Yüz binlerce insan katılmasına rağmen, izdiham olmadı, itiş kakış olmadı, sıkıştığı için korkudan ağlayan çocuk olmadı, kimsenin ayağına bile basılmadı.
Niye biliyor musunuz?
Çünkü o mitinglere katılan insanlar, "kırmızı ışıkta duran" insanlardı... Geçmek için "yeşil ışığın yanmasını bekleyen" insanlar.
*
Hukuk böyle bir şeydir.
*
Başörtülü-başörtüsüz, sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, zengin-yoksul, kadın-erkek, farklı farklı insanları huzur içinde bir arada tutabilen kavramın adıdır, hukuk...
Onun için, güzel güzel görüştüğümüz kişileri tarif ederken, "Onunla hukukumuz var" denir.
"Onunla kanunumuz var" denmez!
*
Kanun, hukuk değildir.
*
Mesela, türban...
Bazı rektörler izin veriyor.
Bazı rektörler izin vermiyor.
Niye?
*
Niyesini görebilmek için, gelin, türbana izin veren rektörlerin "meslek"lerine bakalım...
Kayseri Erciyes, tıp doktoru.
Konya Selçuk, tıp doktoru.
Karadeniz Teknik, tıp doktoru.
Van Yüzüncü Yıl, kimyacı.
Yozgat Bozok, pazarlamacı.
Harran, fizikçi.
Sakarya, metalürji mühendisi.
Bilecik, tarihçi.
Fırat, tıp doktoru.
*
Hukukçu var mı aralarında?
Yok.
İzin vermeyen rektörler de öyle...
Kimi tıpçı, kimi ziraatçı.
YÖK Başkanı desen...
Hukukçu değil.
Vazgeçtik rektörlükten...
Dekan bile değil.
*
"Hukuken yorumla..."
"Hukuken karar ver" diyoruz.
Ortada hukukçu yok!
*
E sonra merak ediyorsunuz, "Niye kaos oluyor" diye... "Hukuk"un olmadığı yerde başka ne olur ki?
*
Herhangi bir durumun Anayasa’nın ve Devrim’in temel ilkelerine uygun olup olmadığı, sonradan monte etmeye çalıştığın böbreğin vücuda uygun olup olmamasına benzer mi birader?
*
Bu iş, Meclis’te çoğunluğu sağlayıp "kanun" yapmak kadar kolay olsaydı...
O fakültelerin adı "hukuk fakültesi" değil, "kanun fakültesi" olurdu.