8 Ocak 2013
Başbakanımızın Afrika’ya gittiği gün... Emekli generalin geçirdiği kalp ameliyatı yüzünden, henüz icat edilmemiş bilgisayar programıyla yazılan darbe planının gerçekleştirilemediği açıklandı.
*
Hayatında keklik bile görmemiş hevesli avcı, safariye çıkmış. Akşam oturmuşlar öbür avcılarla sohbet ediyorlar, kimi aslan vurdum demiş, kimi kaplan... Bizimki “iki tane noobum vurdum” demiş. Herhalde bi şey vuramadı, sallıyor diye düşünerek üstünde durmamışlar... Ertesi akşam gene sohbet, kimi fil vurdum demiş, kimi gergedan... Bizimki gene “iki tane noobum vurdum” demiş. Bu sefer merak edip “nedir bu noobum birader” diye sormuşlar. Bizimki anlatmış: “Valla ben elimde tüfek ormanda dolaşıyorum, çalıların arasından kara kara bi şeyler çıkıp ‘Noo bum! Noo bum!’ diye bağırıyor, ben de vuruyorum!”
*
Yapılmamış darbe
Bombalanmamış cami
Düşürülmemiş F16
Düzenlenmemiş suikast
Tanışmamış insanlar
Kurulmamış komplo
İcat edilmemiş bilgisayar
Yazılmamış plan
Buluşulmamış toplantı
Düşürülmemiş hükümet...
*
Sen istediğin kadar noo bum de!
Yazının Devamını Oku 6 Ocak 2013
TBMM Başkanlığı’na Milli Savunma Bakanı tarafından yanıtlanması için emirlerini dilerim.
1) 2011 yılı başından bu soruların yanıtlandığı tarihe kadar, tutuklu olan subay sayısı, mensup oldukları kuvvet komutanlıkları itibariyle nedir?
2) Albay ve üstü rütbeyi ihraz etmiş (elde etmiş) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarından halen tutuklu olanların, kendi rütbelerindeki subaylar toplamına göre oranı nedir?
Saygılarımla
Oktay Ekşi
İstanbul Milletvekili
*
Milli Savunma Bakanı cevap verdi.
1) 2011 yılı başından 20 Haziran 2012 tarihine kadar, mensup oldukları kuvvet komutanlıkları itibariyle halen tutuklu olan subay sayısı; Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda 75, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda 112, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda 29, Jandarma Genel Komutanlığı’nda 35, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda 2’dir. Toplam 253 subay halen tutuklu bulunmaktadır.
2) Albay ve üstü rütbeyi ihraz etmiş Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarından halen tutuklu olanların, kendi rütbelerindeki subaylar toplamına oranı yüzde 10.6’dır.
Bilgilerinize sunarım.
İsmet Yılmaz
Milli Savunma Bakanı
*
TBMM Başkanlığı’na
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
1) Suriye Parlamentosu mensubu Şeref Marsan, altı Türk subayının esir durumda olduğunu ifade etmiştir. Bu kapsamda, Yüzbaşı Y., Teğmen S., Teğmen F., Teğmen M., Asteğmen H.’nin Özgür Suriye Ordusu’na yardım halindeyken yakalandıkları doğru mudur?
2) Bu iddialar konusunda Başbakanlığa, Dışişleri Bakanlığı tarafından iletilen bilgi var mıdır?
Saygılarımla
Metin Lütfi Baydar
Aydın Milletvekili
*
Dışişleri Bakanımız cevap verdi:
1) Gayet açık ve sarihtir.
2) Suriye’de Türk subayı yakalanmamıştır.
*
Suriye Parlamentosu’na
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
1) Birader, neredeyse bizim elimizde bile tutuklanacak subay kalmadı, yakalanacak olsa biz yakalardık, siz kimi kandırıyorsunuz?
Saygılarımla
Yılmaz
İzmir milleti
Yazının Devamını Oku 5 Ocak 2013
Ayla Akat Ata<br><br>Ahmet Türk
İstanbul’dan vapura binip...
