İngiliz bankası HSBC’nin kredi kartıyla, İngiliz Aviva’dan sigortalı arabama, Hopa’da petrol arayan İngiliz BP’den benzin aldım, Çanakkale’ye gidiyorum...
Hava şahane, üstümde İngiliz Marks and Spencer’dan tişörtüm var, İngiliz Cadbury’nin Falım sakızını çiğneyerek, radyoda BBC Türkçe’yi dinliyorum... Gelibolu’dan alınan toprak İngiltere Kraliçesi’nin şövalye nişanı taktığı Cumhurbaşkanımıza verilecekmiş Çankaya Köşkü’nde; ne güzel... Ekonomiden Sorumlu İngiliz vatandaşı Bakanımıza da Anafartalar toprağı verilecek mi acaba diye bekliyorum ama, o konuda bi bilgi yok... Kanal değiştiriyorum... Milli manevi değerlerimize önem verdikleri için, televizyonlarını dedesi Çanakkale’de gazetecilik yapmış olan Anzak Murdoch’a satan TGRT FM’e geçiyorum... "Can you feel the rhythm in my heart, the beats going düm tek tek" diyor Hadise... Crazy for you be... Susadım bu arada, İngiliz Tesco’nun satın aldığı Kipa’da duruyorum, İngiliz gazozu Schweppes alıyorum. Bi tane de İngiliz dondurması Algida... Dürülül dürülül, İngiliz Vodafone’um çalıyor... Mustafa Kemal için "millici mahluk" diye yazan Ali Kemal’in torunu Londra Belediye Başkanı törenlere gelecek mi diye sormuştum, çocuklar gelmeyeceğini söylüyor... Kederleniyorum, Tekel’i sattığımız British American Tobacco’nun Samsun’unu tellendiriyorum.
*
Ve, Çanakkale’deyim.
*
Marşlar filan çalıyor.
Başbakan kürsüde...
"Geçilmez" diyor.
*
Yunan bankasının atm’sinden para çekip, İngiliz Shell’den depoyu full’luyorum, İstanbul’a dönüyorum.