Yılmaz Özdil

Kaçılım

5 Eylül 2012
Beytüşşebap Kaymakamı’nın sözlerini yazdım, dün...

“Ateş Hattında-Beytüşşebap Kaymakamı’nın PKK ile Mücadele Günlüğü” isimli kitabından alıntılar yaptım.

*

Mesut Taner Genç.
Beytüşşebap’ta kaymakamlık yapmış, durumun vahametini, yöre halkının psikolojisini, kamu görevlilerinin halini, operasyonlardan neden eli boş dönüldüğünü, mayın-pusu gibi yaşanmış tecrübelerini, hatta, lojmanının nasıl basıldığını, nelerin yanlış yapıldığını, nelerin yapılması gerektiğini, buna mukabil, ne şehit sayısında, ne de şehit cenazelerinde atılan nutuklarda azalma olduğunu... 2008’de piyasaya çıkardığı kitabında bütün çıplaklığıyla anlatmıştı.

*

Çok önemsedim.

Yazının Devamını Oku

Beytüşşebap Kaymakamı Beytüşşebap’ı anlatıyor

4 Eylül 2012
Beytüşşebap’a atandım...

Önce Diyarbakır’a geldim.Şırnak’a gidebilmem için Cizre’ye, oradan başka bir araçla Şırnak’a gitmem gerektiğini öğrendim. Karayoluyla gitmekten vazgeçtim. Diyarbakır kolordu’da üç-dört gün helikopter bekledim. Sonunda Sikorsky’yle hareket ettim.

1.5 saat uçup, tümen’in pistine indim. Valilik binasına gittim. Vali beni kabul etti. Asla normal kaymakam gibi davranmamam gerektiğini, köy ziyaretleri yapmamamı, çünkü, devletin kırsalı tamamen terk ettiğini, il ve ilçe merkezinde tutunulmaya çalışıldığını söyledi. Kısacası, dost bilinen aşiretlerin dışındaki köyler, yollar PKK’nın hâkimiyetine bırakılmıştı.

*

Beytüşşebap’a giden helikoptere bindim. 50 dakikalık uçuştan sonra, yüksek dağlarla çevrili askeri birliğe indim. Komutan beni karşıladı, çay kahve ikramından sonra, bugünlerde ilçeye baskın yapılacağını, duyum aldıklarını söyledi. Merak ediyorsam, dürbünle görebileceğimi anlattı. Gerçekten de, baktım, karşımızdaki dağlarda hareketli insan grupları görülüyordu. Komutan da, Vali gibi, ilçe’den kesinlikle ayrılmamamı, köylere gitmememi salık verdi.

*

Şırnak’tan gelirken, Besta denilen bölgeyi geçip, 30 kilometre sonra hayli bozuk asfalttan Uludere’ye varılır, asfalt biter, ham toprak yol başlar. Beytüşşebap’a kadar 60 kilometrenin bir tarafı sarp ve dik yamaçlı, öbür tarafı derin uçurumdur. Sürekli mayın döşeniyor. Aslında, bu yolu en az birkaç noktada her gün kesip, kimlik kontrolü yapıyorlar. Bu durum bilindiği için, hiçbir kamu görevlisi karayolunu kullanmıyor. Erzak kamyonları talan ediliyor.

*

Yazının Devamını Oku

Yılmaz Özdil

2 Eylül 2012
Yaz bitti, mecburen şehre dönüyorum, sevgili eşim bavulları toplama işini bana verdi, çamaşır ütü, etrafı süpüreceğim filan, söylemiş miydim bilmiyorum, şahane ütü yaparım, e son kesti bi kulaç at çık, vaziyeti anladığınızı tahmin ediyorum, bu kadar ağlamanın yüzü suyu hürmetine bir günlüğüne affınıza sığınıyorum, salı sabahı her türlü dip köşe temizliği için emrinize amadeyim, aksi gibi bilgisayarım bozuldu, telefonumun şarjı tükendi, uzatmayayım, eyvallah...
Yazının Devamını Oku

İzmir, Hatay

1 Eylül 2012
81’lik delikanlı...

İzmir Fuarı açıldı.
Onur konuğumuz...
Hatay!