İmralı’ya gitti.
*
AKP mi görüştü?
Hayır.
Kim görüştü?
Ata-Türk görüştü.
*
Yazının Devamını Oku 4 Ocak 2013
İnsanların telefonlarının dinlendiği, yatak odalarına gizli kameraların yerleştirildiği, profesörlerin-gazetecilerin evlerinin basıldığı, şeref madalyalı subayların terörist ilan edildiği, Nutuk’un suç delili, Garfield’ın şüpheli şahıs olduğu, Hürrem’in savcılığa şikâyet edildiği, Yunus Emre’nin sansürlendiği, Şeker Portakalı’nın erotik, Fareler ve İnsanlar’ın sakıncalı bulunduğu “özgürlükler” ülkesinde... *
Minik bi fare varmış.
*
Duvardaki çatlaktan mutfağa bakarken, çiftçi ve eşinin paket açtıklarını görmüş... Kendi kendine, sanırım akşama ziyafet çekeceğim, kim bilir ne güzel yiyecekler vardır içinde demiş. Ancak, ambalajı bi yırtmışlar ki, çıka çıka kapan çıkmış! Eyvah... Fırlamış telaşla bahçeye, ilk gördüğü tavuğa, evde kapan var demiş. Tavuk omzunu silkmiş, bana ne birader demiş, senin sorunun, seni kümese alırsam başıma iş alırım, başını sokacak başka yer bul... Fare, anlamış ki tavuktan fayda yok, panikle ağıla koşmuş, koyuna yalvarmış, evde kapan var... Koyun oralı bile olmamış, el âlemin derdiyle huzurumuzu kaçıramayız, kusura bakma... Son çare ahıra dalmış fare, çırpınmış adeta, evde kapan var... İnek bön bön bakmış, çevirmiş kafasını öte tarafa, cevap bile vermediği gibi, duymamak için yalağa yürümüş.
*
Farecik yapayalnız kalakalmış. Bükmüş boynunu, kurda kuşa yem olmamak için mecburen evin yolunu tutmuş, yüreği ağzında, parmak uçlarına basa basa sığınmış duvardaki daracık çatlağa... Gün dönmüş, zifiri karanlık, tam uykuya dalıyormuş ki, çıtonnnkkk, ölüm sessizliği, peşinden çığlık... Hayırdır inşallah diye zıplamış yerinden, bi de ne görsün, mutfağa süzülen yılan kuyruğu kaptırmış iyi mi... Üstelik, kör karanlıkta yatağından fırlayıp uyku sersemi kapana uzanan çiftçiyi sokuvermiş elinden, can havliyle.
*
Çiftçinin eşi de uyanmış tabii, apar topar doktora... Sarıp sarmalatıp eve dönmüşler ama, adam resmen yanıyor, ateşi fırlamış 40 dereceye... E hastaya çorba lazım. Tavuk suyu ideal... Kadın bıçağı kapmış, doooğru kümese.
*
Ertesi gün, konu komşu duymuş, geçmiş olsuna gelmişler, ikram ister... Kadın gene bıçağı kapmış, bu sefer doooğru ağıla, pilav üstü tandır.
*
Gel gör ki, ateş 40, 42 derken...
Maalesef, çiftçi sizlere ömür.
Bütün köy doluşmuş cenaze evine, taziyeye, ikramın büyüğünü ister haliyle, kadın gene bıçağı kapmış, ahıra dalmış, büyükbaş da sizlere ömür.
*
Kadın çocuklarına taşınmış.
Ocak sönmüş, ev harabe.
Kümes-ağıl mezbele.
Ahır çökmüş.
*
Diyeceksiniz ki...
Fare n’oolmuş?
*
“Kardeşim... İş işten geçip herkesin hayatı kaydıktan sonra, benim akıbetimi anca merak etmeniz de enteresan yani” demiş!
