Yılmaz Özdil

Samanyolu

3 Ekim 2012
“Bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek, dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek” filan ama... Hiç merak ettiniz mi, şehirde değil, kerpiç haneli köyde dünyaya gelen Berkant, ortaokuldayken, piyano çalmayı nerden biliyordu?

*

74 yaşında rahmetli oldu... Teee 65 sene evvel, ilkokuldayken, memleketin yüzde 90’ında radyo bile yokken, mızıka ve akordeon çalmayı kimden öğrenmişti? Henüz 14 yaşındayken, Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole şarkılarından oluşan repertuvara nasıl sahip olabilmişti? Dedim ya, 1938’de köyde dünyaya gelen çocuk... 18 yaşındayken orkestra kurmayı, hangi vizyonla akıl etmişti? Saksafon çalmayı?

*

Çünkü...

*

Babası Hasan Akgürgen’in Köy Enstitüleri’ndeki görevi nedeniyle Ankara’nın Hasanoğlan Köyü’nde dünyaya gelmiş, ilkokula Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde başlamış, babasının tayini gereği, Bilecik’e Denizli’ye gitmiş ama, ailesi tarafından hep “köy enstitüsü ruhu”yla büyütülmüştü.

*

Berkant’ın temel eğitimini aldığı Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde... Tarih derslerini Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karal, zooteknik derslerini Profesör Selahattin Batu, ekonomi derslerini Profesör Muhlis Ete, kültür-edebiyat derslerini Sabahattin Eyüboğlu, ziraat derslerini Profesör Kazım Köylü, coğrafya derslerini Profesör Ferruh Sanır veriyordu. Peki ya müzik derslerini? Âşık Veysel ve Ruhi Su!

Yazının Devamını Oku

Barzani sizinle gurur duyuyor

2 Ekim 2012
Gene böyle bi ekimde...<br><br>2007’de.

*

Kuzey Irak’tan sızan teröristler Şırnak’ta pusu kurdu, 13 şehit verdik. Biri, Şanlıurfalı onbaşı Kasım Aksoy’du. Ekmeğini koza’dan çıkarıyor, pamuk toplama işinde ırgatlık yapıyordu. Davul-zurnayla gitti, ağıtla döndü. Cenaze töreni, Türk halkının zihnine mıh gibi çakıldı. Çünkü, iki kızı vardı, iki yaşında Zeliha, çorabı yırtıktı, öbürü üç yaşında Güneş, ayakkabısı bile yoktu, parmakları morarmış, yalınayaktı. Şehitleri adeta kanıksayan Türkiye, bu yavruların fotoğrafıyla, Türkiye’nin utancıyla sarsıldı.

*

Kuzey Irak’a girmek için tezkere çıkaralım mı çıkarmayalım mı, en güzeli ABD’ye soralım filan diye savsaklanırken... Kuzey Irak’tan girip Dağlıca’yı bastılar, 12 şehit daha verdik. Tezkere çıkarıldı.

*

Barzani resmen tehdit etti, “sınırı geçerseniz, savaş anlamına gelir, karşılık veririz” dedi. Başbakanımız esti gürledi, “Barzani haddini aştı, muhatabımız değil, terör örgütüne yataklık yapıyor” dedi. Basınımız ayağa kalktı... Hürriyet gazetesi, Barzani’yle Talabani’nin fotoğrafını koyup “Ortadoğu’nun dansözleri” manşetini attı. Öbür gazetelerimiz “Barzani kin kustu, Barzani kudurdu, küstah Barzani, Barzani kaşınıyor, günah bizden gitti, kukla Barzani” başlıkları attı. Hatta “Borazani” diyen bile oldu.

*

Kuzey Irak’a girdik. Avrupa Birliği’nden Birleşmiş Milletler’e kadar hepsi itiraz etti, hatta Avustralya bile Türkiye’yi kınadı. Harekâtın adı Güneş’ti... Şehit Kasım’ın yalınayak kızı’nın adı verilmişti.

Yazının Devamını Oku

İsim Şehir Hayvan

30 Eylül 2012
Ayıptır söylemesi, dünyada ilk kez, günlük köşe yazılarının, İsim Şehir Hayvan’ın kabare haline getirildiğini, Gencay Gürün’ün Tiyatro İstanbul’u tarafından, Metin Serezli’nin yönetmenliğinde sahnelendiğini, gala’sının da 30 Temmuz’da yapılacağını yazmıştım... İki ay geçti. Rapor vereyim.

*

Öncelikle, yönetmeninden sanatçısına, dekorcusundan kostümcüsüne, ışıkçısından sesçisine, emeği geçen arkadaşların, eşlerine ve çocuklarına yürekten teşekkür ederim. Çünkü, bu meslek yapılır ama, bu mesleği yapanla evlenilmez kardeşim... Ben böyle çile görmedim. Ne geceleri var, ne gündüzleri, ne bayramları var, ne tatilleri... Temmuzda bi çıktılar İstanbul’dan, ara ki bulasın.              

