Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Alakasız bir yazı

Sadun Boro’yu bilirsiniz değil mi?

Haberin Devamı

Denizlerin, yeşil ve mavilerin efendisini...

Ne zaman canım azıcık efkar çekse...

Canım ne zaman azıcık umut, azıcık mutluluk azıcık da hüzünlerden keyif almayı dilese aklıma düşer Sadun Boro...

Gerçekten öyle.

Galatasaray Lisesi mezunudur Sadun Boro.

Ne inanılmaz mucizevi farklılıklarda insanlar yetiştirmiş bir lisedir Allah’ım bu Galatasaray Lisesi! Bir bakın etrafınıza, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Bize kazandırdığı güzel insanlara denk geldiğimde hep bunu düşünürüm...

Hele de kalbime değenlerine denk geldim mi, iyice düşüncelere dalarım.

Teşekkürü gönül borcu biliyorum kendi adıma o tarihi okula.

Fransız eğitiminde en sevdiğim şeylerin başıdır doğayla aşk yaşayan insanlar yetiştirmesi. Doğadan korkmak yasak gibidir. Arkadaş olursun mutlaka doğayla.

Seni küçücükken alırlar, doğanın ortasına salar, “sev, yaşa, barış kendinle” derler.

Harika bir şeydir, yaşayan bilir bunu...

13 yaşımda adım adım gezdim Xantos, Patara, Kapadokya’yı...

Sadun Boro demiştim...

Ta kaç yıl önce küçük bir yelkenliyle Atlantik’i aşmış Sadun Boro. O seyahatin anılarını Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmış. Peki o güzelim anıları topladığı kitabın adı ne biliyor musunuz?

Bir Hayalin Peşinde”!

Ne sihirli bir isim değil mi sizce de?

Peki daha sonra üç yıl boyunca bütün dünyayı karısı ve yolda onlara katılan kedisiyle dolaştığı teknesinin adını biliyor musunuz?

Biliyorsanız da bir daha duyun benden bugün:

“KISMET”!

Yol boyu anılarını bizim gazetede, Hürriyet’te yazdı Sadun Boro.

O anılar da “Pupa Yelken” adlı bir kitap oldu.

“Kısmet” şimdi Rahmi Koç Müzesi’nde.

Bir müzeye onun kadar yakışacak kaç tekne tanıyorsunuz bilmem. Ben tanımıyorum.

Kısmet kelimesinin en yakıştığı yaşayan anı teknesi...

Ne güzel bir cümle kurdum birden, hoşuma gitti; anı teknesi...

Mevsimlerden yaz değil. Ama özledim ben; denizi özledim.

Maviyi özledim. Yemmmyeşil doğa görmeyi çok özledim.

Gökova çağırıyor ama gidemiyorum ya; aşerdim!

Denizkızını özledim.

Sadun Boro’nun kapkalın Vira Demir’ini elime alıp, sarılıp, her geçtiğim koyu onun dilinden okuyup, kafamı kaldırıp tam da yazdıklarını gördüğümde
gülümsemeyi özledim.

Herkes anlatır size belki oraları ama Sadun Boro başka anlatır.

Vira Demir dünyanın en güzel denizlerinin -ki hepsi bizde!- en güzel tarifidir. Belki siz bakıp geçersiniz o koylardan; ama o size gösterir. Görmeden bakmaz asla hiçbir kıyıya, ağaca, koya...

Kiseli Adası’nı bilir misiniz?

Sadun Boro’nun: “Güneş sahneden çekilince sudaki renk cümbüşü bu sefer göğe akseder. Batı utanır, kızarır...

Boz tepeler dağlar morarır, heybetlenir. Suya karanlık çökerken, yüksek direkli yelkenlilerin demir feneri yıldızlara karışır” dediği yerdir mesela...

Yerim olsa sonsuzca yazarım şu anda...

Elimde kitabım; Vira Demir. Bakmaya, okumaya doyamıyorum...

O kadar birden içime düştü ki oralar. Burnum kızardı, gözlerim dolu dolu oldu.

Dünyanın en güzel denizleri bizim...

Sahip çıkalım Allah aşkına!

En güzel mavi, en güzel yeşil, en şahane tarih buluşmuş bizde.

Hepsi iç içe...

Vira Demir!

Yonca
“denizkızı”

Haberin Devamı

Çocuk, okul, karne filan...

Haberin Devamı

Şöyle bir inancım var benim. Buna sadece inanmıyorum, yaşadığım ve uyguladığım için görüyorum.

Bir çocuk en sevdiği şeyleri ne kadar çok yaparsa, o kadar mutlu, mutlu oldukça da başarılı oluyor.

Ne zaman bir çocuğun elinden en sevdiği şeyleri, sana göre daha doğru olan şeyler adına alıyorsun, çocuk tıkanıp kalıyor. Elinden kayıp gidiyor.

Kendinizden bilin bunu.

Sevdiğin şeyi yaparken, onu yapmak için azmin, çaban, isteğin var.

Mutluysan, her şeyi yapacak gücün var.

Kendine güvenin var bir kere!

Bunlar sana başarma isteği veriyor. Uğruna çabalarsın yani...

Sonra sevdiğin şeyi yaptıkça tatmin olduğun o güzel his her yerini kaplıyor. Bazen daha az başarılı olduğun şeylere bile iyi etki yapıyor.

Ama bunu yapmak, yani her şeye (elalem, sistem vs...) kafa tutup en sevdiğin şeylere yönelmek, çocuğunu da en sevdiği şeyler için özgür bırakmak öyle sabır işi bir karar ki! Ya sabır yani... Zor ama imkansız değil asla. Bir de...

Çocuklar dinlenmeye ve arada hiçbir şey yapmamaya...

Sadece oyun oynamaya ihtiyaç duyuyor.

Oğlumun okulunda panoda şu yazıyor:

Lütfen oyun oynayan çocuğunuzu rahatsız etmeyin.O şu anda çok önemli bir şey yapıyor!”

Bence de!

Yonca
“özgür”


 

Yazarın Tüm Yazıları