Yazının Devamını Oku 3 Ocak 2013
Ocak 1915... Avustralya’nın New South Wales eyaletindeki Broken Hill kasabasından geçen trene ateş açıldı. Beş kişi hayatını kaybetti. Güzergâhtaki kayalıklarda operasyon düzenlendi. Masum sivillere saldıran iki “terörist” öldürüldü. Avustralya gazeteleri “Türkler Avustralya’ya saldırdı, Türkler katliam yaptı” manşetleri döşendi. “Teröristlerin” yanında Türk bayrağı bulunduğu, üzerlerinden mektup çıktığı, o mektubun itiraf kanıtı olduğu, “Padişah’ın emriyle Avustralya halkına savaş açtıkları” iddia edildi.
*
Ahali galeyana geldi. Ortalıkta intikam alınacak Türk bulamadıkları için, Osmanlı’nın müttefiki Almanların yaşadığı kasabaları bastılar, evleri ateşe verdiler. Sonra... Topluca askere yazıldılar.
*
Çünkü, tesadüf o ki... Sadece bir ay önce, Britanya İmparatorluğu Osmanlı’ya savaş ilan etmiş, ancak, Avustralya’da mecburi askerlik olmadığı için, yeterince gönüllü bulamamıştı. Tam da bu atmosferde, iki “Türk terörist” şırrak diye trene ateş açıp, sivilleri katledince, gönüllülük kavramı “vatan borcu”na dönüşmüştü. O gazla, gemilere doluşup, hesap sormak için Çanakkale’ye geldiler.
*
Halbuki... O teröristler Türk değildi.
*
Ben söylemiyorum, seneler sonra bu mevzuyu kurcalayan Broken Hill Tarih Kurumu üyesi Gordon Densie söylüyor... Afganistan’dan göçmen olarak gelmiş Hintli’ydiler. Biri deveciydi. Öbürü de imamdı, çaktırmadan kasaplık yapıyordu. Kasaplar Birliği’ne üye olmadan, camide kaçak kesim yaptığı için hakkında dava açılmıştı. Bu davaya kin güdüyordu.
*
“Padişah’ın emrini” gösteren mektup da palavraydı... İmamın belindeki kuşağından çıkan mektupta, aslında, “ben bu ülkede yaşayan fakir biriyim, belediye denetçisi beni suçladı, yalvardım yakardım, dinlemedi, ikimizin de kimseye düşmanlığı yok, sadece denetçiye kinim vardı, onu öldürmek istedim” yazıyordu.
*
Deveci desen... Madenlerde nakliyat yapıyordu, en büyük müşteri Almanlar’dı, savaş çanları çalmaya başlayınca madenler kapanmış, işini kaybetmiş, belki üç-beş kuruş kaparım diye seyyar dondurmacılığa başlamıştı. İşsiz kalmasına sebep olanlara gıcıktı. Arkadaşı olan imam’la plan yapıp, güya kendince fatura kesmeye kalkmıştı.
*
Bu gerçeklere rağmen... “Türk terörist” etiketi yapıştırıldı. Çatışma bölgesine Türk bayrağı monte edildi. İki sene geçti geçmedi, yangın çıktı dediler, tren saldırısına dair bütün hükümet, polis ve hastane kayıtları kül oldu! Saldırganlar son model askeri tüfekler kullanmıştı. Açlıktan nefesi kokan imam’la deveci’nin, o tüfekleri nasıl satın aldığı muamma olarak kaldı. Çatışmada mermileri bitti, canlı yakalamak yerine, infaz ettiler. Neticede... Avustralya ve Yeni Zelandalı gençleri Çanakkale’ye sürdüler.
*
Ocak 2013...
*
TSK’nın neredeyse yarısı “terörist” diye içeri tıkılmışken... TSK’dan ayrıldıktan sonraki sivil hayatına, tatlı bi tesadüfle Avustralya Büyükelçiliği’nde başlayan MİT Müsteşarımızın... Sayın Apo’yla görüştüğü ve terörişkolarımızın Avustralya’ya gönderileceği öne sürüldü.
*
E bu sefer, haysiyetli Avustralya basınından atik davranayım bari...
