Paylaş
Derdimiz ortak ve çekmeyen bilmiyor. Kimse de halimizden anlamıyor. Çözüm de üreten yok.
En çok sisteme kızıyorum. Yani sistemsizliğe. Sonra da halden anlamayan kadınlara kızıyorum; kadın müdürlere, amirlere ve patronlara...
Ama kadınların kadınlara olan düşmanlığı konusundaki yazımı şimdilik erteliyorum.
Dünkü yazıma gelen yorumlardan seçmece yaptım.
Bir duyan olur mu sesimizi sizce?
Belki bir gün.. Çıkmadık candan ümit kesilmez bence.
Yonca
“umutavcısı”
***
Bu konuda artık patronun ve diğer çalışanların ne dediğini umursamıyorum da, kızımın “Anne sen de annesin, niye evde oturmuyorsun, neden çalışıyorsun?” sorularına sıkılıyorum. Tek kelimeyle zor. Kızım bu sene ilkokul 1’e başladı. İçim içimi yiyor, merak ediyorum, ama elden ne gelir? Ablam da yeni anne oldu. Üstelik bebek 10 sene sonra tüp bebek sayesinde oldu. Kendisi çok güzel bir şirkette yönetici asistanı olarak görev yapmakta. İşini de çok seviyor; ama durum çok zor. Her sabah ağlayarak arıyor beni. Allah seçim yapmak zorunda bırakmasın; ama ne işten vazgeçiliyor ne de evlattan. (Arzu Ç.)
***
Sanırım ben bu konuda artık şanslı annelerden sayılabilirim. "Artık şanslı" diyorum; çünkü üç yıl öncesine kadar ben de diğer şanssızlardan biriydim. 6 yıl kadar üst düzey bir devlet dairesinde tercümanlık yaptım. İşe başladığımda çocuğum 2 aylıktı. Stresten sütüm bile kesilmişti. Altı yaşına kadar da benden ayrıydı. İyi-kötü hiç bir anına tanıklık edemedim. Anne-kayınvalide-bakıcı-kreş dörtgeninde büyüdü. Altıncı yılın sonunda kafama dank etti; "Ne yapıyorum ben?" demeye başladım. Bastım istifayı. Herkes kınadı, dalga geçti, yerdi. Öyle bir maaşı ve devlet imkanlarını nasıl tepermişim? Çocuğum geleceği için çocuğumdan ayrı kalmak zorundaydım! Bu nasıl bir ikilem? "Tercümansam benim dilim her yerde iş yapar" dedim, aldım noter ve adliyelerden yemin zaptı, başladım serbest tercümanlık yapmaya. Şimdi artık hem evden yazılı, hem de dışarıdaki toplantılarda sözlü tercüme yapabiliyorum. Tercüme gelmediği zamanlarda da kızımla zaman geçirebiliyorum. Tabi ki benim uzmanlık alanım, bana bu şansı tanıyabilecek bir ayrıcalığı getiriyor. Diğer sektörlerdeki anneler benim kadar şanslı mıdır, sanmam. Kızımın en güzel dönemini ondan ayrı geçirdim, ama zarardan döndüğüm noktadan beri hep şükrediyorum. Seni ve çalışmak zorunda olan anneleri o kadar iyi anlıyorum ki! (Yasemin A.)
***
Yonca'cım,
Seni anca biz çalışan kadınlar, bir de hanımları çalışıp da bu sıkıntılarla kafalarını şişirdiğimiz eşlerimiz anlar; ama gerisi nafile anlamaz. (Zehra M.)
***
Henüz çalışan anne olarak, senin yaşadığın şeyleri yaşamadım. Çünkü daha bebeğimi bekleme aşamasındayım. Şu anda bebeğim karnımda 3. ayını doldurdu. Ama ben şirkete nasıl söyleyeceğim stresinden, hamileliğimi ve bebeğimi dilediğim gibi yaşayamıyorum. Öyle tarifsiz ve sıkıntılı bir süreç ki anlatamam!
Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde mutlulukla birlikte, korkunç bir stres yaşamaya da başladım. Müthiş bir suçluluk duyuyorum hem işe hem bebeğime karşı. Sadece bu mutluluğu ve keyfini sürmem gerekirken, ne büyük bir haksızlık bu.
Yeni iş değiştirdim, 7 ay oldu bu şirkete başlayalı. Daha henüz işyerindeki konumum oturmamışken ve en kötüsü benim üzerime şirketimin yapmış olduğu planlar hep önümüzdeki seneyi kapsarken, onları yarı yolda bırakacakmışım gibidüşünüyorum. Acayip suçluluk duyuyorum. Hala bunları nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum; önce hamile olduğumu söyleyeyim, daha sonra yurt dışında doğum yapacağımı söyleyeyim... yok yok en iyisi hepsini birden söyleyeyim. Ayyy hiçbir şey söylemeyeyim, kaçayım gideyim! (Ayça O.)
