Paylaş
Sabaha kadar uyuyamadım(dı).
Dün ve önceki gün bu köşede okuduğunuz muhtelif düşünceler yüzünden. (1)
Yatakta sağa sola dönmekten sıkılıp dikildim ayağa, azıcık bi şeyler okudum, bari. Ezan okununca fırladım giyindim.
Takım-ceket. Filan.
Toplantı vardı. Böyyük böyyük patronlar gelecekti. Birbirimize onbininci kere aynı şeyleri anlatıp ilk defa duyarmışcasına sorgulayacaktık.
Kurumsal gülücükler atıp hatasız konuşmalar yapacaktık. (2)
Resmi.
Toplantısal bi halde olmasam da garip bi şekilde iyiydim nedense.
Kafam düşünceler yüzünden cin gibiydi.
İlk önce kızımı uyandırdım. Sonra oğlumu.
Aslan Cem uyanır uyanmaz ağlamaya başladı. “Dişim de dişim...” diye. Çürüğü vardı. Kim bilir nasıl tuttu ki ağrısı böyle ağlatıyor diye iç geçirdim. “Sen bi evde kal hele, randevu ayarlayalım..” dedim. (3)
Uzun zamandır kızımı okula ben bırakamamıştım, durumu fırsat bildim bari onu bu durumda ben bırakayım dedim. (4)
Kahvaltımızı ettik.
Saçları ördük.
Örgü yamuk oldu, bi daha ördük.
Bu sefer tam ortadan olmadı, bi sonraki sefer de yeterince sıkı olmadı...
Ördük durduk. Sabırla.
Oldu.
Nihayet. (5)
Allah acıdı belki de. Yoksa yolacaktım saçı başı. J (6)
Okula gittik. Kızımı bıraktım.
Acele işe gittim.
Diş Hekimi’nde randevu ayarlandı.
Toplantı arasına. (7)
Jet hızıyla çalıştım ki hani yüzüm olsun çıkmaya diye. (8)
Derken kızımın okulunu değiştirmek için kıvranıyordum ya, okullardan birinden haber geldi. Yer açılmış. “Acilen bugün gelin imzayı basın..” vesaire diye haber veriyorlar.
“Hah!” dedim. “Harika”.
Bu da bugün olsun. Hani hepsi bugün olmazsa ayıp olacak Sayın Evren Amcama... (Hayır Kenan değil! Geçen birisi yaptı bu espriyi de, aklıma geldi.. J)
Biri de ertesi güne kalsa ya kardeşim.
Yok.
Kalmaz.
Çok düşün(e)medim. “Tamam, gelirim...” dedim. (9)
Allah büyük... (10)
Cırt diye çıktım işten artık gözüm kararık. Oğlumu aldım, doktora gittik.
Allah’ım olamaz!
Yine kanal tedavi demezler mi! Bayılıverecektim olduğum yerde.
Halimi gören çocuğum, doktora benim adıma sordu bomba soruyu: “Ne kadar hızlı yapabilirsiniz?” diye.
Yanaklarımı nasıl ateş bastı anlatamam. Çocuğumun halimi anlayıp o zavallı soruyu sormasına mı, yoksa kanal tedavisine mi daha fena oldum hatırlamıyorum. (11)
Toplantı filan artık düşününce böyle gözlerim kararıyor, o haldeyim.
Öyle metanetli ve ilginç bir çocuk ki, ne nasıl olacak sordu, yattı ve kanal tedavisini oldu. Dolgu da yapıldı. Oh maşallah. Çok şükür.
Ellerini tuttum oğlumun ama. Sımsıkı. Arada maymunluk yaptım.
“Az kaldı, bitiyor...” dedim.
Hem kendime. Hem ona. (12)
Bitti. Çıktık. Onu eve bıraktım.
Toplantıya döndüm.
Özür diledim. Bana düşen görevi yerine getirdim. (13)
Masama geri döndüm.
Kızımın okulunu aradım. Fakslar, mektuplar havada uçuştu bi süre.
Telefon da bi sussa ya bari o arada.
Susmaz.
Sakin bir halde, hala, yeni okulu aradım: “Şu an size videomu çekip yollayayım, ne kadar söz varsa vereyim, imzamı da atayım ama yalvarıyorum bugün beni oraya getirtmeyin, söz her şeyi yarın yapacağım, ben çalışan anneyim...” dedim. (14)
Anlaştık.
Bi toplantı daha hallettim.
O arada oğlum aramış, açamamışım. İkinci aradığında açınca, sitem etti. Ağrısı varmış ve ben telefonu açmamışım. Haklı. (15)
Neyse gönlünü aldım.
Her şeyi topladım.
Koşarak işten çıktım.
Eve geldim.
Oğluma ağrı kesici verdim.
Bi durdum.
Çocuklar geldi yanıma, nasıl güzel sarıldılar bana.
O an...
İşte o an...
Sakinledim.
Bir şekilde hayat bana bir dolu şey anlatıyor şu ara. (16)
Sabırla.
Ben de dinliyorum. (17)
Pür dikkat.
Hayatta her şeyin bir zamanı var.
“Keşke!” dedirtmeyecek bir zamanı.
Denedim, olmadı derken bile güçlü hissedecek, doygun hissedecek bir zamanı. (18)
Ve bir şekilde bütün bunların arasında bakın şu anda, yazıyorum mesela. Çok şükür.
Aşkla.
Hayata dair, hayatıma dair, size bana, bizden olan bi şeylere dair.
Seversiniz, sevmezsiniz... Hatası, günahı, her bi şeyi boynuma. Ve hazırım buna mesela.
Yaşıyorum yani.
Hayattayım.
Demek ki elbet bir şekilde bir çözüme varırım.
İnanmak lazım buna.
İnanmazsak eğer, esas sıkıntı o zaman yakamızda.
Yonca
“açılış” (19)
“Bu numaralar da neyin nesi?” diye soran dip not: Yarın, eğer bir sorun olmazsa, tek tek anlatacağım. Bi fikrim var. Azıcık sabredelim. Teşekkürler.
Paylaş