*

Televizyonun olmadığı dönemlerde, “coğrafya laboratuvarı”ydı Fuar... Hayatımda ilk Japon’u orda gördüm, ilk Afrikalıyı da... Soğuk Savaş yıllarında Sovyet pavyonuna girip, orak-çekiç’in altında fotoğraf çektirebildiğimiz “tek özgürlük alanı”ydı. İnsan için küçük, insanlık için büyük adım’ı atan ve geçenlerde rahmetli olan Neil Armstrong’u Ay’a indiren kapsülü getirmişti ABD, yanına da Ay’dan getirilen kaya parçasını koymuşlardı, sakal-ı şerif’in etrafında döner gibi kuyruğa giriyordu ahali... Filistin henüz devlet değilken, Arafat’ın kefiyesiyle biniyorduk çarpışan otolara, çünkü, avanta dağıtıyorlardı FKÖ pavyonunda... Küba, Malezya, Kenya, gidemiyorduk, geliyorlardı, tanışıyorduk; yaratılan’ı yaradan’dan ötürü sevmeyi illa seçmeli din dersinde öğrenmiyorduk! İthalat yasaktı, Marlboro’ya çember atıyorduk, lunaparkta... Düdük’ten başkası yoktu, ilk defa spagetti yemiştim, ilk ketçap’la... Sutyen’in porno muamelesi gördüğü, damalı taksi günleriydi, margarin üstüne tozşeker’li ekmek kemirdiğimiz, Anadol’un inekler tarafından yendiğine inandığımız, arapsabunu kokulu zamanlardı. Çamaşır makinelerinin merdaneli, cep telefonunu sadece Kaptan Körk’ün kullandığı, arkası yarın’a kulak kesildiğimiz, mum ışığının gölgesinde parmaklarımızı eğip bükerek duvara tavşan yaptığımız elektrik kesintili gecelerdi. Saz heyetleri smokin’le çıkardı sahneye gazinolarda, İran’a özenip kravat’a savaş açılmamıştı. Barış Manço, Cem Karaca, Zeki Müren, mesut bahtiyar’dan şarkılar dinliyorduk Fuar’da.

*

Sonra?

*

Yazının Devamını Oku

31 Ağustos

31 Ağustos 2012
Mustafa Kemal, gizlice Akşehir’e gelmiş, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’la buluşup, büyük taarruz’un ayrıntılarını gözden geçirmiş, Yakup Şevki ve Nurettin paşalara harita üzerinde planını anlatmış; Şuhut yakınındaki Kocatepe’ye başkomutanlık çadırını kurdurmuştu.

*

Afyon’un güneyinden Dumlupınar yönüne baskın şeklinde başlayacak, cephe gerisini süvarilerle salam gibi dilim dilim keserek, göğüs göğüse, meydan savaşına zorlayacaktı.

*

Yunan ordusu, Afyon’u müstahkem hale getirmiş, tel örgüler, topçu mevzileri ve makineli tüfek yuvalarıyla takviye etmişti. İzmir-Eskişehir demiryolu, Mudanya iskelesi elindeydi, keşif uçaklarıyla istihbarat, 4 binden fazla kamyonla lojistik üstünlüğü vardı. Piyade sayısı katbekat fazlaydı, açık araziden gelecek taarruzu rahatlıkla def edebileceğini düşünüyordu.

*

Oysa... Vaziyet hesapladıkları gibi değildi. Nurettin paşa komutasındaki 1’inci Ordu, yarma harekâtı yapacaktı. İzzettin Çalışlar ve Kemalettin Sami Gökçen komutasındaki kolordular, nispeten zayıf görülen Çiğiltepe, Tınaztepe, Belentepe’ye taarruz edip, Afyon’a yüklenirken... Fahrettin Altay’ın süvari tümenleri, sarp olduğu için Yunanların savunmaya gerek görmediği Ahır Dağı üzerinden arkalarına sızıp, İzmir istikametini kesecekti.