***
Yıllardır beklediğim, özlediğim çocuğum olduktan sonra maddiyat derdinden, onun ilk 3 yılını kaçırdım. Ama aklım sonradan başıma geldi, zararın neresinden dönersem kar dedim ve istifayı bastım. Şimdi kreşlere verdiğim paralar da kendime kaldı, canım kadar sevdiğim çocuğum da. Çalışan anne olmak tercih meselesi. Bana ve çocuğuma birlikte olmak çok yaradı. Darısı bu zor ikilemde kalan annelerin başına. (Meral L.)
***
İkinci çocuğuma 8 aylık hamileyken, büyük kızımın kreş görüşmesine gitmek için sadece yarım saat amirimden izin istemiştim. Şöyle bir baktı ''Ne kadar abartıyorsun, ver bir yere gitsin.'' dedi, yerin dibine girdim. Çocuğumu kimlere emanet edeceğimi araştırırken mesaiden çalıyorum diye utanmıştım. Seneler sonra bunu bana söyleyen amirim 2.bebeğini doğurdu. Aylarca kreş aradı, yazışmalar görüşmeler yaptı. Oxford’ a kayıt yaptırır heycanıyla 3 yaş için kreş aradı. Ben ise gördüğüm muameleyi, çaresizliğimi hatırladıkça kahroluyorum. Bir de şu laflara sinir oluyorum: ''Aaa yine mi hastalar? İyi bak çocuklara ya!''. (Elif Ç.)
***
Ofisteki sistem odasındaydım ben. Sevimsiz, ruhsuz, duygusuz. Zaten 4,5 ayda kurudum. L (Neylan A.)
***
Seni okurken yine dudaklarımı kemirip durdum. Allah’ım nedir bu çilemiz? Çocuğun olmaz, olsun diye uğraşırsın; yemediğin hormon iğnesi kalmaz, kilo alırsın kendinden nefret edersin, okyanus ötesi gider, görmediğin göstermediğin jinekolog kalmaz, utanmaz arlanmaz bir şey olursun. Çocuğun olur, geceleri 45 dakika da bir kalkıp yatmaktan, kalan sütü sağmaktan uykusuz kalıp ağlamaklı halinle başbaşa kalırsın. Tembellik edip sütü sağmazsan göğsün şişer, elinde sıcak su torbasıyla nereye yatacağını bilemezsin. Sütün azalır bildiğin bilmediğin ne varsa yer içer, vicdanının sızısıyla üzülür kalırsın. Çocuk büyür, kardeş ister. Ne ruhunda ne bedeninde hal kalmamıştır; yine vicdanınla yüzyüzesindir ve artık 40 yaşındasındır. Ne işe, ne kocaya, ne çocuğa ve de ne kendine tam olarak yetişirsin. Hep eksiksindir. Bu eksiklik yüzünden üzgünsündür ve kahrolasıca vicdanın bir an olsun seni rahat bırakmaz. Çocuk da yapıyoruz ve evet kariyer de; ama ne fayda? Kendimizi başta olmak üzere, kimseyi memnun edemiyoruz. (Tuğba Ç.)
***
Tanrım o günleri hatırlamak bile istemiyorum. Mideme koca bir boksör yumruğu yemiş gibi oluyorum. (Emine V.)
***
Ben anne değilim, aslında çalışmıyorum da. Yani üniversite bitirmiş ve iş bulamadığı için yüksek lisans yapan birisiyim. Daha iş hayatına başlarken sorun oldu “kadın olmak”. Beni mülakata çağıran devlet kuruluşlarında bile bana: "Sen şimdi yarın çocuk da yaparsın!" diye açık açık söylendi. Özel sektör zaten "Evli,mutlu,çocuksuz" olayına iyi bakmıyor. İlk soruları "Akşamları toplantı falan oluyor, siz kalabilecek misiniz? Haftasonu da geliyoruz biz işyerine..." vesaire... Yani çocuğun varsa zırt pırt izin isteyeceksin diye düşünülüyor, yoksa da doğum izninde geçen zaman işyeri için kayıp işgücü olarak görülüyor. Çalışmayı tercih etsen çocuklarına ihanet ediyormuşsun gibi geliyor; çalışmasan sanki hayattan hiç bir beklentisi olmayan hazır lokmacı biriymişsin gibi. İki ucu boklu değnek yani. Ben de kırmak üzereyim kafayı. İşe girmeden çocuk mocuk yok diyordum ama, artık yapıp kurtulayım bari demeye başladım. Ama aklımda bin tane soru var! Ya çocuk yapınca iş aramaktan tamamen kopup masterlı ev kadını olma yoluna girersem? Ya da, ya işe girmek için inat ederken zamanı kaçırırsam? Sonuçta evde olduğum şu 2 senede çocuk yapsaydım, artık bakıcıyla kalabilecek kıvama gelecekti, benimde böyle 1 derdim olmayacaktı! (Özge Ö.)
***
Şanslıyım ki tuvalette 1 kez sağdıktan sonra, toplantı odalarını akıl ettim. Kaç defa acele edicem diye o sütler elimden kaydı gitti bilmiyorum. İçim parçalandı her defasında.
