Kendi gazetem manşet atmıştı:
“Abe işin çok zor!”
*
Çünkü... 2020 Olimpiyatı’na taliptik, İstanbul’un rakibi Tokyo’ydu, Japonya’da nükleer santral patlamıştı, Çernobil’den sonra tarihin en büyük nükleer faciasıydı, radyasyon sızıntısı nedeniyle 200 bin kişi bölgeden tahliye edilmişti, santraldaki işçilerin öldüğünü biliyorduk, kurtarma çalışmalarına katılan ekibin öldüğünü biliyorduk, toplam kaç kişinin öldüğünü-öleceğini henüz bilmiyorduk, çocukların sakat doğduğunu, sağlıklı doğan 40 bin çocukta sonradan anormallik tespit edildiğini biliyorduk, doğadaki kelebeklerin bile mutant haline geldiğini biliyorduk, toprağın zehirlendiğini, Tokyo şehir suyuna radyasyon karıştığını, denize sızıntı olduğunu biliyorduk, yan etkilerinin 40 yıl daha süreceğini, radyasyon bulutlarının taaa Avrupa’ya kadar yayıldığını biliyorduk.
*
Bu yüzden “Abe işin çok zor!” manşetini atan Hürriyet, şu bilgilere yer veriyordu: “Fukuşima’daki radyasyon seviyesinin, sanılandan yüzde 20 fazla olduğu anlaşıldı. Bu oran, insanı 4 saatte öldürebilen bir seviye... Japonya Başbakanı Abe, Arjantin’deki olimpiyat oylaması törenine gidecek ve olimpiyat komitesini ‘Fukuşima zarar vermez’ diye ikna etmeye çalışacak. İşin çok zor Abe!”
*
Yani?
Deniz Feneri, malum.
Tuzla Tersanesi, morg gibi.
Galataport, Ofer rezaleti.
Limanlar ona buna satıldı.
Denizbank el âleme verildi.
Karaköy iskelesi battı.
Haydarpaşa yandı.
Cumhurbaşkanımız soğuk algınlığı nedeniyle 23 Nisan’da Anıtkabir’deki törenlere katılamadı.
Başbakanımız bel rahatsızlığı nedeniyle 23 Nisan’da Anıtkabir’deki törenlere katılamadı.
Cumhurbaşkanımız kulak rahatsızlığı nedeniyle 30 Ağustos törenlerine katılamadı.
Başbakanımız uzun yıllar sonra ilk kez sağlıklıydı, ancak, 9 Kasım’da Endonezya’dan Türkiye’ye dönmek yerine, 1 günlüğüne uzattı, Brunei’ye geçti, Brunei Sultanı’nı ziyaret etti, böylece, 1938’den bu yana 75 senedir ilk defa 10 Kasım törenleri başbakansız yapıldı, 11’inde Türkiye’ye döndü.
Milli Eğitim Bakanlığımız domuz gribini dezenfekte etmek için Türkiye’deki tüm okulları dört günlüğüne tatil etti, hay Allah, tesadüf işte, tam o güne denk geldiği için 29 Ekim törenleri yapılamadı.
Cumhurbaşkanımız hayret verici şekilde turp gibiydi, ancak, bir haftalığına ABD’de bulunduğu için 19 Mayıs törenlerine katılamadı.
Başbakanımızın 19 Mayıs’ta maşallahı vardı, bıraksan 90 dakika maç yapacak durumdaydı ama, bir haftalığına ABD’de bulunduğu için 19 Mayıs törenlerine katılamadı.
*
Bugün üçüncü gün... 30 senedir gazetecilik yapıyorum, böyle bi dayanışmaya şahit olmadım, artarak, hızlanarak adres geliyor. Dakikada 30’un üzerine çıktı.
*
Dip dalgası...
Tsunami oldu.
*
Dün listesini yayınladığım ülkelere ilave olarak Çin’den adresler geldi, Yunanistan’dan adresler geldi, Güney Afrika’dan var, Güney Kore’den var, Finlandiya Litvanya Türkmenistan Tacikistan Yeni Zelanda’dan var, Tanzanya var, Polonya var, Bulgaristan Suudi Arabistan Lüksemburg Kanada, Brezilya’dan adres geldi, beni de yaz diyor Murat, Sao Paulo’dan... Belize’den geldi, Belize’den, aşçıbaşı Fahri göndermiş adresini... Almanya ve ABD’den yağıyor, toplam ülke sayısı 40’a ulaştı. Türkiye zaten, komple... Dedim ya, dünyanın en büyük ailesi.
*
Asrın iftirasına uğrayan Maltepe’deki arkadaşlarım size mektup yazmak istiyor. Sizin oraya gidebilmeniz mümkün değil, onlar size gelecek, her neredeyseniz, oraya... Hem başlarına geleni, hem de memleketin başına geleni anlatmak istiyorlar. Olan biteni öğrenmek istiyorsanız, gerçekleri bizzat onların ağzından duymak istiyorsanız, lütfen adınızı adresinizi gönderin” diye yazdım.
*
Adres yağıyor.
Sağanak.
Her bir dakikada 20’nin üzerinde e-posta geliyor; hesap edin!
*
Başbakan “bu ülkede artık ulusalcı mulusalcı yok” diyor ama... “Kişiye özel mektup” hadisesi daha ilk günden “ulusal” kampanyaya dönüşmüş vaziyette.
*
Değerli arkadaşlarıma...
*
16’şar sene yediler, ne kadar yatacaklarını bilmiyorlar. Suç tarihi denilen 2003’ün infaz kanununa göre hesaplanırsa 6 sene 4 ay yatacaklar, hayır efendim, bugünkü infaz kanununa göre hesaplanırsa, 12 sene yatacaklar. Ne zaman belli olacak bu mesele?
Onu da bilmiyorlar.
(Zekâyla giremedikleri yere baltayla girmeye çalışan arkadaşlar, kolayca anlasın diye şekillerle izah ediyorum.)
*
1-Fidanın kök çapından 50-60 santim daha geniş çukur açın, 80 santim derinlik idealdir.2-Çukurun dibine iki kürek kadar yanmış ahır gübresi ilave edin, toprakla karışmasını sağlayın, fidanı düzgün biçimde yerleştirin.3-Toprağı, fidana zarar vermeden yavaş yavaş çukura doldurun, mevcut toprak seviyesine kadar örtün.4-Ayağınızla fidanın çevresine basarak, toprağı sıkıştırın ve can suyunu verin.
*
Çünkü...
Tayyip Erdoğan “gerekirse cami bile yıkarım” diyor ama, “kıyamet kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz” demiş peygamberimiz.
Malum, gezi olayları sırasında, bizzat başbakan tarafından “Dolmabahçe Camisi’nde içki içildiği” iddia edilmiş; CHP ve MHP milletvekilleri size sormuş, siz de “içki içildiğini görmediğinizi” söylemiştiniz.
*
Yalancı din tüccarlarının cirit attığı bi dönemde, yalan söylemeyen din adamını görmek, takdire şayandı; ülkemiz adına umut verici, dinimiz adına gurur vericiydi.
Bu nedenle, şahsınızı konu alan iki yazı kaleme almıştım.
Birinin başlığı “Müezzin”di.
Diğerinin başlığı “Müezzini bir de FBI sorgulasın”dı.
*
Okur-yazar olan herkesin gayet kolaylıkla anlayıp, kavrayabileceği şekilde... Her iki yazı da, sizi onore ediciydi.