“Hoş gelişler ola
sayın Anzak Apo’ya!”
Yazının Devamını Oku 2 Ocak 2013
Piyasadaki en kıdemli astrologlardan biri benim...
Gazeteciliğe başladığım dönemlerde henüz tarot’tan kimsenin haberi yoktu, kahve falı seviyesindeydik, angarya görülen burç yazma işi benim gibi çömezlere kakalanırdı. “Negatif ilişkilerden uzak durun, Jüpiter’in etkisine dikkat, aşk hayatınızda çalkantılı bir döneme giriyorsunuz, Uranüs şans getirecek” filan... Ayıptır söylemesi, çoğunun klişesi bana aittir. Kendi burcum Oğlak’ı öylesine pohpohladım ki, neticede köşe yazarı oldum!
*
Hadi gelin, nostalji yapalım.
Fal bakalım bugün.
*
Malum, her yılbaşı liste hazırlarız...
Sigarayı bırakacağım.
Yazının Devamını Oku 1 Ocak 2013
Yılbaşı ziyaretine askeri cezaevine gittim; kendi ordusu tarafından esir tutulan kurmay albaylara.
Yazmıştım daha önce, ben hiç bu kadar sağlam iradeli adamlar görmedim...
“Yeni yıla nasıl girersen, öyle geçermiş” deyip, gülümsüyorlar iyi mi! Sırıttım tabii ama, yüreğine kıymık batıyor insanın.
*
Eşleri oradaydı, anaları babaları, çocukları elbette... “Evlat kokusu geldi” dedi bi tanesi... İçine çekiyor, bağrında tutmak için, öbür açık görüşe kadar adeta nefes bile vermiyorlar. Üniversite öğrencileri de var çocuklar arasında, henüz dört-beş yaşında olanlar da... Bebişler, babalarını görevde sanıyor. Eve neden gelemediğini başka türlü nasıl izah edebilirsin ki? Birinin kızı gelememişti maalesef, ameliyat olmuş; arkadaşlarının evladına sarılıyordu kendi evladı niyetine... Bi de öğretmen vardı. Kadın öğretmen. Böyle öğretmenlerle onur duymalı Türkiye... “Oğlun bana emanet, sakın endişelenme, merak etme” demeye gelmiş.
*
Geçen gidişimde “TCG Heybeliada”nın şapkasını hediye etmişlerdi bana... Bu sefer, havacılar sorti yaptı! Derhal tertipledikleri “plan semineri” kararıyla, donanma şapkasına karşı, pilot şapkası hediye ettiler. Gel gör ki, bu donanmacılarla başa çıkılmaz kardeşim... Şu an içinde bulundukları cezaevinin adıyla “TCG Maltepe” diye tişört yaptırmışlar, onu verdiler. Ayrıca... Muavenet şehitlerini temsilen “TCG Yarbay Kudret Güngör” adına yaptırılan fincan takımıyla, bizzat kendilerinin el emeği göz nuru, Mustafa Kemal portresinden oluşan ebru tablosunu verdiler.
*
Yazının Devamını Oku 30 Aralık 2012
“Yapma yahu, nerden bileyim sevindiğini, takla at da göreyim bakiim, çal davulcu...”
“Dışarda özgürlük yoksa, tutuklanınca niye şikâyet ediyorsunuz? Tutuklananlar dışarı çıkmak istediğine göre, demek ki, dışarda özgürlük var.”
“AKP öksürürse, Türkiye zatürree olur.”
“AKP’nin korunması lazım, hep sahiplenilmesi, desteklenmesi, sevilmesi, sayılması lazım.”
“3G teknolojisi gibi 3T yapımız var, kadın kolu, gençlik kolu, ana kademe, açık edelim artık, 3T’yiz biz.”
“Bu topraklar kiralık sebze bahçesi değil, şekerpancarı tarlası değil.”
*
“Viyana’da Türk hemşerilerimle buluştuk, ulu çınarın gölgesinin altında...”
Yazının Devamını Oku