Apo’nun Roma’da kaldığı lüks villanın adresiydi bu...
Cuk oturmuştu yani!
*
Moskova’dan Aeroflot uçağıyla Fiumicino havalimanına inmişti. Abdullah Sarıkurt adına TC pasaportu vardı. Konya’nın Kulu İlçesi Çöpler Köyü nüfusuna kayıtlıydı Abdullah Sarıkurt, Almanya’da işçiydi ve 8 sene önce Konya Emniyet Müdürlüğü’ne başvurarak, Frankfurt Başkonsolosluğu’ndan yenilediği pasaportunu kaybettiğini bildirmişti. Ancak, Apo bu sahte pasaportu kullanmadı, gerek duymadı. Ben Abdullah Öcalan’ım dedi. Çünkü, İtalya Başbakanı D’allema, bildiğin dallamaydı, tezgâh kurulmuştu. Güya gözaltına alındı. Hapishaneye götürülmesi gerekirken, hastaneye götürüldü. Sarılık teşhisi kondu. Teşhis sarılıktı ama, ortopedi servisinde yatıyordu ve doktorlar kalbinden rahatsız olduğunu açıklıyordu! Sadece 8 gün sonra, hastaneden çıktı, hapishane yerine, göller bölgesinde bulunan, Cehennem Mahallesi Kötülük Sokak’taki villaya yerleşti. Ana caddeye çıkışı olmayan, kepenkli, bahçesinde palmiyesi bulunan, iki katlı, dışardan görülmeyen, zula bi villaydı. Sahibi Enrico Peli, pilottu, Alitalia’da... Marino emlak ofisi aracı olmuştu. Apo’nun Roma temsilcisi kordiplomatik plakalı araçla gelmişti, yanında İtalya İçişleri Bakanlığı’nın yetkilileri vardı. Aylığı 2 bin 200 dolardan, senelik kira sözleşmesi yapıldı, tiko para bastırıldı. Villaya uzaktan bakmak bile yasaktı. İtalya iç istihbarat teşkilatı Digos tarafından korunuyordu, sokağa bariyer, çatıya keskin nişancılar yerleştirilmişti. Apo, genellikle öğleden sonraları bahçesinde yürüyüş yapıp, kaslarını esnettiği villasında basın toplantısı yaptı. Digos ajanları, gazetecilerin donunu bile aradı, kalemlerini bile kontrol etti, teyp, fotoğraf makinesi sokulmadı. Giriş katındaki salon, çanak anten bağlantıları, uydu telefonları, telsiz, bilgisayar, faks ve mikrofonlarla haberleşme merkezini andırıyordu. Apo’nun üstünde Calvin Klein gri kadife takım elbise, Ferragamo kravat, çivit mavisi Enrico Coveri gömlek, ayağında Alman işi sandalet, gri yün tenis çorabı, bileğinde Suriye hatırası altın kol saati vardı. Antik Roma dönemine ait kitaplar okuduğunu, Machiavelli’ye hayran olduğunu söyledi. Türkiye ayağa kalkmıştı...
İtalyan markaları boykot ediliyor, ahali makarnaya PKK’lı muamelesi yapıyor, spagetti bile yemiyordu. Ahaliye İtalyan görünmek için markalarını ellona mellona diye koyanlar ise, yandım Allah diyor, gazetelere sayfa sayfa “ekmek çarpsın biz Türk’üz” ilanları veriyordu.
*
Sonra?
Buhar oldu Apo... Türkiye Başbakanı Ecevit, bugün de gene İsrail Başbakanı olan Netanyahu’dan yardım istedi, Mossad devreye girdi, Amsterdam Schipol havalimanından Kenya’ya uçtuğu, Yunan Büyükelçiliği’ne yerleştiği saptandı. Özel uçakla Kuzey Irak’a gidiyorum zannederken, paketlendi, memlekete hoş geldin oldu.
*
Sonra?
İtalya apar topar Ankara Büyükelçisi’ni değiştirdi, eşi Türk olan büyükelçi gönderdi, İstanbul ve İzmir konsolosları değiştirildi, piar ekipleri kuruldu, partiler verildi, yedirip içirdiler bizim yalaka basını, kafaladılar. Tesadüfe bakın ki, beş sene önce sıra takımı Torino’da bile başarılı olamayan Hakan Şükür’ü İnter’e, Fatih Terim’i önce Fiorentina’ya, hemen ardından Milan’a transfer ettiler.
Sempati patlaması oldu, spagetti bile yemeyen ahali, aniden İtalyano oldu!
*
Sonra? Bu arkadaşlar geldi. Açılım yapıldı. İtalya cankuşumuz Yunanistan dostumuz Suriye kardeşimiz oldu. Terörle mücadele edenlerin alayı hapse tıkıldı, şeref madalyalı subaylar kafasına sıktı, PKK kırmızı halıda halay çekti.
*
Ve şimdi... Apo villaya çıkıyor.
*
Soner Silivri’ye, Mustafa’yla Tuncay hücreye konuyor... Nedim’in evi basılıyor.
* Türkiye’nin en dürüst, en yurtsever gazetecilerinden biridir Nedim... Rayında yaşar. Eviyle işi arasında gidip gelen tren rayı... Onur duyulan arkadaş, kusursuz eş, mükemmel babadır.
*
Apo’yu koruyan İtalyan gizli servisi vardı hiç olmazsa... Nedim’in evini bizim kendi polislerimiz basıyor... İleri demokrasi dedikleri bu oluyor.