocuğum ve benim de kalbin sonsuz sevme gücünü duyasım var hala.
Güm güm güm diye!
Nasıl bi canlıysa bu kalp;
Herkesi anlama,
Yargıladıklarını bile yaşayıp hoşgörüyle karşılama,
Kırılıp paramparça olup kendi kendini sonsuzca onarma,
Tükürdüğünü yalama,
Kendi kendini ve karşısındakileri de sonsuzca sarıp sarmalama kapasitesine sahip.
Hele de bir affetme gücü var ki...
Boyundan büyük becerileri var işte.
Kalbin adaleti var mı peki?
Cevabını bulamayıp çok sıkılınca Anneme sordum.
Annem:
“Adalet var mı ki? Ruhundaki adalet önemli, gerisi palavra” dedi.
“Ruhumdaki adalet”
Vicdan yani...belki...
Kalp yine işte!
Yok yok, bunun adı yürek aslında.
Kalp yerine yürek dedin mi, şak diye cesaret de adalet de çıkıyor karşına.
Allah’ım tek duam var;
Şu yüreğimle anlayabildiğim kadar anlaşılmayı da nasip eyle bana.
Ve her kuluna.
Yonca
“kalp kalbe karşı”
Geleceği düşünen markalar
Geleceği şekillendiren sürdürülebilir markaların yaratıcıları San Diego, Londra ve Rio’dan sonra, artık her yıl İstanbul’da da buluşuyorlar.
Motto da şu: “Dünyayı geleceğini düşünen markalarla yeniliyoruz.”
ABD‘de yeni iş modellerine geçişte 6 yıldan bugüne şirketlerin referans noktası olan uluslararası “Sürdürülebilir Markalar Konferansı” Unilever Stratejik Çözüm Ortaklığı ile 16-17 Mayıs tarihlerinde İstanbul Swissôtel’de gerçekleşecek.
Pazarlama ve sürdürülebilirlik yöneticilerini buluşturacak olan Sürdürülebilir Markalar Konferansı, beyin fırtınalarıyla sürdürülebilir ekonomide çözümler ve stratejilerin ortaya konduğu bir platform. Bu konferans benim için de çok büyük bir dönüm noktası.
Sürdürülebilirliğe kafamı inanılmaz taktığım şu dönemde, konferansın moderatörlüğünü yapacağım.
Detaylı bilgi için http://surdurulebilirmarkalarkonferansi.com/tr/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Yerinizi şimdiden ayırtın derim.
Katılımcılara bakınca neden yerinizi ayırtmakta acele edin dediğimi ve erken haber verdiğimi daha iyi anlayacaksınız.
Şu noktada “Dünyayı geleceğini düşünen markalarla yeniliyoruz” mottosunun önemini bilmem bir kere daha vurgulamama gerekir var mı?
Yonca
“moderasürdüratör”
Paylaş