Iğdır Ovası’nı Erivan düzlüğünden ayırarak, siyasi sınırı çizen Aras’ın, bizden taraf, kenarındaydım... Nehir, İran’a doğru acelesiz akıyordu. Suyun yüzeyi, rengárenk ördeklerle kaplanmıştı.
Babamın yıllar önce avlanmam için yaptırdığı tekli kırma tüfeği, biraz da nostalji için istemiştim, o da göndermişti. Tek fişek almıştım yanıma... Amacım av değildi. Cansız hedef seçip, ateş edecektim. Ama gördüğüm ördek sürüsünün cazibesine kapılmamak elde değildi...
Çalıları siper alarak, sürünmeye başladım. Yılan bile daha sessiz olamazdı ki, ördeklerin melodileri kesildi. Varlığımı sezmişlerdi. Yüzlerce kanadın suya çarpma sesi, telaşlarını anlatan tiz ötüşleri gökyüzünü çınlattı. Yattığım yerden, havaya dikey olarak yükselen ördekleri görüyordum. Yapacak bir şey yoktu.
Ayağa kalktım, yürüdüm. Kaçan sürü için hayıflanıyordum... Birden, sağ tarafımda kanat uğultuları duydum. İki dev kuş geldi, önümdeki adacığın üzerine gürültüyle kondu. İki anguttu... Ben ayaktaydım, tüfek elimdeydi. Bana baktılar... Avcı burunlarının dibindeydi ve umurlarında değildi. Rahat, huzurlu, kaygısız... Tüfeği doğrulttum, kısa mesafeden, nişan almaya bile uğraşmadan, tetiği çektim... Patlamasıyla, angutun gövdesinden hışırtı gelmesi bir oldu.
Kıllarını bile kıpırdatmadılar!
Ne saçmaları yiyen, ne de öbür angut, tepki verdi... Bana mısın demiyorlardı... Ben, elde tüfek, angutlar önümdeki adacıkta, öylece kalakaldık... "Bu da nerden çıktı" der gibi, şöyle bir baktılar bana, sonra öbür tarafa döndüler yüzlerini... Kafaları da, gövdeleri gibi kalındı anlaşılan! Öylece izledim... Angutlar izlemeye değerdi çünkü... Bir süre sonra, kendilerini taciz etmeye çalışan omurgalı başka cinsler olduğunu, ne kadar angut olsalar da anladılar... Ve, istemeye istemeye iri gövdelerini kaldırıp, gözden kayboldular.
*
Bana ait değil bu satırlar...
PKK ile mücadelenin efsane komutanı, emekli tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun piyasaya yeni çıkan "Angut" isimli kitabından.
*
Peki, günlük hayatımızda çokça gördüğümüz, algılaması düşük, ahmak, hantal, itaatkár, vurdumduymaz "angut"lar mı var sadece bu kitapta?
Hayır...
*
Döne döne uçan, rüzgár nereden eserse oraya savrulan "sümsük" de var; dalkavuk kuş "kuyruk sallayan" da...
Ambardan beslenen, yırtıcılarla iyi geçinen, ürkek, aciz kuş "Amerikan balabanı" da anlatılıyor bu kitapta; taklitçi, geveze, kara kafalı, gürültücü "Arap bülbülü" de...
Devekuşunun ruhunu taşıyan, yağmacı, böcek gagalayan "Avrupa ötleğeni" de var; korktuğu için kaçan, kaçtığı için korkan "şakrakçı" da...
Saklanarak yaşayan "bağırtlak"; keder, karamsarlık yayarak, öbür kuşların heyecanını yok eden "kukumav"; bozuk plak gibi durmadan duyduğunu tekrar eden "mukallit"; hepsi bu kitapta.
*
Bu yaşıma geldim, "çevre"mizi bu kadar iyi anlatan bir kitap okumadım, inanın...
"Niye böyle acayip işler oluyor" diye merak eden, yurdundaki "canlı türleri"ni tanımak isteyen, genç arkadaşlarıma özellikle tavsiye ederim.