Paylaş
Cumhurbaşkanımız soğuk algınlığı nedeniyle 23 Nisan’da Anıtkabir’deki törenlere katılamadı.
Başbakanımız bel rahatsızlığı nedeniyle 23 Nisan’da Anıtkabir’deki törenlere katılamadı.
Cumhurbaşkanımız kulak rahatsızlığı nedeniyle 30 Ağustos törenlerine katılamadı.
Başbakanımız uzun yıllar sonra ilk kez sağlıklıydı, ancak, 9 Kasım’da Endonezya’dan Türkiye’ye dönmek yerine, 1 günlüğüne uzattı, Brunei’ye geçti, Brunei Sultanı’nı ziyaret etti, böylece, 1938’den bu yana 75 senedir ilk defa 10 Kasım törenleri başbakansız yapıldı, 11’inde Türkiye’ye döndü.
Milli Eğitim Bakanlığımız domuz gribini dezenfekte etmek için Türkiye’deki tüm okulları dört günlüğüne tatil etti, hay Allah, tesadüf işte, tam o güne denk geldiği için 29 Ekim törenleri yapılamadı.
Cumhurbaşkanımız hayret verici şekilde turp gibiydi, ancak, bir haftalığına ABD’de bulunduğu için 19 Mayıs törenlerine katılamadı.
Başbakanımızın 19 Mayıs’ta maşallahı vardı, bıraksan 90 dakika maç yapacak durumdaydı ama, bir haftalığına ABD’de bulunduğu için 19 Mayıs törenlerine katılamadı.
Aman hastalanmasınlar, maazallah üşütürler diye, çocuklarımıza 19 Mayıs törenleri yasaklandı.
Başbakanımız kas spazmı nedeniyle 23 Nisan törenlerine katılamadı.
Cumhurbaşkanımız grip oldu, bugünkü 29 Ekim törenlerine katılıp katılmayacağı meçhul.
*
28 Ekim 1923 gecesi, saat 24’e yaklaşıyordu, Mustafa Kemal milli mücadelede omuz omuza vuruştuğu arkadaşlarını Çankaya Köşkü’nde topladı, o her zamanki kararlı ses tonuyla, “beyler” dedi, “yarın diye sözleşmiştik ama, galiba grip oldum, üç-beş gün dinleneyim, Cumhuriyet’i sonra ilan ederiz!”
*
Zaten kulak’tan mustarip olan İsmet İnönü, ha yaşa paşa diye fırladı sandalyesinden, üzerinize afiyet ben de üşütmüşüm, kupa çektirip, iki-üç gün battaniyeye sarılayım bari... Celal Bayar, ayıptır söylemesi, bağırsaklarını bozduğunu, Rauf Orbay sinüzit yüzünden başının zonkladığını, Kazım Karabekir alerjisinin azdığını, hapşırmaktan gözünü açamadığını söyledi. Fahrettin Altay beygir binmekten basurlarının kanadığını, Şükrü Saracoğlu top oynarken bileğini burktuğunu, Fevzi Çakmak dizinde kıl döndüğünü anlattı. O sırada salona giren Hüsrev Gerede fazla aspirini olan var mı diye sorarken, kâğıt mendil olmadığı için mecburen meclis içtüzüğüne hınkıran Refet Bele, tıkalı burnuyla genizden konuşarak, iki dakka dağılmayın birer adaçayı kaynatayım tavsiyesinde bulundu.
*
Neticede, son noktayı Mustafa Kemal koydu, canımızdan kıymetli mi birader, ölümlü dünya, aralık’ta ilan ederiz cumhuriyeti, bilemedin şubat yani... Valla öyle dedi İsmet, tutturmuşlar bi 29 Ekim diye, günler torbaya mı girdi, bi ara ilan ederiz, baktık edemiyoruz, olduğu kadar gari.
*
Refik Saydam ise, ne de olsa hekim tabii, hadiseye bilimsel yaklaştı... Kardeşim, alışmadık kıçta don durmaz, bu ahaliye güvenip cumhuriyet filan ilan etmeye kalktığınıza göre, sizde olsa olsa “idrak” yolları enfeksiyonu vardır, altışar ay rapor yazayım, anca kendinize gelirsiniz dedi.
Paylaş