*

Titiz, dakik, disiplinli, sporcu gibi yaşıyorlar ama, uyku hariç, neredeyse hiç uyumuyorlar. Sürekli prova, her akşam gala, sabaha kadar da oturup kritiğini yapıyorlar. Berbat şartlarda çalışıyorlar. Tiyatro salonları sırf seyirci için inşa edilmiş, sanatçılar hiç düşünülmemiş, o ışıl ışıl gördüğünüz sahnelerin perde gerisi, trajedi... Daracık, havasız, penceresiz. Umurlarında bile değil, hiç şikâyet etmiyorlar. Beş yıldızlı oteldeymişçesine, saniyeler içinde soyunup giyinip, bi sonraki skece yetişiyorlar.

*

Hava değişimi, farklı yemekler, devamlı seyahat, hastalanıyorlar, hastanelik oluyorlar, aksatmıyorlar, yaz ortasında 40 derece ateşle sahneye çıkanı gördüm, ayağına yüz kiloluk dekor düşenin, koluna kaynar demlik devrilenin, bana mısın demeden, aynı güler yüzle devam ettiğini gördüm.

*

11 şehir.

Yazının Devamını Oku

‘PKK’yı bizim AKP kayırıyor’

29 Eylül 2012
Durun hemen celallenmeyin öyle...

Anlatalım hele.

*

Her şey Oslo’da başlamıştı, 2005’te.

*

Başbakan Erdoğan, ilk kez Oslo’ya gitmiş, parlamento binasından çıkarken, kapıda Apo posterleriyle bekleyen PKK’lıların yumurtalı saldırısına uğramıştı. Haliyle, bu güvenlik rezaletine çok sinirlenmiş, çirkin hadiseyi armut gibi seyreden Norveçli yetkililere bağırarak “Türkiye’ye gelseniz biz sizi böyle mi koruruz” demişti.

*

Halbuki, Norveçli yetkililerin Türkiye’de korunmasına hiç ihtiyaç yoktu. Bizzat PKK koruyordu. Pek sevişiyorlardı. Mesela... Başbakan’ın Oslo’da yumurtalı saldırıya uğramasından sadece bir ay önce, Norveç’in Ankara Büyükelçisi Hans Wilhelm Longva, Diyarbakır’da Nevruz’a katılmış, PKK bayrakları altında halay çekmiş, biji sloganları eşliğinde zafer işareti yapmış, “bunları, Türkiye’nin demokratikleşme yolunda ilerlemesi, aynası olarak görüyorum, çok pozitif bi hava aldım” demişti.

*

Yazının Devamını Oku

Yol haritası

28 Eylül 2012
“Güzel şeyler olacak...”

Hayırdır inşallah?
“Analar ağlamasın.”
İnşallah.
“Açılım başlatıyoruz.”
Bismillah.

Bedeli ne olursa olsunnn!”

Yazının Devamını Oku

Çiçekdağı

27 Eylül 2012
Neşet Ertaş, Kırşehirliydi.

Bi ara Yozgatlı oldu.

*

Çünkü, Osman Bölükbaşı 1954 seçimlerinde Kırşehir’den tulum çıkarıp, mebus olunca... Ahaliye demokrasi feriştahı olarak kakalanan Demokrat Parti pek sinirlendi, Kırşehir’i zart diye ilçe yaptı, zurt diye Nevşehir’e bağladı. Diyeceksiniz ki, Yozgat bunun neresinde? Neşet Ertaş, Kırşehir’e bağlı Çiçekdağı ilçesinde dünyaya gelmişti. Kırşehir’i Nevşehir’e bağlarken, Çiçekdağı’nı Yozgat’a bağladılar.

*

Üç sene sonra...

Kırşehir’i hallettik sandılar, gene il yaptılar, her ihtimale karşılık Osman Bölükbaşı’nı tutukladılar. Osman Bölükbaşı’nın doğduğu Hasanlar Köyü’nü Nevşehir’e bağlı bırakırken, Neşet Ertaş’ın doğduğu Çiçekdağı’nı gene Kırşehir’e bağladılar. Gel gör ki, hapiste bulunan Osman Bölükbaşı, gene Kırşehir’den aday oldu, gene mebus seçildi, iyi mi! Milli irade, milli irade diyorlardı, aha sana milli irade... Koğuşta, inadına pijamasıyla mebus yemini etti, çıktı, TBMM’ye gitti.

*

Yazının Devamını Oku

Neşet Ertaş

26 Eylül 2012
Hep dinledik onu...<br><br>Ama, türkülerini dinledik.

Ne dediğine kulak vermedik.

Söz’lerini dinlemedik.

*

Senelerce “kendim ettim kendim buldum, gül gibi sarardım soldum, eyvahh” diye haykırdı... İktidar tercihlerimizin nakaratını bundan daha güzel özetleyen var mıydı?

*

Dane dane benleri var yüzünde, dünyada yârden datlı var m’ola”yı bilirsin... Buram buram Anadolu kokar ve şöyle devam eder: “Küpeleri ağır düşer kulaktan, zülüfleri tel tel etmiş yanaktan...” E hani türban?

*

Yazının Devamını Oku

Darbenin ‘ana’ fikri

25 Eylül 2012
Hava Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, 1’inci Ordu Komutanı, MGK Genel Sekreteri, Harp Akademileri Komutanı, Kuzey Deniz Saha Komutanı, Güney Deniz Saha Komutanı...<br><br>Bi de Güllü.

*

Balyoz’un...
“Ana” fikri!

*

İki çocuk annesi.

Dünya tarihinin, ilk kadın sivil darbecisi.

*

Yazının Devamını Oku