Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Benim kızım evlenmeden yatmaz!

Bizim zamanımızda her ana baba genelde böyle düşünür-dü...

Düşünmek ister...di.

Oysa çoğu “kız” yapar-dı, yatardı yani. Her erkeğin de yaptığı gibi.

Herkes bal gibi de sevişti aşkla. Aldatıldı, kandırıldı, kandırıldığını düşündü, terk edildi; ama yeniden aşık olup yeniden sevişti, yeniden inandı, inandırıldı... Aileler hep başkasının çocuğu için kötü düşündü, kendi çocuğuna hiiç kondurmadı. Kötü olan neydiyse...

Esas kötü olan, hemen hemen herkes yalan söylemek zorundaydı.

Yalan söyleyip hem kendimizi kandırdık hem de anne babalarımızı. Gerçi kanmıyorlardı ama, kanmak işlerine geliyordu, olay büyümüyordu belki de. Babalar kızmasın, olay çıkmasın, rezillik olmasın diye anneler idare ediyordu, yüz göz olunmuyordu, “sevişmek” meselesi ağıza alınmıyordu.

Bakirelik gitmişti, varmış gibi yaşanıyordu.

Sevişmemek namus, yalan söylemek mübahtı garip bir şekilde. İkiyüzlülük doğaldı.

Üstelik bu, şehirde böyleydi. Sözde eğitimin olduğu, medeniyetin yaşandığı yerde yalancı ve gayrimedeniydik ilişkilerimizde.

Türk filmleri de bunu öğretti, Güzin Abla da.

Güzin Abla kusura bakmasın ama, kızıyorum ona. Hâlâ daha her daim bakireliği savunurken o, ne çok kadın acı çeker zevk alıp aşkla seviştiği için, suçluluktan ölmek ister gereksiz yere. Marifet gibi bunu okur dururuz bizler de. Dur diyemeyiz. Bacak arası namusunu savunmak prim yapar, aşkla sevişmiş olmak suç sayılır. Yalana başvurmak çaredir derdimize...

Bakire diye doktora görünmeye korkan kadınlar var bu ülkede!

Erken teşhisle hayatı kurtulacak belki ama, jinekoloğa gitmek, namussuzluk işareti sayılabilir ya, rahatsızlığı yüzünden doğum kontrol hapı alan vitamin içiyormuş gibi davranmak zorunda kalır. Doktorun bile ödü patlar muayene ederken hâlâ daha!

Ayşe’nin Hıncal Uluç röportajı, Kanat Atkaya’nın o röportaj üzerine yazdıkları o kadar içime işledi ki. Acı gerçek öyle bir çarptı ki yüzümüze...

Hâlâ lay lay lom yapıyoruz, yapmak istiyoruz, kendimizi kandırıp hiç iğrençlik yokmuş gibi davranıyoruz bu kadar önemli bir meselede bile... Hâlâ fotoğraflara, kıyafete ona buna takılıyoruz, esas tartışılması gereken vahameti görmek işimize gelmiyor yine!

Yalansız dolansız, gizlisiz saklısız sevişemeyen erkek ve kadınların olduğu bir diyarda, erkeklerin sıpalarla “sevişmesi”, (bakın eşek bile değil, sıpa! Küçük yani, bakir o sıpa ve bu ülkede çocuk tacizi düşünün nasıl tavanda ve nasıl bir bağ var acaba bu iki suç arasında?) kadınların da bakire ayağına yatması, “evlenmeden olmaz” diyerek kendini “saklaması” nasıl bir toplum yarattı sizce?

Sağlıklı mı, sapık mı?

Eşeklere mahkum edilmiş erkekler, buldukları ilk kadına tecavüz mü eder, sevişir mi sizce?

Bir kadını mutlu etmek, eşekle sevişerek öğrenilir mi?

Zevk alan bir kadının çıkardığı sesleri, eşek anırması gibi algılayıp kadına zulüm yapanı da var mıdır?

Peki hayatındaki ilk sevişmeleri hep korku ve yalan içinde olmuş bir kadının iyi sevişip tatmin olup tatmin etmesi beklenir mi sizce?

Bir kadın 20 yaşında başlamış olsa sevişmeye, her gün sevişse bile, en iyi ihtimalle yine 30 yaşında başlar orgazm nedir anlamaya, yaşamaya. Kendini zevk almaya teslim etmek, zordur bunca baskıyla büyümüş bir bünyede.

Tatmin olmak da etmek de, iki adet tabu fiil yahu bizde! Oysa ne önemlidir zevk alarak mutlu olabilmek... Bunu yaşamak ve yaşatmak.

Sevişmenin argosu da güzeldir, ama biz o kelimeleri bile kullanamıyoruz. Rahatsız oluyoruz. Oysa her fıkra belden aşağı imalarla dolu yine bu ülkede. “Vermek” kelimesini şeyinden anlamayan yoktur, yalan mı!

Sevişmeyi öğrenmek zorunda kalan bir erkekle, sevişmeyi bilmeyen bir kadın sevişemedikçe, orgazm olmayı bilmeyip deşarj olamadıkça, bu toplumun mutlu olmasını, hoşgörülü olmasını, birbirine sevgiyle bakmasını beklemek...

Zor değil mi?

Yalanlardan dolanlardan yılmadınız mı?

Bırakın da sevişmek aşkla olsun!

İster argo, ister kamçı, ister bağlı gözler ve deri eldivenlerle...

Hayvanlarla değil de sevdiğimizle, aşk içinde...

O yüzden çok seviniyorum yeni neslin sevişmeyi eşeklerden değil de birbirinden öğreniyor olmasına...

Özgürce!

Evet... Savaşmayın sevişin.

Dikkatle korunun sadece!

Yonca
“harbice”
Yazarın Tüm Yazıları