Paylaş
Yarın ve öbür gün, zeytin içinde, zeytin dolu bir hafta sonu bekliyor beni 3. Milas Zeytin Hasat Şenliği’nde...
“Zeytin hayattır” demelere, yazmalara doyamadım sizlere.
Doyamam ki zaten.
Elim kolum zeytinyağı olsun, saçlarım zeytin koksun diye diye çıkıyorum yola.
Ölümsüz ağaçtır zeytin; ömrüne ömür, sağlık, bereket, şifa, deva katar.
Öyle bir ağaç ki, bakmaya doyamazsın. Baktıkça içine dalar gidersin.
Baktıkça bakasın, gidip sarılasın gelir.
Güçlüdür, dayanıklıdır, asildir... Sol bileğimdeki can damarımın üzerindeki dövmemdir zeytin.
Barıştır... Tarihtir... Mitolojidir... Hikayedir... Çoook fazla şeydir zeytin.
Bu sene zeytin hakkında o kadar çok şey öğrendim ki Zeytin Dostu Derneği sayesinde, minnetim sonsuz onlara. Öğrendiğim şeylerden biri de zeytin ağacının nasıl budandığına dair şu sihirli cümle oldu:
“Öyle bir buduyorsun ki zeytinin dallarını; ağacın içinden hem güneş geçecek, hem kuş rahatça uçup gidecek...”
Siz hiç bu kadar ihtişamlı, masalsı, dokunaklı bir budama tarifi duydunuz mu hayatınızda?
Sürekli bu cümleyi düşünüyorum, zeytin ağaçlarına, dallarına bakarken...
Öyle bir budayacaksın ki, içinden güneş geçecek, kuşlar uçabilecek...
Şiir gibi değil mi?
İlk defa katılıyorum ben de Milas’daki bu hasat şenliğine.
Programda ne varsa hepsini yapmayı planlıyorum.
Zeytin yeme yarışından hasada; çocuklarla zeytin sıkımından büyüklerle zeytin kırmaya, sohbet ve panellere kadar hepsinde varım.
Amaç zeytine dair tüm geleneklerimize sahip çıkmak. Yörenin zeytiniyle ilgili farkındalık yaratmak.
Memecik zeytini, bu yörenin zeytini.
Antik çağlardan beri Milas topraklarında yetişiyor.
Bu sene ilk defa Yalıkavak’ta bahçemdeki 9 ağacımızdan hem zeytinlerimi, hem zeytinyağımı almak nasip oldu bana da. Nasıl başka bir duygu anlatamam, sığmaz buralara.
Bir insanın dikip büyütüp toplayıp tadına baktığı şeyin kıymeti bambaşka.
Hayatımı zeytine, zeytinle birlikte komple doğaya, toprağa, çiçeğe, böceğe, arıya adasam yine doyamam.
Herkesin büyüyünce olmayı hayal ettiği bir şey vardır ya, benim de yaşlandıkça hayallerim netleşti.
Sağlığımda toprağa yaklaşıp toprakla haşır neşir olacağım bir minik hayatçık planlıyorum.
Sade, az, öz, kendime yetecek, kimselere muhtaç olmadan her şeyimi paylaşabilecek olduğum bir toprak ana olmayı hayal ediyorum sürekli. Buna çabalıyorum.
Yavaş yavaş yaklaşıyorum da hayalime, çocuklar büyüyüp kendi hayatlarına uçmaya yakınlaştıkça ben de kendi hayalime yakınlaşıyorum.
Burnumda resmen zeytin kokusu yazıyorum bu yazıyı.
Muğla il sınırları içine girip, memlekete kavuşma vaktim gelmiş benim.
E hadin gari...
Zeytin vakti...
Yonca
“taş kırma”
Paylaş