*

Plan yürek istiyordu ama, dâhiceydi... Çünkü, yarma bölgesinde, 30 bin Yunan askerine karşılık, 100 bin Türk bulunacak, haliyle, 1’e 3, darmadağın olacaklardı. Cephe hattında bulunan 230 bin Yunan, karşıdan saldıran Yakup Şevki paşa komutasındaki 80 bin kişilik 2’nci Ordu’ya kıyasla, çok daha büyüktü ama, hem cephe gerisiyle irtibatları kesildiği için paniğe kapılacak, hem de, önden 80 bin, arkadan 100 bin’le mengeneye alınacaktı.

Yazının Devamını Oku

Hata’y

30 Ağustos 2012
Flaş, flaş, flaş...

Suratını güneş gözlüğü ve şapkayla kamufle edip, ben Ancelina Coli’yim diyerek, kampa girmeye çalışan kişinin, CHP mebusu Hurşit Güneş olduğu ortaya çıktı sayın seyirciler...

*

Ön kapıdaki arbede sırasında, arka kapıya gelip, ben Bıret Pit’im, yengenizi alıp çıkıcam diyen şüpheli şahsın ise, Muharrem İnce olduğu anlaşıldı. İçeri sokulmayınca sinirlenen İnce, kardeşim, Abdullah Gül Corc Kuluni’yse, ben haydi haydi Bıret’im diye bağırdı, azzz sonra...

*

Kendisine Halepli Kürt süsü vererek, Kilis’te ev kiralamaya çalışan CIA ajanı, mahalleli tarafından dövüldü. Beyzbol sopasıyla basın açıklaması yapan ev sahibi, görür görmez şüphelendim, bunca yıllık Kilisliyim, zenci Kürt’ü ilk kez görüyorum dedi, birazdan...

*

Şok, şok, şok... Lazkiye’de savaşması için Mit’in özel uçağıyla Libya’dan getirilen El Kaideciler, Bodrum’da güneşlenirken paparazzilere yakalandı. CHP mebuslarını biiç’e sokmayan maça kızı yetkilileri, valla bizde kaide belli, bi lahmacuna 50 lira ödeyecek kadar kerizse, ister Bin Ladin, ister kupa papazı gelsin, başımızın üstünde yeri var dedi, azzz sonra.

*

Yazının Devamını Oku

Eli ayağı tutan acizler ülkesinin... İnsanüstü yetenekli milli takımı

29 Ağustos 2012
Korhan Yamaç.

Teğmen’di.
Mayına bastı.
Sağ ayağını kaybetti.
Atıcılıkta yarışacak.

*

Oğuzhan Polat.
Mayına bastı, topuğu koptu.

Yazının Devamını Oku

Sayın TCDD...

28 Ağustos 2012
“Ne ördün filan” başlıklı yazımın “yanlış” olduğunu belirterek, düzeltme göndermişsiniz.

Adında “TC” bulunan kuruma saygı göstermek boynumuzun borcudur, düzelteyim.

*

Ben, Mustafa Kemal dönemini yazdım... Siz ise, “1923-1950 arasında 3764 kilometre demiryolu yapıldı, yılda 134 kilometreye tekabül eder, 2004-2011 arasında 1076 kilometre demiryolu yapıldı, yılda 135 kilometreye tekabül eder” diyorsunuz. Yok öyle! Tartışmanın kaynağı 10’uncu yıl marşı... 1923-1933 arasını esas alacaksınız. Hadi 5 sene de avans vereyim, 1938’e kadar hesaplamanız gerekir. 1940’dan 1950’den Mustafa Kemal’e ne?

*
Ayrıca... Niye 2004’ten başlıyorsunuz? 2003’te İsmet İnönü mü iktidardaydı? Mustafa Kemal’e ait olmayan dönemi Mustafa Kemal’e ekle, AKP’ye ait olan dönemi AKP’den çıkar, öyle mi? Tüik gibisiniz vallahi, işinize gelince azaltıyorsunuz, işinize gelince çoğaltıyorsunuz.

Yazının Devamını Oku