Çalışan anne olmak çok zor, ve ne yazıkki bu konuda en ufak bir pozitif ayrımcılık yok. Günde 250km yol gidiyorum bizzat kendim kullanıyorum kendi aracımı, ve bir anneyim sabahın 6 sında kalkıp evime akşamın 8inden önce asla varamıyorum. Evde de ikinci mesai başlıyor. Kızımla zaman geçirmem lazım; çünkü onun bana ihtiyacı var. İyi de benim sorumlukularım var! Hayatında iş dışında en ufak bir şeyi, sorumluluğu olmayan insanlarla nasıl aynı tartıya girerim ki, bu adalet mi? (Melike G.)
***
21 günlük bebeğimi sezeryanlı halimle evde bırakıp taş olmuş gögüslerle çalışmak zorunda kaldım. Her süt sağdığımda arkamdan “Bize de süüüt!” diye bağırırlardı.
Ah Yoncam! Öyle bir yazmışsın ki... Hep iki arada bir derede. Gösteriler hiç bitmez, toplantılar hiç bitmez. İçin kıyılır hep. (Banu D.)
***
Kardeşim sabah 7’de işe giderken yuvaya veriyor çocuğunu, akşam 7’de işten çıkınca alıyor. Sonra yemek ve yatak. Ne bu şimdi? Keşke durumu müsait olsa da ne o yavrusundan, ne de yavrusu ondan ayrı kalmasa. Hele hasta oldu mu, o da senin gibi yalan söylemek zorunda kalabiliyor maalesef. Zor yaaa, zorrr! (Sezen A.)
***
Ben henüz anne değilim; ama çalışan bir kadın olarak yazdıkların beni anne olmaktan korkuttu. Yalnız senin yazın mı? Herkes bu konuda feci tecrübelerinden bahsediyor. Ama bizim ofiste esnek mesai uygulaması var. Günde 8,5 saat çalışıp haftalık çalışma saatini ayarlayabiliyorsun. Ya da bugün 5 saat çalışıp eksik kalan 3,5 saati ertesi gün doldurabilirsin. Önemli olan yıl sonunda eksi mesaiye düşmemiş olman. Mesela bazı arkadaşlar sabah 06:00'da işbaşı yapıp 15:30'ta işten çıkabiliyor. Yine saat 12:00'da çocuğunun gösterisine gidip 2saat sonra dönebilirsin, burada oluşan boşluğu doldurman kaydıyla. Bu boşluğu haftasonu da doldurabilirsin. Bu uygulamaya esnek mesai deniyor ve sanırım özellikle annelere yarıyor! (Miray A.)
(Miray hayallerimizin şirketindesin! Şirketi söyleseydin başvuracaktım valla! Ya da söyle örnek gösterelim bu dünyaya!)
***
Bu işin ideali, her uygar Avrupa ülkesinde olduğu gibi, 2 yıl - ilk yılı ücretli izin hakkı. 2 yaşından önce Türkiye`de hiçbir kreş tuvalet ve yeme alışkanlığı tamamlanmamış çocuğu kabul etmiyor. Çocuk hele bir büyüsün, kreşe gidecek yaşa gelsin, ondan sonra kariyer ideali. Demiyorum ki evde kalalım, tabi ki çalışalım ama, çocuklar da bakıcı merhametine kalıp sefil olmasın değil mi? Kariyer de yaparım çocuk ta sloganı uğruna perişanız burada...(Bengü A.)
***
Öyle çocuk da yaparım kariyer de diye ortaya atlayınca bir sürü şey yarım yarım oluyor. Ama ev hanımlığı da hiiiç bana göre değil. Bir şekilde idare ediyoruz işte. Ama okulların çalışan anneler de olduğu gerçeğini kabul etmeleri lazım. Bu sene kızım ilkokul 1'e başladı, oğlumu da aynı okulun anaokulu bölümüne verdik. Okula başlama serüvenleri yıllık iznimden 2,5 güne patladı. Zaten topu topu 15 gün iznim var. Neyse ki iyi bir şey için kullandım iznimi. Allah kötü için kullanmayı göstermesin...
Kızım bazen damar yapıyor, "Arkadaşlarımın anneleri çalışmıyor, onları okula bırakıyor, okuldan alıyor, sen niye çalışıyorsun?" diye, oğlum bazen sabahları arkamdan ağlıyor: "Çok korkuyorum anne, işe gitme n'olur" diye. Anlatmaya çalışıyorum; ama ne kadar anlıyorlar bilemiyorum. Ben de kalbimin tamamını ve aklımın yarısını evde bırakıp işe geliyorum. Bu nesil de böyle büyüyecek ne yapalım? (Gülçin G.)
Şu anda günlerden Pazartesi (yani sizin için dün) ve saat oldu çok geç... hala yorum geliyor...
Kesip yollamak zorundayım yazımı burada...
Çünkü yarın okul var, iş var... Sabah 5:45 de kalkmam lazım malum...
Yonca
“çalışanyazaranne”
Paylaş