Paylaş
Bavullarımı topladım. Dubai’ye dönüyorum. Anne evimi bırakıp gurbete yani... Boğazımda koskocaman bir yumru var. Yumru bir yukarı gözlerime vuruyor, bir aşağı inip kalbime çöküyor.
Anılar, akrabalar... Evim... Çok güzel geçti Ankara.
Kısa kesiyorum, yoksa feci dağılacağım.
Yonca
“hüngürt”
Miahane
Ankara’da Tunus Caddesi’nde Miahane.
Kapıdan girdiğinizde Nazım Hikmet, “Rakı... Bu meret öyle bir merettir ki acıyla içilir tatlıyla içilir, neşeyle içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi beraber çok güzel içilir. Yemekle içilir, mezeyle içilir. Suyla içilir, susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir. Ama işte bir tek salakla içilmez!” dizeleriyle karşılıyor sizi.
Hep bir ağızdan: “Evet, bir tek salakla içilmez!” deyip coşarak keyifle giriyorsunuz içeri.
Nazım’ın dizeleri gerçek oluyor zaten. Biz de, ailecek, neşeyle ağlayarak içtik. Meze-peynir-kavun yedik, şalgamla rakı içtik.
Caner’in o güzel sesiyle hep beraber Yeni Türkü söyledik. Asla unutamayacağımız bir gece geçirdik. Ayrılması çok, çok zor geldi. Her şey, her şey içime işledi.
Yonca
“efkar”
10 Kasım
Büyük bir hasret ve heyecanla 10 Kasım’da Anıtkabir’e koştuk. Çocuklarım meraktan ölüyordu. Saat 9’u 5 geçe hayatın nasıl durduğunu ne kadar anlatsam da yaşamadıkları için bir türlü anlayamıyorlardı.
Anıtkabir’e vardık ve içeri alınmadık iyi mi! Kapıdaki görevli bana öğretmen kimliği sordu, olmadığını söyleyince “Giremezsiniz” dedi. Çocuklarım ağlamaya başlayınca bendeki teller ayrı, annemdeki teller ayrı koptu.
Neyse, bir şekilde azıcık kavgalı oldu ama girmeyi başardık. Çocuklarımın töreni izlerken ağızlarının o beş karış açık kalmış halinin fotoğrafını çektim.
Öyle güzel ve kalabalıktı ki Anıtkabir, anlatılmaz yaşanır bir tecrübe bence. Çok, çok etkileyici. 10 Kasım’da, saat 9’u 5 geçe hayatın durması ritüeli bence inanılmaz güzel bir şey anlatıyor.
Buna hiçbir şekilde toz kondurmamak, her daim sahip çıkmak lazım. Bence.
Yonca
“9:05”
İzlenimler
- Ankaralı kadınlar fönsüz bara mara gitmiyor.
- Bayramda Ankara’da birçok mekan kapalıydı, sinir oldum.
- Max FM 95.8 müthiş müzik çalıyor.
- Mickey’s harika bir “geçiyordum uğradım, korkarım sabaha kadar da kalacağım, olmadı bi gider yine gelirim” mekanı.
- House Cafe’de soğuk bira içerken yerden ısıtmayla tepeden gelen soğuk hava tam kıvamında.
- Cafemiz’de dünya tatlısı bir Rizeli Garson Abi vardı, esprileri kahvaltımıza tat kattı. Hafızalara kaydola.
- Etnografya ve Anadolu Medeniyetleri müzesi çocuklarımı büyüledi. Üzerine bir de Rahmi Koç Müzesi’ndeki Çengelhan’da yediğimiz yemeklerin lezzeti ve o ortamın asilliği öyle böyle değildi. Mutlaka gidilmeli.
- Hacettepe kampüs içindeki ormanda ve Eymir’de yürümek-koşmak harika. Ankara sporsuz durma. Spor için kötü hava yoktur, yanlış giyim vardır. Unutma.
- Paris Kuaför’de beş dakikada çektirdiğim fön efsaneydi!
- Nurol Galeri’den Işıl Özışık tablolarından aldım, bakmaya doyamıyorum. Ah bi tanesinde daha aklım kaldı, olmadı, basiretim bağlandı alamadım, içimde kaldı.
- Siyah Beyaz kapalıydı, gidemedik. Feci içimde kaldı.
Yonca
“dön-gel”
Paylaş