Dayım Ankara’da toplum polisiydi, sınava gir dedi, Polis Koleji’ni kazandım. Devletin ekmeğiyle büyüdüm. Ayakkabıyı orada gördüm. Diş macununu, bornozu ilk orada gördüm. Hatta çok ilginçtir, sınava girerken 44 kilo olmam gerekiyormuş, basküle çıktım, bir kilom eksik... Çocuğum tabii, korkuyorum... Bir amca geldi, sınav kuruluna bağırdı, beni kolumdan tuttu, kantine götürdü, iki tane kola içirdi, geri getirip basküle çıkardı, kilom tam geldi... ‘İşte kazandı’ dedi. Meğer kolejin müdürüymüş, tanımam etmem, rahmetli sayesinde polis oldum.”
*
Hiç tanımadığı adaletli bir emniyet mensubu sayesinde polis olan bu gariban çocuk kim?
*
Dershane taksidini ödeyemediği
için evine haciz gönderilip, içeri tıkılan
ve oğlu intihar eden anneye, hapisten çıkar çıkmaz makarna bulgur kolisi verildi!
*
Eğitim, bu.
Afrika’da açlık olmasın.
Yoksul insan kalmasın.
Nükleer silahlar çöpe atılsın.
*
Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin bahçesinde seçkin misafirler var. Celal Bayar, Adnan Menderes, bakanlar, ellerinde kadehler filan... Işıklar kapatılmış. Film seyrediyorlar.
*
Başrolde, Cumhurbaşkanımız.
*
Bu insanlarımızın çocukları dershane parasını nasıl öder?
a, bana ne
b, babam sağ olsun
c, onların sorunu
d, tarikata girsin
e, okumasın
Anadolu’da dersleri boş geçen çocuklar, kolejlerde en kaliteli öğretmenler tarafından yetiştirilen çocuklarla aynı sınava girip, aynı sorularla nasıl yarışır?
*
“Dinsiz” deseler...
Dedesi, hacı, Nakşi şeyhiydi.
Büyük dedesi, medrese müderrisi.
*
(Diyeceksiniz ki, o liman zaten iki sene önce satılmamış mıydı? Satılmıştı ama, ah o Danıştay yok mu Danıştay, durduruyordu... Anca iki sene durdurabildi. İttir kaktır sattılar.)
*
Mustafa Samsun’a bi varacak ki “özel mülkiyettir” levhası, girilmez... “Madem öyle, Ordu Limanı’na yanaşalım” dese... Satıldı. “Çek Trabzon’a” dese, satıldı. Rize? Gitti. Hopa? Çoktan. Dön Sinop’a? Satıldı. Peki ya Ereğli? Geçmiş olsun. “Yarımca da mı yoksa?” Yarımca da.
*
Lakin...
Gene yarım bıraktı.
“Lafı burada kesiyorum” dedi.