Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Asker yüzünden edebiyatçı oldum

Haftalardır şifrelerin deşifre edildiği sınav olayını tartışıyoruz ya, ben sakin sakin tüm olanları okuyorum, dinliyorum, izliyorum.

Haberin Devamı

Gıkım çıkmıyor. Acaba ben neden hiç tepki veremedim ki? Oysa az mı kafayı yemiştim bu sınav yüzünden? Hayır. Çok kafayı yemiştim. Yedi sülalem perişan oldu bu sınav yüzünden. Hala daha yeğenlerim, kuzenlerim perişan olmaya devam ediyor. En büyük kabusum çocuklarıma kadar uzaması bu cezanın. Allah düşman başına vermesin, amin. Ben bir de çifte sınav travması yaşadım. Çünkü Fransız okullarının o meşhur “bakalorea” sınavı vardır, onu da halletmem lazımdı. O zamanki adıyla ÖYS’de Türkiye birincisi olsam, bakaloreayı geçemedim mi, liseden mezun olamazdım. Ben ÖYS sabahı sınava her yerim kaşınarak giderken hala daha, ertesi gün bakaloream için girmem gereken 4 saatlik matematik ve hemen ardından gelen 4 saatlik felsefe sınavıma daha ne kadar çalışabilirim hesabındaydım. Yazarken mideme bulantı girdi valla bak yine. Bir şey insana bunca sene sonra bile yazarken tüy dikenletip mide bulandırıyorsa, kötüdür. Bu sınav sistemi o zaman da kötüydü, hala kötü. “Yuh!” demek istiyor, diyorum işte. Yuh!

Haberin Devamı

 

Olaya Fransızım

 

Ben aslında tıp okuyacaktım. Doktor olasım vardı. Lisemde beni ölçen biçen Fransız öğretmenlerim bunu yapabilecek seviyem olduğuna kanaat getirmişti. Fransızlar eğitim konusunda şaka yapmazlar, vardı eminim bir bildikleri. Ama Türkiye’deki dersane sisteminin ölçümlerine göre Türkçe bilgim berbat, matematikte çoktan seçmeli test çözme yeteneğim sıfır; onun yerine sürekli kanıtlamaya dayalı cevabı sayfalarca döşemeye yatkın olduğumdan, durumum içler acısıydı. Ama, ayıptır söylemesi, Fransızcam ve İngilizcem anadilim gibiydi. Bana zombiymişim gibi bakıp: “Sen bari sözelden gir, anca gidersin...” dediler. Bak bak bak ne alaka, daha oradan başlıyoruz saçmalığa. Efendime söyleyeyim stresten babamla bir takışma ve sırf ona inat olsun derken (kendisi mütercim-tercüman olduğu ve bana hep aman kızım bu işten uzak dur dediği için) “Mütercim-Tercümanlık okuyup Simültane Tercüman olacağım!” diye beyan verdim. Nuh dedim, Peygamber demedim. Hedefi Boğaziçi Üniversitesi olarak belirledim ve kitlendim. Evde deliler gibi televizyon karşısında İngilize-Fransızca simültane çeviri yapacağım diye şaşı bakar oldum. Anama babama “ögh” geldi benim son sürat konuşmamdan ve sürekli her şeyi anında çevirmemden. Babam yemek sofrasında “Kalpten gidiyorum sus Allah aşkına!” diye naralar atarken, ben aynı anda bu dediklerini iki dilde anneme çevirmekle meşguldüm.

Haberin Devamı

 

Milli Güvenlik Meselesi

 

Hayatında hiç Türkçe ders almamış, Türkçe coğrafya-tarih okumamış bir insan olarak başıma bir de Milli Güvenlik dersi çıkmaz mı, işte orada bende teller kopmuş arkadaş. Ne rütbeden anlarım, ne yıldızların kaçı bir yerde olursa ne olurundan, ne de yok efendim askerlikte kim kaç kişiden sorumluysa ne olur bilirim. Bir tane Asker eniştem vardı, o da sağolsun ailemizin her çocuğunun Anıtkabir ziyaretinden sorumlu fahri eniştemizdi. Hiçbir zaman bize askerlik dersi vermedi. Dönelim şimdi sınavlarıma. Nitekim delilerce çalışıp bakaloreamı aldım, lisemden mezuniyeti garantiledim. Hayatımı ÖYS sonuçlarına bağladım. Dilden tam çektim, Türkçe’de kendi mucizemi başardım, sadece 2 hata yaptım hala şaşarım. Sosyalde de fena yapmamıştım. Gelin görünki 2 adet Milli Güvenlik sorusu yüzünden ilk tercihim olan Mütercim Tercümanlığa giremedim iyi mi! İkinci tercihim, seçme ve yerleştirme kurallarına göre, İngiliz Dili ve Edebiyatı olmak zorundaydı, ona girdim. Ne okul, ne bölüm, ne ÖSYM Efendi Hazretleri asla bana ne kabiliyetim, ne yeteneğim, ne de simültane çeviri becerim hakkında tek kelime sormadan, beni o 2 milli güvenlik sorusunun cevabını bilmiyorum diye, yapmak istediğim meslekten etti yani. Üzüntüden hazırlık okuyup geyik yapmaya karar verdim. Ona da 1 dönem dayanabildim, 1 dönem dondurdum. Benim 1 senem boşa, ana-babamın helal parası sokağa gitti yani. Hani o yüzden sakinim. Ayol bu sınavın berbat olduğunu, insanları asla ne yetenek ne becerisine göre hakettiği yere fi tarihinden beri giremediğini; bir sürü zehir gibi öğrenci açıkta kalırken, bir sürü başka yetenekleri olan öğrencinin de hayatta hiç işi olmayacağı bölümlere girdiğini bilirken... Ve zaten moda bölümlere girmezsen hapı yutacağını bile bile bu sınava giderken; şifresi deşifre edilmişmiş de, hile kopya zart zurt varmış rezalet olmuşmuş da, falan da filan bunlar boş şeyler arkadaşlar. Ben sakinim.

Haberin Devamı

“Her şerde bi hayır vardır” Türkçemizde en sevdiğim Atasözümüzdür nitekim. Ben eğer simültane tercüman olup da politikacılarımızın yanında çevirmenlik yapıyor olaydım, vay memleketin haline! Allah için, asker biliyordu da o milli güvenlik sorularıyla memleketi benden korudu. Allah tarafından, asker yüzünden edebiyat okudum, edebiyatçı oldum. Olan bi siz okurlarıma, bi de o vesile ile tanışıp kalbine konduğum kocama oldu. Ben sakinim.

Yonca

“edebi”

 

Yazarın Tüm Yazıları