Avrasya maratonu koşuldu, 30 bin civarında insan Boğaz Köprüsü’nün üzerindeyken, titreşim başladı, adeta beşik gibi sallandı, elektrik direkleri, sağa sola, otomobillerin cam sileceği gibi hareket ediyordu, tarihi felaketin eşiğinden dönüldüğünü, rezonans diye bir kavram olduğunu, köprünün yıkılmaktan mucize eseri kurtulduğunu izah eden bilimadamları “cahil” ve “şerefsiz” ilan edildi, Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım “asma köprü olur da sallanmaz mı, köprünün işi zaten sallanmak, köprü eğer sallanmazsa korkmak lazım, sallandığı müddetçe işler yolunda demektir, neymiş, elektrik direkleri sağa sola yaylanıyormuş, elektrik direkleri aksesuvar, mesela saçın rüzgârda savrulması gibi bir şey, kökü orada direğin, hiç kimse milleti paniğe sevk etmesin, her şey yolunda” dedi.
*
Bu açıklama çok bilimsel bulunmuş olmalı ki...
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.
Cumhuriyet Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.
Yozgat Bozok Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.
Anadolu Üniversitesi, fahri doktora unvanı verdi.
dört bir yana istiyorumdibinden patlatayımadamlar gibi, dağlara düşeyimtutmak istiyorum, Kürdistanımı*taa ki Kürdistanzavallı ve perişanesir düşene kadaruykuya daldılaresaret uykusuna daldılaruyudular, uyudularbazı kereler başlarını kaldırdılarfakat, düşman kellelerini kesti
*
ya babam, acaba ne yapalım?insanlık istemiyorlarsaldırın ve tutunkemiklerini kırıno pislik iğrençleriiçimizden çıkartın*el ele verelim, ilerleyelimvatan için yürüyelimya ölümya kurtuluşgüneş bizim için doğduuyanın uykudan çabukartık savaş zamanıdır
*
Şivan Perver’in bazı şarkılarının sözleri bunlar... Ne kadar hümanist, ne kadar kardeşçe di mi?
*
“Çoban” demektir, Şivan.
İsveç büyükelçisi Diyarbakır’a geldi. Almanya büyükelçisi Diyarbakır’a geldi. Japonya büyükelçiliği başkâtibi geldi. Almanya parlamento heyeti geldi. Fransa büyükelçiliği başkâtibi geldi. Avusturya büyükelçisi geldi. Norveç büyükelçisi geldi. Belçika büyükelçisi geldi. Danimarka büyükelçisi geldi. İsviçre parlamento heyeti geldi. ABD’nin Adana konsolos yardımcısı geldi. İsrail belediye heyeti geldi. AB heyeti geldi. İrlanda büyükelçisi geldi. Hırvatistan büyükelçisi geldi. İsviçre dışişleri bakanlığı güvenlik dairesi heyeti geldi. Japonya askeri ataşesi geldi. Guatemala’dan üniversite heyeti geldi.
*
Az sabır, bitiyor...
*
Yunanistan büyükelçisi geldi. ABD büyükelçisi gelmedi mi? Elbette geldi. İngiltere büyükelçisi geldi. Fransa büyükelçiliği idare ataşesi geldi. İspanya’dan Bask bölgesi dış ilişkiler sorumlusu geldi. İrlanda’dan Sinn Fein heyeti geldi. Hollanda parlamento heyeti geldi. İtalya büyükelçiliği siyasi müsteşarı geldi. Hindistan büyükelçiliği askeri ataşesi geldi. Güney Afrika büyükelçiliği askeri ataşesi geldi. Kanada büyükelçiliği askeri ataşesi geldi. Avustralya büyükelçiliği askeri ataşesi geldi.
*
Samimi söylüyorum, Barzani’nin gelmesini anlarım ama... Kendi ordusunu hapse tıkan sayın Türkiye ahalisi hiç merak etmeyecek mi birader, taaa Avustralya’nın askeri ataşesi neden Diyarbakır’a gelir?
Barzani tehdit etti, “Türkiye Kerkük’e karışırsa, biz de Diyarbakır’a karışırız” dedi. Tayyip Erdoğan pek öfkelendi, “Barzani muhatabım değil, haddini aştı, bu lafların altında ezilir, bizim kim olduğumuzu tarih iyi bilir, biz aşiret değiliz, terör örgütüne yataklık yapıyor, bedeli çok ağır olur” dedi.
*
Breh breh breh.
*
2003’te başladı.
Bingöl’de deprem oldu.
Alt tarafı 6.4’tü.
176 insanımız can verdi.
Bingöl Valisi...
Vatandaşa gavat diyen valiydi.
Çadır dağıtımı becerilemedi.
Finlandiya’dan İsveç’e geçen Tayyip Erdoğan, ellerinde Türk bayrakları bulunan ve ‘Andımız’ı okuyan vatandaşlar tarafından protesto edildi.
*
Eskiden yurtdışına giden başbakanlarımız, bölücü örgüt veya soykırım diyasporası tarafından protesto edilirdi. Şimdiki başbakan, ellerinde Türk bayrakları bulunan yurtseverler tarafından protesto ediliyor!
*
Neredeyse herkes cebinde Atatürklü Türk bayrağı taşıyor, ki, yolda bakana makana denk gelirsek açıp gösterelim diye... Kırmızı plakalı makam aracı gören, bağıra bağıra 10’uncu Yıl Marşı söylemeye başlıyor. VIP salonlarının kapısında adeta nöbet tutuluyor, kafayı dışarı çıkaran ıslıklanıyor. Yalaka basınımız yazmıyor ama, yolcular yuhaladığı için uçaktan inmek zorunda kalan bakanlar var.
*
Şemsiye açmadan üniversitelere giremiyorlar artık... Kampuslarda, amfilerde sağanak var.
*
“İki ayyaş” dediler.
Atatürklü Türk bayrağını “yasadışı” ilan ettiler, “suç delili” yaptılar.
“Anıtkabir’i de yıkarız elhamdülillah” diye tehdit savurdular.
Antropoloji kitabını kameralara uzatıp “bakın raflarda kafatasları var, işte vesika burada, Mustafa Kemal’in imzası var, insani midir, vicdani midir?” diye sordular.
“T.C.”yi kaldırdılar.
Milliyetçiliği “ayaklar altına almak”la övündüler, “bu ülkede artık ulusalcı mulusalcı yok” diye kestirip attılar.
“Türk demeyelim, rahatsız oluyoruz” diyeni, akil insan yaptılar.